Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

Rusya ve Ukrayna: Kılıç ve zırh

Siz bu makaleyi okurken, Rus kuvvetleri Ukrayna'ya girmiş, hatta Mareşal von Paulus'u kıskandıracak bir Blitzkrieg (Yıldırım harekâtı) ile başkenti Kiev'i ele geçirmiş olabilir ya da sadece Vladimir Putin’in çıkardığı daha fazla kılıç şakırtısını duyuyor olabiliriz.
İki zıt olasılık - biri daha olası olsa bile - kartlarını göğsüne yakın tutarak gizleyen usta "poker" oyuncusu Putin'in ne düşündüğünü kimsenin bilmediği gerçeğini gösteriyor.
Sonunda yüzüme bir yumurta yemekten korksam da, büyük çaplı bir istila olmayacağını düşünen gruptan olduğumu söylememe izin verin. Bu iddiayı destekleyen üç neden sıralanabilir; birincisi, bazı Batılı analistlerin inandığının aksine Ukrayna kolay bir lokma değil. Ukrayna'nın yaklaşık 250 bin hazır savaş gücü ve yaklaşık 900 bin yedek askeri var. Buna ek olarak, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri vatandaşı olan ve bir miktar askeri deneyime sahip on binlerce Ukraynalı, kendi ülkeleri için ikinci bir koruma hattı olarak seferber edilmiş durumda.
Rusya'nın savaşa hazır asker sayısının iki katı olduğuna, yedek asker sayısının Ukrayna’nın övündüğünden kat kat daha fazla olduğuna şüphe yok. Savaş uçağı, tank ve zırhlı araç sayısında da üstünlük Rusya’nın. Ancak Rus kuvvetlerinin birçok yükümlülüğü de var; 2014 yılında ilhak ettiği Kırım'ı korumak zorunda. Çeçenistan ve Dağıstan'daki üstün pozisyonunu korumalı. Beyaz Rusya yakınlarında bayrağı görülmeli. Çin ile sonsuz sınırı korumalı. Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan'da dost diktatörleri, İran İslam Cumhuriyeti'ndeki yönetim projesini iktidarda tutmalı. Suriye'den farklı bir bağlamda, Kafkasya bölgesinde gezinmeli. Bir efsane de olsa NATO ile olası bir çatışma için özel birimler bulundurmalı. Bütün bunlarla birlikte, eğer bir savaş olacaksa, Ukrayna'nın işgali kesinlikle bir piknik olmayacak.
Buna ek olarak Ukrayna, Rusya'nın arzulayabileceği hiçbir doğal kaynağa sahip değil. 18-20. yüzyıllar arasında, zengin buğday tarlalarıyla Ukrayna, Çarlık imparatorluğunun ekmek sepetiydi. Nüfusu arasındaki Kazak bileşeni sayesinde, elit paralı savaşçılar için verimli bir asker kaynağıydı. Bu iki faktörün yanı sıra, Kiev'in daha sonra Rus ırkına dönüşen ırkın tarihsel doğum yeri olduğu gerçeği, (eğer böyle bir kavramın hala bir anlamı varsa) Ukrayna'ya sıradan bir Rus'un hayal gücünde özel bir konum sağlıyor.
Ancak, tüm bunlar tarihsel hafıza içinde kayboldu. Ukrayna (ya da Rusların ısrarla adlandırdıkları gibi sınır) bir toprak parçasından başka bir şey değil. Toprak ise en azından Moğol boyunduruğundan kurtulduğundan beri Rusya'nın eksikliğini duymadığı bir şey. Solzhenitsyn, Rusya'nın çiğneyebileceği daha fazla toprağı kemirdikten sonra bölgede boğulduğunu söylemeyi severdi.
Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşünün arifesinde, Ruslara emperyal mülklerinden kurtulmalarını tavsiye etmişti. Bu tavsiyesi Slav birliğinin şairi ve peygamberi Khomyakov'un tekrarlanan bir yankısıydı. Khomyakov’a göre Rusya, toprakları değil, insanların ruhlarını fethetmeye çalışan, Hristiyanlığın yeni bayraktarıydı (Üçüncü Roma’ydı).
Bugün Rusya için Ukrayna'yı işgal etmenin çok az gerekçesi olabileceğine dair kanaatimizin dayandığı üçüncü neden, imparatorluğun kalkanı olarak tarihsel rolünü kaybetmesidir. Napolyon'u mağlup eden Rus General Kutuzov, Rusya'nın kılıcı, Ukrayna'nın da kalkanı olduğunu söylemeyi severdi. Ancak bu her zaman doğru değildi, çünkü Ukrayna kalkanı Bonaparte'ın Moskova'ya ulaşmasını ve onu yakmasını önleyememişti.
