Zuheyr el-Harisi
TT

Rusya ve İslam dünyası

Bugün Rus seçkinleri ülkelerinin, yani Sovyetler Birliği'nin tarihine saygı duyduklarını inkâr etmiyorlar. Ancak objektif ve rasyonel bir yaklaşımla ülkelerinin kısıtlamalarından ve takıntılarından kurtulduklarını her fırsatta vurguluyorlar. Ruslar düşünce, kültür ve vizyon olarak değiştiler ve dışarıya daha açık bir hale gelerek ideoloji çıkmazından sıyrıldılar. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus politikasının yeni hedeflerini ülkesinin ışıltısını geri kazandıran milliyetçi bir yola göre yeniden düzenledi. Bu da yeni dünya düzeninde çok kutupluluğun oluşması anlamına geliyordu, ki öyle de oldu.
Rusya, medeni bir uyum, saygı ve iş birliği sistemiyle birbirine bağlanan kendi kültürleri ve miras renklerine sahip bölgelerden oluşur. Bu medeni sistemden ötürü toplumsal yaşamın yapısında ve gelişiminde dengesizlik, bölünme ya da toplumsal bilinç ile fiziksel gelişim arasında bir ayrışma durumu söz konusu olmaz. Ruslar bir kimlik bunalımı yaşamıyorlar, aksine bir arada yaşamanın anlamını en yüksek düzeyde somutlaştıran bir devletin içindeler.
Rusya'da neler olup bittiğini şöyle bir inceleyen kişi, entelektüel ve kültürel modernite, yani sosyal sistemde kültürel, entelektüel ve gelişimsel farkındalığın sağlanması ile ilgili yeni bir hava estiğini hissedecektir. Bazıları, içinden geçtikleri tüm zorluklar ve değişimlerden sonra sosyal dokularının parçalandığını zannettiler. Ancak dünyadaki güvenlik ve istikrarı artırmaya katkılarını vurgulayarak, yetenekleri ve becerilerinden duydukları gururun yanı sıra toplumsal bağlılıklarına tutunmaya devam ettiler. Arap dünyası hakkında yanlış bilgilere sahip olduklarını inkâr etmiyorlar. Buna karşılık ülkeleri, kültürleri ve hatta siyasi kararlarının yapısı ve hedefleri hakkında yanlış düşünce ve algılara sahip olduğumuzu söylüyorlar. Aldıkları her kararın önce kendi çıkarları ve ulusal güvenlikleri ile ilgili olduğunu ısrarla vurguluyorlar. Rusya'yı ziyaret ettiğinizde, bu büyük ülkenin tarihi mirasına ve büyüklüğü, insanlara iyi muamele edildiği ve krallığa duydukları takdirin boyutu hakkında bir kanaatle buradan ayrılırsınız.
Rusya her şeye rağmen her zaman ilgi odağı oldu ve zorluklara rağmen bulunduğu konumu korudu ve doğduğu yerin (Sovyetler Birliği) prestijinin çoğunu geri kazandı. Öte yandan Suudi Arabistan gibi bir ülke de dünyanın gündeminde ve dikkatleri üzerine çeken bir ülkeydi. Peki ne oldu?
Birkaç gün önce, 27 Müslüman ülkeden eski başbakanlar, eski dışişleri bakanları ve İslam dünyasındaki birçok dini şahsiyetten oluşan 33 önemli isim Rusya-İslam Dünyası Stratejik Vizyon Grubu'nun toplantısı için Cidde'de bir araya geldi. Bu toplantı, Rusya'nın İslam dünyasıyla ilişkilerini güçlendirme çabaları çerçevesinde ve Suudi Arabistan'ın din ve kültür mensupları arasında diyalog sağlama girişimleri çerçevesinde geldi. Suudi Arabistan 2008 yılında Cidde'de dördüncü oturumuna ev sahipliği yaptığı bu toplantıya ikinci kez ev sahipliği yaptı. Bu forum, bu yıl, Rusya ile İslam dünyası arasındaki ortak sorunları ele almayı ve mevcut zorluklarla mücadele etmek için iş birliğini geliştirmeyi amaçlayan 'Diyalog ve İşbirliği Beklentileri' sloganı altında düzenlendi. Rusya-İslam Dünyası Stratejik Vizyon Grubu, 2006 yılında Yevgeni Primakov ve Tataristan’ın ilk Cumhurbaşkanı Mintimer Şeymiyev’in önderliğinde kuruldu. Bu grup, Rusya’nın İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) gözlemci üye olarak katılmasının ardından gerçekleştirildi. Grup o zamandan beri toplantılarını Moskova, Kazan, İstanbul, Cidde ve Kuveyt’te düzenledi.
Kral Selman Suudi Arabistan’ın Rusya ile “uluslararası meşruiyete saygı duyulması, ilişkilerin karşılıklı saygı, devletlerin egemenliği, bağımsızlığı ve birliği temelinde tesis edilmesi, ülkelerin birbirlerinin iç işlerine karışmaması” başta olmak üzere birçok temel ilkeyi paylaştığını ifade ederek, iki ülkenin de uluslararası hukukla yönetilen adil bir dünya düzenine bağlı olduğunu vurguladı. Kral Selman, 95. yılını dolduran Suudi Arabistan-Rusya ilişkilerinin güçlü ve kadim olduğunu, son yıllarda niteliksel sıçramalara tanık olduğunu ve her alanda birçok ortak anlaşmanın imzalanmasının da bunun bir delili olduğunu söylediğinde mesaj herkese ulaşmış oldu.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan adına konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı Velid el-Hureyci, Rusya-İslam Dünyası Stratejik Vizyon Grubu toplantısı sırasında yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Suudi Arabistan bir arada yaşama ve hoşgörü kültürünü yaymaya çalışıyor. Bu bağlamda uluslararası diyalog kurulması için somut çabalar sarf etti. Kral Abdülaziz Ulusal Diyalog Merkezi aracılığıyla toplumun tüm kesimleri arasında etkili bir iç diyalog kurmaya çalıştı. Farklı dinler ve kültürlere mensup kişiler arasında diyalog kültürünün yayılmasına uluslararası düzeyde katkıda bulundu. Bu konuda Kral Abdullah Uluslararası Dinler ve Kültürlerarası Diyalog Merkezi’nin (KAICIID)
kurulması, Mekke Bildirgesi’nin kabulü ve Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı'nın (UNAOC) çabalarına destek olmak gibi çeşitli girişimler başlatıldı. Suudi Arabistan KAICIID’nin inşa edilmesi ile bu çabaların hepsinin takip edilmesine ve geliştirilmesine özen gösterdi. Bunlar Krallığın çatışmalarla dolu bir dünyada iletişim köprüleri kurma, birlikte yaşama ve barış bayrağını yükseltme konusunda bölgesel ve uluslararası düzeyde aktif bir rolü olduğu inancından geliyor. Suudi Arabistan ve Rusya ilişkileri karşılıklı güven, ortak anlayış ve iki ülke ile bölgeyi ilgilendiren konularda sürekli koordinasyon temellerine dayanan istikrarlı bir gelişime tanık oldu. Bu da siyasi, ekonomik, kültürel ve diğer alanlarda iş birliği fırsatlarını artırdı ve iki dost ülkenin büyümesinin ve refahının yanı sıra uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına katkı sağladı.”
Suudi Arabistan'a manevi açıdan bağlı olan 24 milyon Rus Müslüman var. Bu da iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini teşvik ediyor. Ruslar, Suudi Arabistan ile yakınlaşmaktan memnunlar ve ilişkilerini daha da ileriye taşımaya çalışıyorlar. Zira Rusya ve Suudi Arabistan’ın, her ne kadar Kral ve Veliaht Prens’in Moskova'ya yaptığı ziyaretler iki ülkenin ilişkilerindeki boşluğu doldurmuş olsa da hala gerektiği yerde olmayan ilişkilerini yükseklere çıkaracak güçleri var.
Gördüğüm kadarıyla şu anki Suudi Arabistan politikası, herhangi bir ülkeyle belirli bir konuda görüş farklılığı yaşanmasının, onunla ilişkileri koparmak anlamına gelmediğini teyit ediyor. Riyad ve Moskova, ters düştükleri noktalardan çok daha fazla ortak noktaya sahip. Bazı konularda görüş ayrılıkları yaşamalarına rağmen ilişkilerini stratejik olarak güçlendirerek devam ettirme arzuları da bunun bir delilidir. Ruslarla ortak olunması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Rusların varlığı güç denkleminde dengeleyici bir unsurdur. Ruslarla aynı fikirde olabilirsiniz ya da olmayabilirsiniz ancak en nihayetinde onlar nettirler ve bir söz verirlerse onu tutarlar. Diyalog ve fayda artırılırsa, siyasi tutumlarını değiştirebilirler.
Yazar arkadaşım Muhammed Kavvas’ın dediği gibi, Riyad’ın değiştiği gibi Moskova da değişti. Kremlin artık Sovyetler Birliği'nin kurallarına göre oynamıyor. Riyad ise artık Soğuk Savaş'ın parametrelerinin bir esiri değil. Rusya, Sovyet imparatorluğunun yıkılmasının neden olduğu bir çöküşten ayağa kalkmaya çalışırken, Suudi Arabistan uluslararası sahnenin tamamını yeniden değerlendirmek ve kendisini yeni koşullara göre konumlandırmak için büyük bir çalıştaya katıldı. Rusya ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin yeni doğasında şu var:
“Moskova, Suudi Arabistan’ın pek çok sıcak dosyada Arap cephesine liderlik eden ‘esas taraf’ haline geldiğini kabul ediyor. Riyad da Rusya’nın uluslararası ve bölgesel sahalara dönen büyük bir güç olduğunu kabul ediyor. İlişki, iki tarafın da eş düzeyde iletişim kurduğu bir yapıya bürünüyor. Zira her iki tarafın da çatışma ve uyumsuzluktan ziyade iletişim ve entegrasyona ihtiyacı var.”