Abdurrahman Şalkam
TT

Tunus Kays’ın cumhuriyetini bekliyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in sözünü verdiği cumhuriyetin doğuşunu birçok Tunuslu doğumhanenin kapısında günlerdir bekliyor. Doğum sancıları, sokaklarda, parti salonlarında, üniversitelerde ve sivil toplum toplantılarında adeta gürlüyor. Tunus kimisi soğuk, kimisi gizemin ateşlediği, kimisi de endişe ve dahası korku topları tarafından dövülen savaşlar veriyor. Cumhurbaşkanı Kays Said geçen yıl 25 Temmuz’da Tunus siyasi oluşumuna karşı Kartaca Sarayı devrimini ilan etmişti. Kademeli, hareketli bir değişim yolu başlatmıştı ve bunun son adımları da parlamentonun feshi, Yüksek Yargı Konseyi ve Yüksek Seçim Kurulu’nun feshi, 57 hâkimin görevden alınması, bazı siyasi figürlere seyahat yasağı getirilmesiydi.  Cumhurbaşkanı, yakında referanduma sunulacak anayasa taslağını hazırlamak için bir danışma komisyonu da atadı. Bu adımlarla ilerlediği hedefin, yeni bir Tunus Cumhuriyeti kurmak olduğunu açıkladı. Peki, bu başkanlık sistemine mi yoksa parlamenter sistemine mi ya da ikisinin karışımı bir sisteme mi dayanan bir cumhuriyet olacak?
Burgiba yoksa Bin Ali’nin cumhuriyeti ya da olayların ve kalp atışlarının takip ettiği bir beklenti ve tahminler sisiyle çevrili Kays Said cumhuriyeti mi olacak? Bu arada fırtınalar esiyor, sesler yükseliyor, hareketler anlaşmazlığa düşüyor ve hatta çarpışıyorlar. Sokaklar, cumhurbaşkanının lehine sloganlar atan destekçiler ile aleyhine sloganlar atan muhalifler arasında bir başka doğum sancısının arenasına dönüştü. Başkanın yaptığı bir devrim mi ya da meşruiyete karşı bir darbe mi? Bir tarafta çeşitli siyasi, kültürel ve sosyal akımları içeren cumhurbaşkanı yanlısı bir güç, karşısında da örgütlenmiş bir muhalif güç var. Cumhurbaşkanı yeni cumhuriyet projesinde güçlü bir şekilde ilerliyor. Yolsuzluk ve sapmanın kaynağı olarak gördüğü, halkın iradesine ve seçimine karşı olarak nitelediği mevcut güçleri çökertiyor. Bunların başında da İslamcı Nahda Partisi geliyor. Ne var ki Cumhurbaşkanının başlattığı diyaloğa katılmayan, dahası karşı çıkan başka güçler de var. Genel İşçi Sendikası’nın temsil ettiği sendikalar, feshedilen parlamento ve Tunus sokağında önemli bir varlığa sahip Özgür Anayasa Partisi gibi. İşçi Partisi, Demokratik Akım, Emek ve Özgürlük için Demokrasi Bloğu Partisi’nin (et-Tekettül) aralarında olduğu ve kendisini Kurtuluş Cephesi veya Ulusal Kurtuluş Cephesi olarak adlandıran ve önemli siyasi ağırlığı olan siyasi grupları içeren bir cephe de kurulmuş durumda. Cephe, grev başlatan ve Cumhurbaşkanı’nın grevde geçirdikleri günler için maaşlarından kesinti yapma kararı aldığı hakimleri desteklediğini ilan etti.
Cumhurbaşkanı Kays Said daha erken bir dönemde Tunus yargısına yarı sessiz bir savaş açmış ve bazı unsurlarına ağır ithamlar yöneltmişti. Şimdi bu kapsamlı ve geniş çaplı savaşın ivmesi arttı.
Cumhurbaşkanı uzun bir konuşma yaparak hakimleri şiddetli bir şekilde hedef aldı. Iraklı şair Cemil Sıdk ez-Zehavi’nin şu mısralarını zikretti:

Ey adalet göz ucuyla bakman bile bizi mutlu eder
Ey adalet bir gülümsemen bile bize yeter
Rüşvet veren ve alanlara göz yumma arasında
Gölgesinde sığınılacak adalet kayboldu.

