İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Scholz Almanyası ve ilerleme cesareti

Yüce Allah'ın insana verdiği en büyük nimetin akıl olduğunu ve bu nimeti çalıştırmak için en işe yarayan ve üstün olan aracın eleştiri olduğunu düşünen bir filozof yetiştiren millet için endişe etmeye gerek yok. Bu yüzden Almanya’nın gerçek büyüklüğü, gelecek nesillere daha iyi bir gelecek bırakmak için birçok emsalini geride bırakarak durumları eleştirme gücünde saklı gibi görünüyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel 16 yıllık başbakanlık görevini eşi görülmemiş bir tören ile bıraktı. Törende, işini inanılmaz bir hassasiyet ve gayretle yapan Merkel’in şerefine askeri müzik çalındı. Merkel’in yakın ve uzak birçok krizi atlatmaya yardımcı olmak üzere işine verdiği bu önem, Almanların kendisini ‘Almanya’nın başına konmuş bir talih kuşu’ olarak görmesini sağladı. Nitekim INSA Enstitüsü’nün yaptığı bir ankette katılımcıların yüzde 60’ı Merkel’in görevini iyi bir şekilde yerine getirdiğini belirtti.
Merkel, gençliğinin baharını uzun bir süre kapitalizme karşı mücadele etmek için sosyalist kampanyalar yürütmeye adadı. Sosyalist biri olarak, siyasi kariyerinde maruz kaldığı tüm sarsıntılara rağmen ağırbaşlılığını ve vakarını her zaman korudu. Yerini, maliye bakanı ve yardımcısı pragmatist Olaf Scholz’a bırakmak için önünü açtı.
Hassaslığı ve kendini kontrol etme yeteneğinden ötürü Scholz, ' Olaf Matt ' (Robot Olaf) olarak anılıyor. Yıllarca kendisiyle yakından çalışan kişiler, hayattaki mottosunu biliyorlardı: “Yenilgi tozlarını silkele, ayağa kalk, kararlılıkla ilerle ve kendine mutlak güven duy.” Belki de bu onun ülke tarihindeki en önemli Alman koltuğunu elde etmesini kolaylaştırdı.
“Sıkıntılardan yararlanın”; bu, ünlü ABD'li yazar Dale Carnegie'nin 'How To Stop Worrying And Start Living' (Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak) adlı meşhur kitabının bölümlerinden biriydi. Olaf Scholz bu satırları derinlemesine okumuş olabilir. Zira kendisi yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Alman siyasi yaşamındaki varlığına ve ününe nasıl fazladan puan kazandıracağını biliyordu.
Scholz'un nüfuzu, pandemi döneminde bakanlığının Kovid-19 salgını yüzünden zarar görenlere milyarlarca euro yardım sağlamasıyla arttı. Almanların kalplerinde ve zihinlerinde nasıl yer edineceğini biliyordu.
Scholz'un vizyonu, Almanya'nın salgınla mali açıdan başa çıkabilmesiydi. 2022 yılının sonunda ülkenin 400 milyar euro borcu olacak olmasına rağmen Scholz, Almanlara korkmamaları çağrısında bulunarak, “Kimsenin korkmasına gerek yok, 2008-2009 krizinde durumu nasıl idare ettiysek 10 yıl içerisinde bunu tekrar yapacağız” ifadelerini kullandı.
Scholz liderliğindeki Almanlar, ayrılık virajlarının üzerinde çok durmadı. Zira Almanlar ‘trafik ışığını yakıp’ işe başlamak için Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan bir koalisyon kurmak için hızlı davrandılar.
Bugün Almanya'yı yöneten koalisyon anlaşmasının mesajı açık ve netti. Bu mesaj tüm Almanlara, onlardan önce tüm Avrupa'ya ve hiç şüphesiz Atlantik'in diğer yakasındaki ABD’lilere gönderildi.
Almanya’daki yeni hükümetin sloganı şu: “Daha fazla ileri gitmek için cesur ol...Özgürlük, adalet ve sürdürülebilirlik için bir koalisyon."
Merkel başbakanlık döneminde, Avrupa ekonomisinin bir lokomotifi ve sıkıntılardan bitkin düşen yaşlı kıtanın finansal açıdan atan kalbi olarak Almanya'nın konumunu güçlendirmeyi başardı. Avrupalılar sıkıntılarını unutsalar da Almanya’nın Yunanistan ve Portekiz gibi ülkeleri küresel borçlar içinde boğuldukları ve çökme belirtileri gösterdikleri bir dönemde nasıl kurtardığını unutmuyorlar.
‘Trafik ışığı’ koalisyonunun çalışmalarını inceleyenler, sağlam Alman beyinlerinin bu ülkeyi özellikle Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılan İngiltere ve Avrupa’nın tarihi açıdan düşünen siyasi aklı olarak kalsa da iç siyasi olaylarla dalgalanan Fransa gibi kadim Avrupa güçlerinin çekişmesi çerçevesinde, küresel yükselişini ve yenilikçi gücünü koruyan ülkelerin ön saflarında yer almasını sağlayacak yeni fikirlerle ileriye taşıyacaklarını biliyorlar.
Bu yazıya ayrılan alan, Almanya'nın bazı iç ve dış çıkış yolları ile tekrar büyük sahalara dönmek üzere esas aldığı dayanak noktalarının tartışılması için yeterli değil.
Yeni Alman hükümeti için en öncelikli mesele Kovid-19 salgını ile mücadele gibi gözüküyor. Zira Scholz, federal hükümet ve eyaletlerden temsilcilerin, doktorların, epidemiyologların, virologların ve sosyoloji ve psikoloji uzmanlarının yer aldığı daimî bir kriz yönetimi ve salgınla mücadele ekibinin oluşturulduğunu duyurdu.
Buna bağlı olarak çevrenin korunmasının yeni Alman hükümetinin en önemli hedefleri arasında yer aldığı netlik kazandı. Görünen o ki, güneş ve rüzgâr enerjisi istasyonlarının artırılmasına ve 2030'dan sonra elektrik üretimi için kömür kullanılmamasının yanı sıra, 2030'a kadar Almanya'nın elektrik gücünün yüzde 80'inin temiz, yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi ve ısıtmanın yarısının sıfır emisyonlu olması gerektiği hususunda net bir plan var.
Olaf Scholz hükümetinin göç ve göçmenler konusundaki politikaları devrim niteliğinde görünüyor. Zira bu politikalar göçmenlere Almanya tarihinde eşi benzeri olmayan olanaklar sunuyor. Nitekim Scholz başbakan olarak parlamento karşısında yaptığı ilk konuşmasında, Almanya'nın göçmenleri hoş karşılayan bir ülke olduğuna ve Almanya'da çalışmak isteyen yabancıların ülkeye girişlerini ve entegre olmalarını kolaylaştıracağına işaret etti.
Scholz hükümeti, okullarda eğitim ve dijitalleşme ile ilerlemek istiyor ve eğitim sürecini geleceğe yapılan en önemli yatırım olarak görüyor. Herkese -uyruğu ne olursa olsun- eğitim konusunda en iyi fırsatları sağlamak ve onları kapsayıcı eğitim ile güvence altına almak istiyor. Koalisyon ortakları özellikle toplumsal olarak dışlanan bölgelerdeki okulları desteklemek istiyor.
Trafik ışığı koalisyonu, gençlere siyasi hareket alanı tanımak için oy verme yaşını 16'ya düşürmeye çalışırken, sosyal yardımları artırıyor, asgari ücreti yükseltiyor, emeklilere avantajlar sağlıyor ve dış borcu düşürüyor.
Hangi büyük Almanya'dan bahsediyorlar?