Hitler'in Barbarossa Harekatı da sınırda durmadı. Daha da kötüsü, gerektiğinde Rusya "kalkanını" düşürmeye ve ovalara koşmaya hazırdı.1815'teki Tilsit Antlaşması bu konuda bir fikir veriyordu. Troçki'nin Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya İmparatorluğuyla yaptığı Brest-Litovsk Anlaşması Ukrayna'yı bir kalkandan çok kurbanlık bir kuzuya dönüştürmüştü. Peki, ama bugün Rusya'yı kim işgal edecek?
Putin'in propaganda aleti, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nü (NATO) sözde işgalci olarak göstermeye çalışıyor. Aynı zamanda, Rusya, Avrupalı NATO üyelerine petrol ve doğalgaz satarak çok para kazanıyor. Diğer yandan bu ülkeler de Rusya’ya parasını bankalarına yatırmasına izin veriyor. Ulaşılması gereken bir hedefin en azından geniş bir taslağının belirlenmediği bir savaş hiç gerçekleşmediği için NATO'nun Rusya'yı Ukrayna üzerinden işgal ederek ne kazanacağını sormak akıllıca olur.
On yıllardır NATO'nun varlık nedeni, Sovyetler Birliği liderliğindeki Varşova Paktı ile mücadeleydi. Ancak Varşova Paktı uzun süredir yok ve NATO üyeleri ittifaka tahsis ettikleri kaynaklarını ve düşünme enerjilerini önemli ölçüde azalttılar. Aslında başkan Barack Obama döneminde ABD NATO'yu bir argüman olarak görüyordu. Başkan Joe Biden yönetiminde ise Washington Anglo ekseninde birkaç ülke ile paralel bir ittifak kurmaya başladı.
Buna ilaveten Rusya, SSCB olarak, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeni bir dünya düzeninin inşasıyla yakından bağlantılıydı. Kendisine yapılan Marshall Planı’na katılma daveti ve NATO’nun teklifleri Stalin tarafından reddedilmişti. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden önce imzalanan Helsinki Anlaşması, Rusya'nın, NATO için varoluşsal bir tehdit olmaktan diplomatik ve kültürel bir baskı aracına dönüştüğüne işaret etmişti. Soğuk Savaş'tan sonra Rusya, NATO ile bir dizi iş birliği anlaşmasına varmış, Irak ve Afganistan'da ABD öncülüğündeki askeri müdahaleyi desteklemişti.
Putin, var olmayan saldırganlığın potansiyel bir kurbanı olarak görünmeye çalışıyor. Böyle yaparak, içeride ve Amerikan karşıtlığı sembollerinin her türden ahmak için son çare olduğu başka yerlerde biraz sempati kazanmayı umuyor.
Aynı mağduriyet yaklaşımıyla Putin, aldatıcı eylemlerini "aile ve akrabaları korumaya çalışmak" şeklinde tanıtmaya çalışıyor. Özellikle uluslararası hukuku veya silahlı çatışmalarla ilgili Viyana ve Cenevre Sözleşmelerini tanımasa da, bu ilke bir dereceye kadar ahlaki meşruiyete sahip olabilir. Ancak bu durumda dahi Ukrayna için geçerli değil çünkü Kiev merkezli devlet, Rus kökenli veya Ortodoks Kilisesi'ne bağlı hiçbir insana zulmetmiyor ve baskı yapmıyor. Her halükarda, Ukraynalıların çoğu Rusya’dan uzaklaşıp Batı Avrupa demokrasilerine yakınlaşmak istiyor. Bu konuda yanılıyor olabilirler, ancak BM’nin herhangi bir üyesi gibi ulusal egemenliklerini kullanma hakkına kesinlikle sahipler. Putin, askeri anlamda bir buz tabakasından ziyade kültürel ve politik bir kalkan olarak, Rusya'nın etrafını sağlıklı bir kordon ile çevrelemeyi hayal ediyor gibi görünüyor. Çin'den Hazar Havzası'na, Ortadoğu'ya, doğu ve orta Avrupa'ya kadar Fin devletleriyle çevrili bir Rusya istiyor.
Putin işgal tehdidinde bulunmak yerine Rusya'sını o kadar çekici hale getirmeye çalışmalı ki, Ukraynalılar ve diğerleri eski Batı demokrasilerine bakmak yerine onu model olarak seçmek istemeliler. Ancak bu, Rusya'nın değişmesi ve Avrupalı özlemleri ile Asyalı korkuları arasında asırlık kimlik kriziyle başa çıkması gerektiği anlamına geliyor.