Geçen hafta Güvenlik Konseyi'ndeki acil müzakereler, "Suriye'nin Dostları" adı verilen ülkeleri, BM'nin kuzeybatı Suriye’de isyancıların elindeki bölgelere insani yardım dağıtımını artık denetleyemeyeceği bir güne hazırlanmaya sevk etmeli.
Rusya, 8 Temmuz'da yapılan Güvenlik Konseyi oturumunda sahip olduğu veto hakkını kullanarak, BM’nin bu bölgeye yardım sevkiyatını ve dağıtımını denetlemesini 1 yıl uzatan karar tasarısını veto etti. Bu da yardım taşıyan bazı tırların hareketini engelliyor. Ruslar, Kuzeybatı Suriye'ye gönderilecek yardımların daha çok rejimin kontrolü altındaki bölgeler üzerinden gönderilmesi konusunda diretiyor. Ancak BM insani yardım yetkilileri, Türkiye üzerinden kuzeybatı Suriye'ye sevk edilen insani yardımın Şam'dan gelenden on kat daha fazla olduğuna dikkat çekerek uyarıyor. Şam’dan gönderilen yardımların kısıtlı olmasının temel nedenlerini biliyoruz. Esed rejimi, isyancıların kontrolü altında yaşayan sivilleri cezalandırmak, yıldırmak ve korkutmak için insani yardımları kısıtlıyor. Bir diğer neden, Esed rejimi içinde var olan sistematik yolsuzluk sorunu. Neticede Rusya Suriye'nin kuzeybatısındaki Suriyeli sivilleri umursamıyor ve onlara herhangi bir insani yardım sağlamıyor. Aksine Moskova, sivillerin açlığın pençesinden kaçma haklarını değil, egemen devletlerin yetkilerini önemsiyor. Rusya 12 Temmuz'da, Türkiye’den Suriye'nin kuzeybatısına gönderilen insani yardımlar üzerindeki BM denetimini yalnızca 6 ay uzatmayı kabul etti.
Altı aydan sonra ne olacak? Rusya, kışın başlamasıyla bir kez daha Türkiye üzerinden bu bölgeye insani yardım yapılmasına karşı çıkacak. Kremlin'e bu konuda yapılacak ahlaki ricalar boşuna olacak. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken da Washington'ın şimdi Moskova ile görüşmeye çalışmayacağını tasdik etti.
Moskova, yardım operasyonlarının 6 ay daha uzatılmasını Washington'ın baskısı nedeniyle değil, Ankara’nın talebiyle kabul etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Temmuz'da Devlet Başkanı Putin ile görüştü ve Moskova ertesi gün uzatmayı kabul etti.
Suriye'nin kuzeyindeki durumun dinamiklerini anlamak için Türkiye'nin Rusya'ya henüz herhangi bir yaptırım uygulamadığını unutmamak gerekiyor. Ruslar ayrıca Türkiye'nin Suriye siyasi müzakerelerinin Cenevre'den Suriye ile diplomatik ilişkileri olan başka bir ülkeye nakledilmesini kabul etmesini istiyor. Rusya, Esed rejiminin Menbiç ve Tel Rıfat’ı kontrol etmesini istediği için Türkiye’nin bu iki beldeye saldırmamasını tercih ediyor.
Kısacası Putin'in 12 Temmuz'da bu uzatmayı kabul ederek Ankara'ya küçük bir taviz vermek için nedenleri var. Dolayısıyla Suriye'nin kuzeybatısında insani yardıma muhtaç 2 buçuk milyon Suriyeli sivil, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerde herhangi bir ciddi gerilemenin tehdidi altında yaşıyorlar.
Amerikalıların ve Avrupalıların, Türkiye ile iş birliği içinde, Rusların BM'nin Türkiye üzerinden Suriye'nin kuzeybatısına yaptığı yardım dağıtımını tamamen reddedeceği güne hazırlanma zamanı geldi. İnsani yardım alanında çalışan özel kuruluşlar, BM’nin rolünün yokluğunda bölgeye gıda, temel malzemeler ve tıbbi malzemeler temin etmeye nasıl devam edeceklerini planlamaya başladılar. Ancak halihazırda STK'ların lojistik destek ve planlamayı yönetme kapasitesi bulunmuyor, zira her ay Bab el-Hava sınır kapısı aracılığıyla Türkiye'den gelen ve kuzeybatı Suriye'ye dağıtılan 800 tır yardımı temin edecek kapasiteye sahip değiller. Avrupa hükümetleri ile ABD hükümeti, insani ve ekonomik yardım alanında çalışan kuruluşlarına, bu özel kuruluşların kapasitelerini bir an önce ve acilen geliştirmeye başlamaları için direktifler yayınlamalılar, çünkü Aralık ayı yaklaşıyor.
Bu konuda iki önemli zorluk var: Birincisi; yardım kuruluşları, ABD ve BM terör listesinde yer alan ve Suriye'nin kuzeybatısının çoğunu kontrol eden Heyet Tahrir eş-Şam ile nasıl çalışacak? Şu anda Heyet Tahrir eş-Şam ile ilişkileri BM yönetiyor, dolayısıyla Washington ve Avrupa başkentleri, Heyet Tahrir eş-Şam ile bağlantılı yetkililerle yardım ve dağıtım operasyonlarını planlamaları için yardım kuruluşlarına yasal bir yol sağlamalılar. Heyet Tahrir eş-Şam da yardım kuruluşu yetkililerinin güvenliğini temin etmeli ve onlarla iş birliği yapmalı. İlk adım, insani yardım alanında çalışan özel kuruluşların Heyet Tahrir eş-Şam’ın kontrol ettiği Suriye Kurtuluş Hükümeti ve muhalefete bağlı Suriye Geçici Hükümeti yetkilileriyle görüşmek üzere Suriye'nin kuzeybatısına bir planlama ekibi göndermesi olacak.
İkinci zorluk, özel yardım kuruluşlarına ait yardım konvoylarının Eylül 2016'daki saldırı gibi Rus ve Suriye kuvvetlerinin hava saldırılarından nasıl korunacağıdır. Bu saldırıda Amerikalılar, İdlib hava sahasında Rus hava kuvvetlerine engel olmamışlardı. Bu nedenle, kuzeybatı Suriye'de konuşlanmış Türk ordusu birimlerinin, Rusları hava saldırılarından caydıracak hava savunma gücüne gereksinimleri var. Batı ve Avrupa başkentlerinden net bir askeri desteğe de ihtiyaçları olacak. Ancak Ankara ile Avrupa başkentleri arasındaki ilişkiler zayıf ve bunun son örneği ABD Kongresi'nin Türkiye'ye F-16 savaş uçağı satma konusundaki tereddüdüydü.
Kuzeybatı Suriye'ye gönderilen insani yardım konvoylarını korumak için özellikle Washington, DEAŞ kalıntılarını kovalamak ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) liderliğindeki Suriye Kürt devletçiklerini destelemek yerine insani yardım ulaştırmayı, Suriye'deki öncelikler listesinin başına yerleştirmeli.
Ne yazık ki, Washington'da ister küresel stratejiyle ilgili öncelikler ister Suriye dosyasına özgü daha küçük öncelikler olsun dış politikanın önceliklerini belirlemeye istekli çok fazla insan yok. Zaman dar ve Aralık ayı yaklaşıyor.
TT
Batı, Suriye'deki önceliklerini belirlemeli
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة