Uluslararası ve bölgesel güçler, Libya’da parlamento ve başkanlık seçimlerinin Ulusal Diyalog toplantılarında kararlaştırıldığı gibi 24 Aralık'ta yapılmasını destekliyorlar. Yabancı güçlerin ve militanların gerçekçi bir takvime göre ve seçimlerin ilan edilen tarihte yapılmasını etkilemeyecek şekilde ülkeden ayrılmaları gerektiğini vurguluyorlar. Buna rağmen Libya içi, özellikle başkanlık seçimlerinin yapılması konusunda bölünmüş görünüyor. Tartışmalı ve rekabetçi nitelikli bir konuda iki takım arasında bölünme veya anlaşmazlık, özellikle de ülke tarihindeki iki tarihi aşamayı, “geçiş” aşaması ile “kalıcı” aşamayı birbirinden ayıracak seçimlerle ilgili olduğunda olağandır. Ancak taraflardan birinin sonuçları kabul etmeyeceğine ilişkin imada bulunması veya tehdit etmesi ve hukuki bir yöntem olmaksızın itiraz etmesi halinde mesele başka boyutlara bürünür. Hem ülke içinde hem de dışında kamuoyunun kabulü ve meşruiyeti ile ilgili olan Libya seçimlerinin sorunu da burada yatıyor. Bu ayın 12'sinde düzenlenen Paris Konferansı’nın, seçim sonuçlarına itiraz edenlere veya sonuçlarını sorgulayanlara uluslararası yaptırımlar uygulama tehdidinde bulunarak önlem aldığı şey buydu. Bu, seçimleri Libyalılar arasında servetin yeniden dağıtılması için bir giriş noktası olarak gören ABD'nin Libya Büyükelçisi tarafından da doğrulandı.
Uluslararası baskıların önemi tartışmaya açık değil. Ancak siyasi sürecin en yüksek derecede denge ve etkinlikle ilerlemesini sağlayacak pratik bir mekanizmadan bir dereceye kadar yoksun. Bir yıldan fazla bir süre önce üzerinde mutabakata varılmış militanların Libya’dan çıkışı kuralının uygulanmasındaki gecikme, belki de bir yandan uluslararası etkinlikteki boşluğu somutlaştırıyor. Diğer yandan da başta Türkiye ve Rusya olmak üzere Libya topraklarındaki askerlerden yararlanan uluslararası güçleri ifşa ediyor. Bu ise genel olarak Libya'daki durumun kompleksliğini artırıyor ve uluslararası baskıların ağırlığını azaltıyor. Ancak önemini ve gerekliliğini inkar etmiyor.
Libya'daki pozisyonlar haritasından açıkça görülüyor ki duruma toplumsal ve bölgesel bölünme hakim. Ülkenin batısında yaşayan, seçimlerin doğudan bir adayın kazanmasıyla sonuçlanacağına inanan siyasi ve bölgesel ağırlıklı bir grup var. Bu gruba göre söz konusu aday, kendileri için kabul edilemez, var olan durumu değiştirecek, birçok yasa dışı silahlanma görüntülerine son verecek, son 10 yılda yerleşmiş ve kaybedilmesinden korkulan birçok kişisel ve bölgesel çıkarları ortadan kaldıracak bir vizyona sahip. Bu varsayımsal itiraz, bir tür yenilgiyi baştan itiraf etme halini yansıtıyor. Bu durumda, onlar için en hayırlısı, seçimleri engelleyip itiraz etmek veya belirsiz bir süreye kadar ertelemektir. Kurumsal bölünmeden, egemenlik karşıtı görüntüler ve ülkenin yüksek çıkarlarının ihmal edilmesine kadar durumun olduğu gibi kalmasıdır.
İhvan (Müslüman Kardeşler) yönelimli Halid el-Mişri başkanlığındaki Libya Devlet Yüksek Konseyi, seçim yasasına itiraz edip, uzlaşıya dayalı anayasal temele sahip olmadığını iddia ederek seçimlerin önümüzdeki mart ayına veya sonrasına ertelenmesini talep ediyor. Bu hamle Yüksek Konsey’in tüm siyasi süreci şüphe altında bırakma kampanyasına öncülük ettiğini, üyelerinin seçim sonuçlarından korktuklarını, seçimleri mümkün olduğunca devre dışı bırakmaya çalıştıklarını gösteriyor. Bu noktada, Konsey Başkanı Halid Mişri'nin Ankara'yı ziyaret ederek Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi, seçimlerin Türk vizyonuna göre istikrar için bir fırsat olmasının, yasal mekanizmalarının değiştirilmesinin gerekliliği konusunda desteğini alması dikkatleri çekiyor. İki taraf ayrıca, büyük bir kısmı Türkiye'ye bağlı ve Mişri’nin ekibine, Mareşal Hafter’e ve Doğu Libya’ya karşı olan herkese koruma sağlayan, Libya'nın batısındaki Türk askeri ve ekonomik varlığını teyit eden askerlerin Libya'dan çıkışına yönelik uluslararası talepleri de göz ardı ediyorlar.
