Hazım Sağıye
TT

Çin çözümün değil sorunun bir parçası

Çin de iyi durumda değil.
Çin uzmanı Amerikalı akademisyen yazar Perry Link, "New York Review of Books"un son sayısında "Çin Komünist Partisinde Korku Kültürü" başlığı altında bir yazı kaleme aldı. Çin’in mevcut lideri Şi Cinping'in, “Doğu, Batı’dan üstündür, Çin, dünyanın yeni modelidir” gibi bazı iddialarının “Mao'nun 1960'ların sonundaki iddialarına benzediğini söyledi. Şi Cinping, kendi açısından haklı olabilir. Zira Çin halkı dünyanın neresinde olursa olsun Çin’den gururla söz edebilir. Kültür Devrimi'nden sonraki "yaraları sarma" yıllarında, Çinli entelektüeller ve yetkililer, Kültür Devrimi gibi bir şeyin pratikte bir daha gerçekleşemeyeceği konusunda neredeyse hemfikirdiler. O zaman onlara inandım. Şimdi, ne yazık ki, onlara inanmıyorum. Kültür Devrimi sırasında gördüğümüz “mücadele şekilleri” siber formüller olarak kendini göstermeye başladı. Bu mücadeleyi bulunduğumuz çağa uyarlandıktan sonra Kültür Devrimi'ne dönüş elbette mümkün.
Bir hatırlatma olarak, Kültür Devrimi'ndeki insan kaybı sayısı 500 bin ile iki milyon arasındaydı. Bu sayı yalnızca doğrudan ölen kurbanlarını kapsıyor. Bu feci devrimin ekonomik politikalarının neden olduğu kıtlıkların kurbanları ise bu rakamların dışında tutuluyor. (Örneğin: Güney Guangxi Eyaletinde yamyamlık raporları vardı.) Aynı zamanda bu devrimin toplum ve özellikle Çin kültürü üzerindeki muazzam yıkıcı etkileri de görmezden geliniyor. Kültür Devrimi, Mao'nun 1950'lerin sonlarında en az 30 milyon kişinin ölümüne neden olan "Büyük İleri Atılım"ından sonra ikinci büyük yeniliğiydi.
Böyle bir şey Çin'de tekrar yaşanabilir mi? Özellikle ülkenin son on yıllarda geçirdiği büyük dönüşümlerden sonra, durum son derece şok edici ve ürkütücü.
İngiliz “Economist” dergisi 10 Şubat 2021 tarihli sayısında Çin'i uzun uzun ele aldı. Dergide karşılaştığım bulgular şokumu ya da dehşetimi hafifletmedi. Daha önce “yeni Çin gerçekliği tehlikeyle lekelendi” başlığı altına yazmıştım: “Şi Cinping, Çin'i kapitalist aşırılıktan temizlemek için bir kampanya yürütüyor. Çin Devlet Başkanı, borç artışını finansal spekülasyonların zehirli bir meyvesi olarak görüyor. Milyarderlerin Marksizmle alay ettiğini düşünüyor. İş dünyasının, hükümetin talimatlarını dinlemesi ve partisinin milli hayatın her alanında var olması gerektiğini düşünüyor. Eğer Bay Şi yeni gerçekliğini kabul ettirebilirse, demokrasi ile diktatörlük arasında ideolojik bir savaş ile Çin'in geleceğini şekillendirecek.
Bunun yanı sıra, prestijli "New York Review of Books" dergisi, Kültür Devrimi'nden bahsetmeyi de unutmayarak şu ifadelere yer verdi: “Çin hususundaki diğer bir tehlike ise ideolojik yok etme hamleleri. Zira “etnik inceleme kurulları” ve “etnik klinikler” insanlara sert bir davranışla dayatma yapıyor ve bunu yapmak için kamuya açık bir karalama kampanyası kullanıyor. Henüz Kültür Devrimi'nin çirkin şeylerini gösteren bir ufuk olmamasına rağmen, bugün Çin halkı düşünmek ve konuşmak hususunda geçmişe göre daha az özgür. Bay Şi ise kendi düşüncelerini güçlendirmesinin yanı sıra, kırmızı nostaljiyi (komünizmi) körükledi ve Maoizmi yeni bir Çin'in inşasında hayati bir aşama olarak tasvir etti. Böylece Parti Kongresi karşısında desteğini genişletti.”
Sonuç olarak, Çin’de birçok ekonomik, politik ve ideolojik telkin var. Kapitalizm ve tek parti birlikteliği artık veda aşamasına giriyor. Bu vedanın göz ardı edilmesi zor bir olasılık. Komünist otorite ve lideri, geçmişte büyümesini besleyen kapitalizmi daha fazla ehlileştirmek için dayatma yapmayı düşünmeye başlamış olabilir. Bu durumda Çin, Kültür Devrimi'ni hatırlatmaya başlayan çürük bir koku yayabilir.
Aslında, böyle bir olasılığın gerçekleşmesi, başlangıcından beri saatli bomba olan Çin kapitalizmi ile ilgilenen pek çok kişi için şaşırtıcı olmayacaktır. Bu insanlar, özgürlük olmadan zenginlik ve istikrarın devamlılığını garanti altına almanın zor olduğunu, özgürlük ve tek parti gibi iki zıt kavramın bir araya gelemeyeceğini biliyorlardı. Bu eleştirmenler yıllardır Çin'i yakından izliyor ve şunu soruyorlardı: “Büyük Patlama ne zaman olacak?”
Buna rağmen Çin durumunu gözlemleyenleri daha fazla korkmaya sevk edecek başka unsurlar da var. Şöyle ki; Çin modeli mucizevi bir şekilde başarılı olursa, tüm dünyada, tek partili sistemlerin halka refah ve zenginlik saylayabildiği şeklinde tehlikeli bir fikir yayılacaktır.
Model başarısız olursa, ki muhtemelen uzun veya kısa bir vadede başarısız olacaktır, bu sefer de Çin ekonomisinin küresel ekonomi üzerindeki etkisi sebebiyle belki de benzerine daha önce rastlanmamış büyüklükte bir küresel bir felakete yol açacaktır.
Tüm masalsı anlatılarına rağmen "İpek Yolu" projesi, bizi bu kaderlerle yüzleşmekten alıkoyamayacak. Çünkü Çin, her şeye rağmen hala çözümün bir parçası olmaktan çok sorunun bir parçası. “Doğuya yönelme” konusuna gelince, Arap ve İranlı dostlarımıza oraya yönelmeyi bir süre daha ertelemelerini tavsiye ediyorum.