Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne katılım talebinin boyutları

Avrupa Topluluğu'ndan hiç kimse, Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak isteyen Ukrayna'nın, 24 Şubat'ta Rusya'nın işgalinden dört ay sonra 23 Haziran'da aday ülke statüsü elde edebileceğini hayal edemezdi. Nitekim birkaç yıl önce AB’ye katılmak için başvuruda bulunan devletlerin bu başvuruları henüz karara bağlanmadı! Bu durum Ukrayna ile diğer başvuranlar arasındaki farklı muamelenin sebepleri sorusunu gündeme getirmiyor mu? Bu ülkeler bu farklı muameleyi nasıl karşıladılar? Avrupa liderler gerçekten Avrupa Birliği üyeliğini genişletmek istiyorlar mı yoksa ülkeleri bu konu hakkındaki tutumlarında bölünme olmasa da bir farklılık mı var? Fransa'nın diğer büyük ülkeler tarafından desteklenen başka bir Avrupa alanı oluşturma fikri çoklu üyelik başvurularının sorunlarını çözmenin bir yolu mu, değil mi?
İkinci Dünya Savaşı'nın galip devletleri, Stalin, Roosevelt ve Churchill’in katılımıyla Yalta’da düzenlenen konferansta nüfuz alanlarını aralarında paylaştılar. Sovyetler Birliği, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin kontrolünü eline aldı. 1990'larda Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla bu ülkelerin Batı Avrupa alanına katılma yönündeki başvuruları ivme kazandı. 2004 yılı, Avrupa Birliği'nin (AB), Berlin Duvarı'nın yıkılmasından ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana başvuru yapan bir dizi Doğu Avrupa ülkesini içererek genişlemesinin başlangıcı oldu. Estonya, Polonya, Çekya, Slovakya, Slovenya, Letonya, Litvanya ve Macaristan AB’ye katıldı. 2007'de Romanya ve Bulgaristan AB’ye katıldı. Hırvatistan, 2013'te örgüte katılan son ülke oldu. Kuzey Makedonya gibi 2005 yılından bu yana üyelik başvurusunda bulunan ve aday ülke statüsü elde etmek için bekleyen ülkeler var. Burada özellikle Ukrayna'nın durumuyla ilgili paradoks ortaya çıkıyor.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sadece dört gün sonra, Kiev 28 Şubat'ta üyelik başvurusunda bulundu ve 7 Mart'ta AB, Moldova ve Gürcistan'ın başvurularını incelemeye başladı. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy 18 Nisan'da, ülkesinin aday üyeliğinin gelecek haftalarda onaylanacağını umduğunu dile getirdi! Ayrıca üyelik başvurusunun kabulünü hızlandırmak için üyelik başvurusuyla ilgili iki büyük dosyanın Kiev'deki AB elçisine teslim edildiğini açıkladı. Bu arada AB liderlerinin mart ayında gerçekleştirdikleri zirvede Ukrayna'nın üyeliğinin acil bir şekilde kabul olasılığı dışlanmış, fakat üyeliği kabul edilene kadar ilişkilerin pekiştirilebileceği teyit edilmişti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 9 Mayıs'ta Avrupa Parlamentosu'nda bu meseleyi açık ve şeffaf bir şekilde ele alarak katılımın mümkün olduğunu ancak bunun birkaç yıl ve belki onlarca yıl sürebileceğini söyledi. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, 19 Mayıs'ta Alman Federal Meclisi’ndeki konuşmasında, Ukrayna'nın kısa yoldan örgüte katılımının mümkün olmadığını düşündüğünü belirterek, bu husustaki tutumlarının eşitlik üzerine kurulu olduğunu dile getirdi. Nitekim Avrupa Topluluğu’na katılmayı yıllardır bekleyen 6 ülke daha var (Sırbistan, Kosova, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Karadağ ve Bosna Hersek). Fransa'nın AB işlerinden sorumlu Bakanı Clement Beaune, daha açık ve net bir şekilde konuştu: “Ukrayna'nın 6 ay, 1 yıl ya da 2 yıl içinde AB'ye üye olabileceğini söylersek yalan söylemiş oluruz. Bu gerçekçi olmaz. Üyelik kuşkusuz 15-20 yıl alacak. Ukraynalılara yanılsamalar veya yalanlar sunmak istemiyorum ki, bence böylece bütün bir Ukrayna nesline hayal kırıklıkları getiriyoruz.”