Bu itirazın ne kadar gerçekçi olduğu bir yana, söz konusu kişiler, seçimlerin birden fazla aday arasından seçim yapma fırsatı sunduğunu, bir kısmının şüphesiz Batı Libya’dan olacağını, bir kısmının da hem doğudan hem de batıdan adaylara kıyasla başkanlığı kazanma şansları daha yüksek adaylar olduğunu görmezden geliyorlar. Bu noktada, Abdulhamid el-Dibeybe'nin batıda ve güneyde geniş bir Libyalı kesime göre ulusal birlik hükümetinin başkanı olarak gösterdiği kabul edilebilir performansa dayanarak, başkanlık seçimlerinde aday olursa kazanma şansının olduğuna işaret edildiğini kaydetmeliyiz. Yine eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa’da olası adaylardan biri ve güçlü bir halk desteğine sahip bulunuyor.
Libya’nın batısının seçim konusunda bölünmesi, kişisel çıkarların öne çıkarılması ve tüm siyasi süreci durdurma eğilimi, tek endişe nedeni değil. Seçim yasasının onaylanması sürecinde de hatalar meydana geldi. Bu hatalardan kaçınmak, böylece itiraz edenlerin argümanlarını daha doğmadan geçersiz kılmak mümkündü. Temsilciler Meclisi'nden geçen seçim yasası esasında milletvekilleri tarafından tartışılmadı. Bu da bazılarının bu yasanın anayasaya uygunluğunu ve ülkenin geleceğini belirleyecek önemli seçimler için kabul edilebilir bir yasa olarak onaylanmasının meşruiyetini sorgulamasına yol açtı. Yasa, parlamento ve başkanlık seçimlerinin aynı gün yapılmasını zorunlu kılmayıp onları ayırdı. Önceliği başkanlık seçimlerine verip, parlamento seçimlerini başkanlık seçimlerinin sonuçlarının kabul edilmesinden 30 gün sonrasına kadar erteledi.
Ayrıca Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayeh'in belirttiğine göre yasa, ulusal diyalog kararlarının maddelerinden birini içermiyor. O da Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti ile Menfi başkanlığındaki Başkanlık Konseyi üyelerinin başkanlık seçimlerine aday olamayacaklarına ilişkin madde. Yasa bu maddeyi içermeyerek, bir bütün olarak siyasi sürecin mutabakat çerçevesinin maddelerinden birini atlamış oldu. Böylelikle yasa pratikte Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı Dibeybe'ye başkanlık seçimlerinde aday olma fırsatı veriyor. Bu, Seçim Komisyonu Başkanı tarafından da doğrulandı.
İtiraz edenler ayrıca yasada yer alan herhangi bir yetkilinin seçimlere 3 ay kala görevinden ayrılmak kaydıyla başkanlık seçimlerine aday olabilmesi, kazanamaması durumunda da görevine geri dönebilmesine ilişkin özel maddenin altını çiziyorlar. Siyasi güçler bu maddeyi, Libya Ulusal Ordusu Komutanı Mareşal Halife Hafter’e kaybetmesi halinde görevinde kalma imkanı ile birlikte aday olma fırsatı sağlamak için tasarlanmış olduğunu düşünüyorlar. Burada önemli bir paradoks ortaya çıkıyor; Hafter kaybederse yasaya göre ordu komutanlığı görevine geri dönebilir. Gelgelelim mevcut hükümetten veya Başkanlık Konseyi’nden herhangi bir aday seçimlere girip kaybederse, bu avantaja sahip olmayacak. Çünkü seçim sonuçlarının açıklanması ve yetkinin devredilmesi ile birlikte artık geri dönebileceği bir Başkanlık Konseyi veya Ulusal Birlik hükümeti olmayacak.
Yasa yukarıda açıkladığımız haliyle ve bazı kusurlarına rağmen uygulamada hükümette, Başkanlık Konseyinde ve Ulusal Ordu'da görev yapanlara, ayrıca eski parlamento üyelerine ve önceki hükümetlerde görev yapan birçok kişiye aday olma fırsatı sunuyor. Yasayı düzenleyenler, sanki gerek iktidarda gerekse dışında olsun herkese kapıları açık tutmaya özen göstermişler. Elbette herhangi bir müdahaleden uzak, şeffaf ve adil bir seçim süreci garanti edilmesi halinde ve kararın seçmenlerin iradesine bağlı kalması şartıyla. İlk heyeti Libya'ya ulaşan Avrupalı gözlemciler ekibi, seçimlerin şeffaf ve dürüst bir şekilde geçmesi için en çok ihtiyaç duyulan garantilerden biri olabilir.
TT
Libya seçimlerinin çıkmazı: Uluslararası destek ve iç bölünmeler
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة