Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Yemen’de cüceler ve devler!

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi’nin Husi teröristleri tarafından hedef alınması oyunun kurallarında siyasi ve askeri olarak değişiklik anlamına geliyor.
Husiler, İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) ve diğerleri gibi bir umut, Suudi Arabistan - BAE arasında anlaşmazlık kartına oynadıkları 2019’dan beri BAE’yi hedef almamıştı.
Peki, ne değişti? Kartlar, yeniden karıldı ve ayrıntıları hala bilinmiyor. Nitekim geçtiğimiz Aralık ayında İhvan’ın Şebva Valisi’nin görevden alınıp yerine yenisi atandı.
Yemen ordusuna bağlı Amalika Tugayları’nın Arap Koalisyonu’nun hava korumasıyla sahada boy göstermesiyle Yemen'de sahadaki askeri denklem değişmeye başladı.
Burada açık bir Suudi Arabistan- BAE koordinasyonundan, İhvan’ın liderlik pozisyonlarının temizlenmesinden ve Husilere karşı savaşı kaybetmeyen Amalika Tugayları’nın sahaya dahil olmasından bahsediyoruz. Tüm bunlar, belki de Viyana'daki nedenlerden dolayı İran'ın açıkça gerilimi arttırma arzusuyla, Husilerin şuurunu kaybetmesine yol açtı.
Bütün bunlar, Husileri Abu Dabi'ye karşı askeri bir intihar operasyonu düzenlemeye sevk etti. Niteliksel veya etkili bir operasyon değil, daha çok Husiler ve ABD açısından büyük kayıpları olan bir propaganda operasyonuydu.
Abu Dabi'nin hedef alınması, Washington ve Avrupalıların, özellikle de Husileri terör listelerine geri döndürme konusunda müttefiklerinin güvenliğini gerçekten taahhüt etmeyen ve Husileri, Suudi Arabistan ve BAE'yi hedef almak için kullanan İranlılara karşı hoşgörülü davranan Washington’un gerçek bir zorlukla karşı karşıya olduğu anlamına geliyor.
Husiler, Abu Dabi'ye karşı bir ‘intihar’ operasyonu düzenleyebiliyorsa, bu terörist operasyonlardan birinin BAE'deki ABD’li veya Avrupalı ​​sakinleri hedef almayacağını kim garanti edebilir? Peki ya Husiler tarafından gerçekleştirilen bir saldırıda bir ABD vatandaşı öldürülürse?
Washington, Husiler ABD’nin Sana Büyükelçiliği çalışanlarını hedef aldıktan sonra olduğu gibi o anda müdahale edip pozisyonunu mu değiştirecek? O zaman Washington, özellikle Afganistan'daki gülünç imaj kaybından sonra, içeride ve dışarıda imaj ve itibar açısından gerçek bir çıkmazda olacak!
Öte yandan Husileri, intihar operasyonlarıyla askeri kumar oynamaya iten, Yemen'de kaçınılmaz olan ve kesinlikle uygulanması gereken birçok şeye bağlılık gerektiren oyunun kurallarında bir değişiklikle karşı karşıyayız.
Bu meselelerden en önemlisi, İhvan’ın Yemen'deki meşruiyetinin amansız bir şekilde tasfiye edilmeye başlanmasıdır. Ayrıca (sözlük anlamı devler anlamına gelen) Amalika Tugayları’nın ve herhangi bir arabuluculuğa yanıt vermeden savaşa karada devam etme ihtiyacın desteklemeye devam edilmesidir.
Savaşın amacının Husileri müzakere masasına getirmek olduğu fikrine itibar edilmemelidir. Bu, Husiler gibi geri kalmış bir gruba uygulanamayacak bir şey. Bunu anlamak için Husilerin Hudeyde limanını bir dalgıç kıyafeti içinde teftiş ederken ki görüntüsü üzerinde düşünmek yeterli!
Bu bir alaycılık değil, Birleşmiş Milletler (BM) fonlarını mayınları ve benzeri şeyleri taşımak için kullanan geri kalmış bir grubun, doğru bir şekilde nitelenişidir. Hikayelerden bir hikaye de olsa bu, başka bir hikaye!
Bir diğer önemli husus ise Koalisyon’un düzenli bir orduyla değil, daha çok bir milisle uğraşmasıdır. Bu nedenle ABD’nin El Kaide ve DEAŞ'a yaptığı gibi terörist liderler hedef alınmalıdır.
İşte o zaman ‘Tasfiye edin ve müzakerede bulunun’ diyebiliriz. Çünkü o zaman artık Husi cüceleri ile devletin prestijini koruyan devler arasındaki vizyon netleşmiş olacak.