23 Haziran 2022’de Avrupa Birliği (AB) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde, Ukrayna ve Moldova'ya Avrupa Birliği'ne aday üye statüsü verilmesi kararlaştırıldı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, “Ukrayna ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde benzersiz ve tarihi bir an” olarak nitelediği olayı memnuniyetle karşıladı ve Ukrayna'nın geleceğinin AB’nin merkezinde olduğunu dile getirdi. Rusya bu kararı kınadı ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Brüksel'in “siyasi ve ekonomik şantaja” başvurduğuna ve aday ülkelere Moskova'ya “yasadışı yaptırımlar” uygulaması için baskı yaptığına işaret ederek şu ifadeleri kullandı: “Ukrayna ve Moldova’ya aday ülke statüsü verme kararıyla Avrupa Birliği, BDT’yi jeopolitik düzeyde aktif olarak kullanmaya, onu Rusya’yı içermek için istihdam etmeye devam ettiğini doğruladı.”
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, daha önceki bir açıklamasında Ukrayna ve Moldova'nın AB’ye katılımının Rusya için herhangi bir tehlike oluşturmadığını, çünkü AB’nin askeri ittifak olmadığını söylemiş ve bu bağlamda Putin'in buna karşı olmadığını hatırlatmıştı. Fakat yine de AB’yi ve NATO'yu, Nazilerin yaptığı gibi Rusya'ya savaş açmak istemekle suçladı.
Öte yandan aynı gün Brüksel'de basın toplantısı düzenleyen Batı Balkan ülkelerinin (Sırbistan, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya) tepkilerini dile getirmeleri de dikkat çekiciydi. Arnavutluk ve Makedonya temsilcileri, ülkelerinin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım süreçlerini hızlandırmak için Rusya'nın ülkelerini işgaline ihtiyaç duyup duymadıklarını sordular.
Ukrayna'nın, Sovyetler Birliği çatısı altında yer alan diğer birçok ülke gibi, siyasi ve ekonomik sistemlerinin doğası, Avrupalı değerlere uygun şekilde insan haklarına saygı konusunda yeterli olmaması ve yetkililer arasında yolsuzluk kültürünün yaygın olması gibi sebeplerden ötürü AB üyelik şartlarını karşılamadığı bilinmektedir. Ayrıca yasalarını AB mevzuatına uyarlama süreci gibi bir dizi unsurdan ötürü örgüte üye olarak kabul uzun yıllar almaktadır. Ukrayna'daki savaş hiç kuşkusuz aday devlet olarak kabulünü hızlandırmada belirleyici bir faktör oldu ve Avrupalı halkların genel olarak sempatisini celp etti.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde Macron, Başkan Putin'e açıkça düşman konumda olan Melenchon liderliğindeki radikal solun, aşırı sağ grupların ve rakibi Marie Le Pen'in karşısına çıkmak istemediği gibi, “Rusya'nın aşağılanmasının” Ukrayna'nın AB’ye katılma talebini kabul etmenin önünde bir engel olduğu yönünde uyarılarda bulunduğu açıklamalarından rahatsız olan diğer Doğu ve Orta Avrupa üye devletlerinin de karşısına almak istemedi. Pek çok gözlemci, AB’deki siyasi ağırlık merkezinin önceki durumun aksine Doğu Avrupa'ya doğru yöneldiğine dikkat çekti.
Macron buradan hareketle daha önce ortaya atılmış olan bir fikri gündeme getirdi. Öncesinde bu fikri Mitterrand dile getirmişti. Bu fikrin özünde, Avrupa Birliği'ni tamamlayıcı nitelikte bir “Avrupa Siyasi Topluluğu” kurulması ve böylece askıda olan üyelik başvurularının kabulü yer alıyor. Çekya Başbakanı Petr Fiala, “Macron bu teklifiyle Mitterrand’ın 1989'da öne sürdüğü fikri canlandırmak istiyor” ifadeleriyle endişelerini dile getirdi. Prag şu anda AB’nin 6 aylık dönem başkanlığını üstleniyor. Bu, Fransız önerisinin iptaline mi yoksa kabul edilip benimsenmesine mi yol açacak?