Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Lübnan: İmkânsız vatan

Perşembe sabahı Ayn er-Rummane olayları patlak verdiğinde, Lübnanlılar 1975 yılındaki o uzun savaşlarının başlangıcını hatırladılar ve içinde ‘rummane’ (nar) kelimesinin geçtiği şu eski atasözleri akıllarına geldi: “Mesele nar değil, kin dolu bir kalp”. Hatırladılar, sarsıldılar, korktular ve göçtüler. Portekizlilerin son günlerinde Ryszard Kapuściński’nin Luanda şehrini tarif ettiği gibi, Beyrut neredeyse “dünyanın en büyük sandık şehri”ne dönüşmüştü. Kapuściński şehri şöyle betimlemişti:
“İnsanlar sandıklara taşıyabilecekleri her şeyi koymuşlardı. Ailelerden birinin evdeki yapay çiçek buketini bile sardığını gördüm.”
Yüzbinlerce Lübnanlı gibi ölülerin, kurşunların ve yangınların görüntülerini izlerken kendime şunu soruyorum: Yine mi uzun savaş? Bu son savaş mı? Lübnan'da kimse bunun barışa açılan kapı olup olmadığını merak etmiyor. Amin Maalouf Lübnan için “Lübnan'ı seven, hayatı boyunca endişeli olmak zorunda. Lübnan karmaşık bir bölgede karmaşık bir şehirdir” diyor ve kendisinin şöyle bir dizesi var:
“Yolunuzu kaybettiğinizi ne zaman anlarsınız?
Ülkenizde dururken gözleriniz başka bir ülkede olduğunda;
Büyümediğiniz bir ülkede dururken gözleriniz kendi ülkenizde olduğunda;
Ülkenizde dururken gözleriniz imkânsız bir geleceğe baktığınızda;
Ülkenizde dururken asla geri gelmeyecek bir geçmişe baktığınızda.”
Son yıllarda ilk kez Lübnanlıların Lübnan hakkında konuşurken geçmiş zaman kalıbını, ayrılma kalıbını, her bağı, hatta vazodaki kuru yapay bir gülü bile alıp götüreceğiniz bir şehirdeki sandıkların kalıbını kullandıklarını işittik. Lübnanlılar “savaştan sonra” derdi. Sanki bu zamanın artık dilde yeri yokmuş gibi. İlk kez aklı başında insanlar sanki oryantalistlermiş gibi, ülkelerinden imkânsız bir vatan ve tarihi ve coğrafi bir hata olarak bahsediyorlar.
Lübnan Devlet Başkanı Şarl Helu hatıralarında, “Sevgili Charles de Gaulle, Lübnan'ın Paris Büyükelçisi Philippe Takla'nın geldiğine dair beni bilgilendirdi” ifadelerini kullanıyor. İsrail Lübnan topraklarının ilhakıyla ilişkili olarak Lübnan'a saldırırsa, Lübnan, Fransa'nın Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne gerekirse askeri bir rol oynaması için baskı yapacağından emin olsun. BM sorumluluklarını yerine getiremezse, Fransa Lübnan'ı savunmak için kendi güçlerini gönderecektir. Ancak ne yazık ki, Basta ve Gemmayzeh bölgeleri arasındaki bir anlaşmazlık yüzünden Lübnan'da bir kriz patlak verirse ne Fransa ne de bir başkası sizin için bir şey yapabilir. Böyle bir durumda Lübnanlılar bu gibi bir "açmazdan" çıkmak için zekalarına güvenmek zorunda kalacaklardır.