Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Abbas'tan Biden'a... Sabrın da bir sınırı var

ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail ve Filistin Yönetimi'ne yapacağı ziyaretin kesin tarihi henüz belirlenmedi.
İsrail'de hükümetin durumunun istikrarsızlığından dolayı ziyaretin ertelenme olasılığına ilişkin söylentiler dolaşıyor ve kimse tam olarak ne olacağını bilmiyor.
Ramallah'ta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas “Sabrın da bir sınırı var” diyerek yeni bir slogan attı. ABD Dışişleri Bakanı'nın kendisini aramasına ve aynı şekilde Abbas’ın Amman ziyaretinden birkaç gün sonra Ürdün Dışişleri Bakanı’nın Ramallah’a gelmesine neden olan açıklama şu soruyu gündeme getirdi: İki gün içinde ne değişti?
Başkan Abbas ABD’lilerden ne istiyor ve dahası ABD’liler ona ne verebilir? Başkan Abbas, Filistinlilere karşı tek taraflı olan İsrail uygulamalarını kapsamlı bir şekilde açıkladıktan sonra taleplerini üç temelde özetledi.
Birincisi: İmzalanan anlaşmalar ve uluslararası meşruiyet temelinde siyasi müzakere yolunun açılması.
İkincisi: Halihazırda uluslararası toplumun kendilerine karşı sorumluluklarını yerine getirememesinin sıkıntısını çeken Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması.
Üçüncüsü: ABD'nin, Filistin-İsrail dosyası ile ilgili politikasında kuru sözlerden eyleme geçmesi.
Bu genel başlıklar altında onlarca alt başlık yer almaktadır.
Başkan Abbas'ın ABD’lilerden talep ettiği şeylerde yeni veya istisnai bir şey yok. Nitekim hala Filistin-İsrail meselesini konuştuğu tek adres onlar. Filistin Başkanı’nın taleplerine cevap verilmezse yapacağı şeyleri söyleyerek tehdit savurmasında da yeni bir şey yok. Abbas, İsrail'in Oslo mirasından tek olmasa da geriye kalan en önemli şey olarak gördüğü güvenlik koordinasyonunun durdurulması da dahil olmak üzere eski ve yeni Merkez Konseyi kararlarını uygulamakla birlikte İsrail'in tanınmasını geri çekme veya askıya alma olasılığını binden fazla kez tekrarladı.
En önemlisi, Bakan Gantz başta olmak üzere üst düzey İsrailli yetkililerle hala görüşen Başkan Abbas, İsrail'in verebileceği şeylerin ve engelleyebileceği şeylerin sınırını en iyi bilen kişi. Bunu bildiği için bu görüşmelerin getirisi olacağından tamamen ümidini kesmiş gibi görünüyor. Bu yüzden “Sabrın da bir sınırı var” diyerek taleplerini uyarı ve ikaz diliyle doğrudan ABD yönetimine iletmeye karar vermiş olmalı.
Sadece Abbas’da değil, ABD’lilerde de yeni bir şey yok. ABD’liler olabildiğince ciddi bir şekilde hızlıca durumu ele aldılar. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Abbas ile görüştü ve yönetimin Doğu Kudüs'te konsolosluk açma sözünden vazgeçmeyeceğini, yerleşimler konusunda ihtiyatlı olacağını ve iki devletli çözümü benimsemeye devam edeceğini bininci veya daha fazla kez tekrarladı. Bu bağlamda Biden'ın ziyareti için herhangi bir tarih belirlenmese de ziyaret hazırlıkları için üzere üst düzey bir heyetin gönderildiği açıklandı. Şimdi ortada şu sorular var: ABD’liler, Abbas'ın bazı taleplerine yanıt vermek gibi onu tatmin etmek için ne yapabilir? Biden, Filistinlileri istediklerini elde etme yolunda olduklarına ikna etmeyi başaramazsa yaklaşan ziyaretinde sunacağı makul bir hediye var mı? Belki de bu, Filistinlileri sakinleştirecek ve ABD’lilerden yardım istemeye devam etmelerini haklı çıkaracaktır.
Bu büyük soruların birden fazla yanıtı var ve bunların hepsi hala çıkarımlar ve spekülasyonlar çemberinde kalıyor. Bununla birlikte Filistinlileri ve hatta ABD’lileri hayal kırıklığına uğratabilecek şey, İsrail'in ABD’nin tavırlarının içini boşaltma gücüdür. Bu, ABD’nin sözlerinin lafta kalıp bunları eyleme dökememesi veya dökmek istememesi şeklindeki dairede debelenmesine yol açıyor. Filistinliler ise bu fasit daireden çıkılmasını istiyor.
İsrail, Bennett ve onun hükümeti ya da İsrail siyasi hayatındaki radikaller ve ılımlılardan ibaret değil. Bilakis bundan önce ve daha da önemlisi İsrail’in, ABD’nin içinde güçlü bir varlığı var. Bu da ABD yönetimini, icraatlardan ziyade sözlerin denklemine mahkûm ediyor.
Martin Indyk'in ‘Master of the Game: Henry Kissinger and the Art of Middle East Diplomacy’ (Oyunun Ustası: Henry Kissinger ve Orta Doğu Diplomasi Sanatı) adlı kitabının bir özetini okudum. İçinde Kissinger’in teoriye varan şöyle bir sözü vardı:
“Hiçbir şey yapmayıp sanki her şeyi yapıyormuş gibi davranın.”