Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Esed rejiminin Captagon ticareti

“Captagon” gürültüsü, Suriye ve çevresindeki savaşın yansımalarının son trendleri ile Arap ve uluslararası medyanın temel meşguliyetleri arasındaki yerini aldı. Captagon konusunu herhangi bir açıdan veya genel olarak ele alan bir haber, analiz, araştırma raporu veya makalenin yayınlanmadığı bir haftanın geçmesi ender görülür oldu. Durum çok yaygın olduğu için küresel Captagon endüstrisi ve ticaretinde temel bir varlığa sahip olan Esed rejiminin medyası da "Captagon" gürültüsüne katıldı. Resmi SANA haber ajansı geçen hafta, Suriye makamlarının Suudi Arabistan'a gönderilmek üzere hazırlanan bir makarna sevkiyatının içine gizlenmiş büyük miktarda Captagon hapı ele geçirdiği haberini yayınladı.
Bu Captagon gürültüsünde en önemli husus, Esed rejiminin diğer ülkelerle olan ilişkilerinin iki boyutu üzerindeki etkisidir. İlki, Şam’ın verdiği bilgiye göre, iki tarafın aralarındaki ilişkileri iyileştirme çabalar kapsamında üst düzey BAE yetkililerinin Şam’ı ziyaretleri sırasında ele alınan konular arasında Captagon’un da yer almasıdır. İkincisi, ABD’li bir yetkilinin Esed'in servetini araştırmayı ve başta Captagon olmak üzere uyuşturucu maddeden elde edilen gelirleri ortaya çıkarmayı amaçlayan bir yasa tasarısı ile ilgili açıklamasının ardından, Washington'ın bir sonraki aşamada Esed rejimine yönelik politikasını şekillendirmede Captagon’un etkisidir.
Captagon yeni bir konu değil. 20 yıldan fazla bir süredir devam ediyor. Suriye'de ünlenmesi, babasının 2000 yılındaki ölümünden sonra Beşşar Esed'in iktidara gelmesiyle aynı zamana denk geliyor. Narkotik hap üretimi bu tarihten itibaren artmaya başladı. Büyümesine, uzmanlığını ve yerel araçlarını geliştiren Suriye ilaç endüstrisi ağının genişlemesi eşlik etti. Suriye ilaç endüstrisi bu dönemde modern paketleme makineleri getirtmiş, hap üretiminde kullanılan hammaddelerin ithalinin kapılarını açmıştır. Bütün bunlara ayrıca rejimin adamlarının hırslı, her ne şekilde olursa olsun kâr ve para elde etme peşinde koşan oğullarının iktidara yükselişi eşlik etti. Bu isimler ekonomi ve hizmet sektörlerine yayıldılar ve Captagon endüstrisi madenini keşfettiler. Böylece Suriye'nin birçok bölgesinde hap üretimi furyası başladı. Bu üretim bölgelerinin en önemlisi, güvenlik ve askeri rejimin omurgasının doğrudan himayesi altındaki Şam kırsalıydı.
Suriye’de devrimin patlak verdiği 2011’den ve rejimin kendisine yaygın şiddetle karşılık vermesinden sonra, şiddetin ve silahın yayılmasıyla birlikte Captagon endüstrisinin maksimum sınırlarına ulaşmasına yardımcı olan faktörler birbirini takip etti.
Rejimin milislerinin ve çevrelerinin uyguladığı vahşi şiddete karışanlar uyuşturulmalıydılar. Şiddet yayma stratejisi çerçevesinde, işlemeye başladıkları suçları devam ettirebilmeleri için gerçeklikten uzaklaştırılmalıydılar. Ardından onları askerler, silahlı gruplar ve çete üyeleri, İranlılar tarafından Suriye'deki rejimle savaşmaya itilen milisler de dahil olmak üzere diğerleri izledi. Onlara bu konuda herhangi bir engel veya yasak yoktu. Hatta bazıları uyuşturucuyui esrarı “Captagon”u ve benzerlerini bir ticaret ürünü ve zenginlik kaynağı, çok yönlü ve seviyeli bir kontrol aracı ve ilişkilere açılan bir kapı olarak görüyorlar. Birbirleri ile anlaşamayan ve çatışan taraflar uyuşturucu ticareti söz konusu olduğunda hemfikir oluyorlar. Listede DEAŞ ve akranlarının yanı sıra İran ve Hizbullah da var.
Suriye’nin kontrolsüz ve denetimsiz giriş çıkışlara açık bir ülke haline gelmesinden sonra rejimin davranışları da kontrolsüzleşti. Bu kontrolsüzlük, rejim içindeki kişi ve kurumların uyuşturucu madde üretimi ve ticaretine katılımı hakkındaki güvenilir uluslararası ve Arap raporlarda yer alanların bir kısmını açıklıyor. Listede önde gelen isimlerden biri de rejimin başının kardeşi ve ana koruma gücü olan Dördüncü Kolordu Komutanı Mahir Esed'dir. Captagon hattına derinden dahil olma eğiliminin arkasında yalnızca daha fazla para ve zenginlik arzusu değil, bunun yanı sıra rejimin Suriyelilere karşı savaşı sürdürmesini finanse etmenin bir kapısı olarak görülmesi de var. Çoğu zaman bu iki neden (her ne kadar Captagon üretim ve tüketimi sınırlı olsa da) rejimin kontrolü dışındaki bölgelerin, çoğunlukla Fırat'ın doğu ve batısındaki fiili yetkililerin de gösterdikleri gerekçeler arasında yer alıyor.
Rejimin üretim, iç tüketim ve ihracatta Captagon hattının ön saflarında yer aldığına dair birçok delil var. Konu sadece Esed rejimi ve yetkililerinin sağladığı yardımcı koşullarla ilgili değil. Aynı zamanda geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan ve teyit edilen gerçeklerle de ilgisi var. Bu gerçekler arasında Avrupa ve Arap ülkelerine gönderilen sevkiyatların rejimin kontrolündeki bölgelerden gelmesi ve rejime veya müttefiklerine bağlı kişi ve milislerin isimleriyle bağlantılı olması da bulunuyor. Keza Şam Uluslararası Havaalanı, Lazkiye Limanı, Lübnan ve Ürdün ile sınır kapıları da dahil olmak üzere rejimin tam kontrolü altındaki sınırlardan geçmiş olduğu da. Bu kapıların her birinden değeri 1 milyar doları aşan astronomik miktarlarda Captagon sevkiyatları gerçekleşmiştir. Nitekim 2020'de yapılan Captagon ihracatının yaklaşık 3 buçuk milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor.
Captagon'un ihracat güzergahı, bunu gerçekleştirenlerin çifte amacının olduğunu ortaya koyuyor: Çok para kazanmak ve belirli ülkeleri uyuşturucuya boğmak. Bu anlamda hattın Suudi Arabistan ve BAE de dahil Körfez ülkelerine doğru uzanan güzergahı kasıtlı. Ürdün, Mısır ve Yunanistan dahil diğer ülkeler de buna dahiller. Bunların hepsi Esed'in Captagon pazarlarındandır. Çeteler, sevkiyatlarını geçirmek için her türlü gizleme ve aldatma yöntemlerinden yararlanıyorlar.
Esed’in Captagon haritası hem genel hatlarında hem de detaylarında çok net. Tablo, “10 ülkeden kolluk görevlilerinin bilgilerine, uyuşturucu ticareti hakkında bilgi sahibi uluslararası, bölgesel ve Suriyeli uzmanlar, mevcut ve eski ABD yetkilileriyle yapılan düzinelerce görüşmeye” dayanan soruşturmalarla da doğrulanmıştır. Keza amaçları ve sonuçları da nettir. Bunun nedeni, dünyadaki tüm istihbarat servisleri tarafından ihlal edilmiş, kendisiyle ilgili bilgilerin doğrudan, tüm medya ve sosyal medya araçları aracılığıyla yayıldığı bir ülkede bununla ilgili bilgileri gizlemenin zor olmasıdır. Buna ilaveten işlediği tüm suçların ve ihlallerinin cezasız kaldığı bir rejimin suçlarına bir yenisini eklemeyi önemsememesidir. Hele de elinin altında “silahlı aşırılık yanlıları, DEAŞ ve İslamcılar” gibi adlar taşıyan ve herhangi bir şeyle suçlayabileceği taraflar varsa. Bu tarafları herhangi bir suçla yaftalayabilir. Zira dünyada çeşitli sebeplerle buna inanan veya sessiz kalanlar bulunuyor.
Esed'in "Captagonu" etrafında koparılan gürültü, hiçbir etkisi olmadığı için anlamsızdır. Esed'in son 11 yılda işlediği suçların hedefinde belirli ülkeler, kurumlar ve kamuoyuları var. Bu suçlar içlerinde Captagon'dan çok daha tehlikelileri bulunuyor. Liste uzun. Suçlar ve yansımaları Suriyelileri ve dünyadaki onlarca ülkeyi doğrudan ve dolaylı olarak etkiledi, onlara en ağır zararları verdi. Vermeye de devam ediyor. Bu yansımalara, esasında suçlara karşı bir şey yapılacaksa, temelden tek çözüm sistemi kökünden söküp atmaktır. Çünkü herkes onun politikalarını ve davranışlarını değiştirmeye karşı olduğuna ikna olmuş durumda.