Bilhassa Nahda Hareketinin devletin kılcal damarlarına hâkim olduğu dönemde görev yapan bazı hakimlere çeşitli suçlamalar yöneltildi. Bunlardan biri olan eski başsavcı Beşir el-İkrimi, terörle ilgili 6832 dosyada delilleri karartmak ve gerçeği örtmekle suçlanıyor. Dahası savcılığın yürüttüğü soruşturmalar, Nahda Hareketinin gizli güvenlik örgütünün, önde gelen siyasi figürler Şükri Beliyd ve Muhammed el-Berahimi suikastının arkasında olduğuna, yargı içinde bazı tarafların bu tehlikeli dosyada delilleri kararttıklarına ve sahtecilik yaptıklarına işaret etti. Şimdi bir taraftan Cumhurbaşkanı Said'i destekleyen ve Nahda'ya ağır suçlamalar yönelten, diğer taraftan, tüm davalarda yasaların her durumda uygulanması ve davaların politize edilmemesi çağrısında bulunan sesler yükseliyor. Cepheler çok ve iç içe geçmiş bir halde. Dost ateşi siyasi olduğunda şair Ahmed Şevki’nin “Sevdiklerimin açtığı yara acıtmaz” sözünün aksine acıtıyor.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in meslektaşları, bir grup anayasa profesörü, yasalar özellikle de anayasa ile alevlenmiş yakıcı kelimelerle Cumhurbaşkanı’nın eğilimlerine karşı çıkıyorlar. Cumhurbaşkanı’nın anayasa taslağını hazırlaması için oluşturduğu Danışma Komisyonun başında tanınmış anayasa profesörü Sadık Belaid bulunuyor ve Zeynelabidin Bin Ali döneminde içişleri bakanlığı yapmış Ahmed Feria, İslamcı ama Nahda Partisi’ne bağlı olmayan bir düşünür olan İmad Hamami, laik devlet destekçileri Yusuf Sıddık ve Abdulmecid eş-Şerefi’den oluşuyor. Bu da, anayasa taslağını hazırlayacak Komisyonun eğilimleri hakkında daha erken bir dönemde tahminlerde bulunulmasına olanak tanıyor. Devletin dini hakkında herhangi bir ifadeye yer vermeme, erkekler ile kadınlar arasında her konuda eşitliği sağlama yöneliminde olacağı söylendi. Ancak, aralarında laik devlet destekçilerinin de olduğu çeşitli taraflardan bu yönelime, özellikle de 2014 Anayasası ve ondan önce 1959 Anayasasında yer alan “Tunus devletinin resmi dini İslam, resmi dili de Arapçadır” faslının anayasadan çıkarılmasına karşı çıkan sesler yükseldi. Karşı çıkanlara göre, devletin dininin İslam olduğu ibaresinin anayasadan çıkarılması, dini radikal güçlerin ve aşırılık yanlılarının eline bir silah vermek gibidir. 1861’de dönemin Tunus Beyi tarafından açıklanan ve Ahdu’l Eman adıyla bilinen Anayasanın, Fransız ve İtalyan konsoloslarının talimatlarıyla hazırlanmakla suçlanması gibi, yeni anayasanın da doğrudan yabancı tarafların talimatıyla Tunus’ta İslam dinine karşı bir savaş ilanı olarak yorumlanacağını öne sürüyorlar. Yeni anayasada İslam’ın devletin resmi dini olduğu ibaresinin kaldırılmasına karşı çıkanlar ayrıca bunun, referandumda vatandaşların çoğunu anayasa aleyhine oy kullanmaya itebileceğini de söylüyorlar. 2014 Anayasasının 72. maddesinin devlet başkanının Tunus vatandaşı ve Müslüman olması gerektiğini şart koştuğunu, Cumhurbaşkanı Kays Said’in defalarca miras konusunda İslam hukukunun referans olduğunu açıkladığını da ekliyorlar. Tunus’ta önümüzdeki günler fırtına ve patlamalara gebe. Anayasa Hazırlık Komisyonunun tam ve nihai çıktıları ne olacak? Halkın referanduma katılım oranı ne olacak? Genel İşçi Sendikası’nın açıkladığı grev, bazı analistler tarafından ülkenin resmi iflas döngüsüne girişinin başlangıcı olarak görülüyor.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in kendisi politikacı, hukukçu ve entelektüel şahsiyetlerin doğrudan hedef tahtası haline geldi. İşçi Partisi Genel Sekreteri Hamma el-Hamami, Kurtuluş Cephesi’nin lideri Necip el-Şabi, yazar ve feshedilen parlamentonun üyesi Safi Said, tanınmış anayasa profesörü, Cumhurbaşkanı Kays Said’in eski arkadaşı ve meslektaşı İyad bin Aşur, hepsi de Cumhurbaşkanı Kays Said’in Burgiba ve Bin Ali cumhuriyetlerinden daha baskıcı bir diktatör başkanlık cumhuriyeti kurmak istediğini söylüyorlar.
Beklenen Kays Said cumhuriyeti, arkasından itici bir güçle hareket ediyor. Muhalif bir güç, kalpleri ve evleri sarsan ekonomik bir dar boğaz tarafından kovalanıyor. Ancak beklenenin ayak sesleri sokaklarda duyuluyor, etrafında sesler kaynaşıyor. Bir zamanlar yeşil olan Tunus’un ufkunu belirsizlik bulutları kaplayarak ciğerleri dağlıyor.