Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

Ekonomi ve ortaçağ teolojisinden özgürleşmek

Din adına üretilen cehalet ve çölleşme, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, bilimsel ve düşünsel açılardan gerçek insani durumumuzu anlamamıza engel olmaktadır. Ekonomi, insanın en temel faaliyet alanıdır. Ekonomiyi belirleyen dinamik insan davranışıdır. İnsan davranışını anlamadan, ekonomiye dair söylenen her şey, yalan, yanılgı ve illüzyondan ibarettir.
Dini, ekonomik, sosyal ve siyasal çıkarlarının ve güçlerinin   korunması için kullanan güçler ve yapılar, cambaz gibi her şeyin sorumluluğunu Tanrı’ya yükleyererek kendilerini temize çıkarırlar. Ekonomik hayatta ortaya çıkan açlığın, yoksulluğun, enflasyonun, işsizliğin, fakirliğin tek nedeni kötü ekonomi politikaları ve kötü yönetimlerdir. Fiyatları belirleyende, yolsuzluk yapanda, karşılıksız para basanda, tekelleşme yapanda, servet transferi yapanda, vergi çalanda, oligarklara rant yaratanda insanlar ve kötü yönetimlerdir. Yüksek enflasyondan, açlıktan, işsizlikten, yoksulluktan ve ekonomik kayıplardan hiçbir şekilde Tanrı sorumlu tutulamaz. Ekonomide fiyatlar dahil her şeyi belirleyen insandır.
Ekonomide insan davranışını esas almadan onu tamamen Tanrısal bir faaliyet haline getirmek, ekonomiyi sahte bir dinbazlık teolojisine dönüştürdüğü gibi, ekonominin bütün yönleriyle insan davranışı sonucu ortaya çıktığı gerçeğini inkar anlamına gelmektedir. Ekonomi dahil insanın bütün sosyal, siyasal, kültürel ve düşünsel faaliyetlerinden insan sorumludur. Fiyat, üretim, tüketim, satış, enflasyon, zam, ihracat, cari açık gibi bütün ekonomik konulardan insan sorumludur. Tanrı, ekonomiye gizli veya açık eliyle hiçbir şekilde müdahale etmez ve yönetmez.
Ekonomi, tamamen insani bir faaliyettir. Ekonomi, kutsal ve ilahi bir faaliyet değildir. Hiçbir din adına kutsal ekonomik sistemler icat edilemez. İslam ekonomisi diye bir şey olmayacağı gibi, Budist ekonomi diye bir şey de yoktur. Ekonomi ve dinin mutlak bir şekilde birbirinden ayrılması lazımdır. Ekonomi ve dini birbirine karıştırarak değişik tarihsel koşullarda ifade edilmiş teolojik fikirler ışığında günümüzün ekonomik hayatını yorumlamaya çalışmak, gerçekçi, sağlıklı ve verimli değildir.
Fiyatların Tanrı tarafından belirlendiği   iddiası yeni değildir. Fiyatların Tanrı tarafından belirlendiği fikri Orta çağ’da etkili olmuş ve Ehl-i Sünnet’e mensup birçok kişi bu fikri benimsemiştir. Fiyatların Tanrı tarafından belirlendiğini savunan Ehl-i Sünnet sözcüleri arasında İbn Fürek’i, Cüveyni’yi, Bakıllani’yi ve Taftazani’yi sayabiliriz. Fiyatların Tanrı tarafından belirlendiği doğması, Ehl-i  Sünnet anlayışında kökü yüzyıllara giden bir doğmadır. Diyanet’in fiyatları belirleyen Allah’tır açıklamasını, Ehl-i Sünnet doğmasının günümüzdeki bir tekrarı olarak okuyabiliriz. Diyanet’e bağlı çalışan ve kendisini fetva makamı olarak konumlandıran Din İşleri Yüksek Kurulu’nun   açıklamasında yeni adına hiçbir şey bulunmamaktadır. Bir mezhebin Ortaçağ teolojisiyle günümüzün ekonomik olgularını açıklamak, en büyük hatadır. Aklını kullanan, çocuksuluktan kurtulmuş ve yaptıkları işlerin sorumluluğunu yüklenen olgun insanlar haline gelmek için  ekonomi dahil her alanda Ortaçağ teolojisinden özgürleşmek lazımdır.
Geçmişe ait referanslarla ve kaynaklarla, günümüzün karmaşık ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları anlaşılamaz ve yorumlanamaz. Bütün çağlar ve zamanlar için geçerli ve yeterli olan kurallar, kaynaklar ve kurumlar yoktur. Ekonomik hayat, sürekli olarak değişim ve gelişim içindedir. İnsan davranışı, duyguları ve düşünceleri sürekli olarak değiştiği için ekonomik hayatta sürekli olarak değişmekte ve yenilenmektedir. Ekonomik hayatı bilimsel, rasyonel, ahlaki ve hukuki açılardan ele almak lazımdır.
Ekonomideki fiyat artışlarının, karaborsanın, haksız zenginleşmenin, sosyal eşitsizliklerin derinleşmesinin,  işsizliğin ve yoksulluğun sorumlusu insanlardır. Başka bir ifadeyle ekonomik yoksulluğun, zamların, enflasyonun ve bütün ekonomik olayların sorumlusu yönetimlerdir. Ekonomik eşitsizlikler, yoksulluk, işsizlik ve hayat phalılığı Tanrı tarafından yazılan insanın kaderi değildir. Ekonomik kriz, çöküntü, yoksulluk, eşitsizlik ve yokluk, Tanrı’nın imtihanı değildir. Ekonomik sorunları oluşturan insan olduğu gibi, ekonomik sorunlara çözümler bulmak ve onları değiştirmeye çalışmak da insanın sorumluluğundadır.  Ekonomik yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı, eşitsizlik ve açlık kötü ekonomi politikaları ve yönetimler tarafından üretilmektedir.
Ekonomik özgürlüğün, hukukun ve ahlakın olduğu bir yerde sağlıklı, verimli ve zenginlik üreten bir ekonomik hayatın olması mümkündür. Enflasyonun, işsizliğin, gelir dağılımı eşitsizliklerinin ve üretimsizliğin olduğu yerlerde hukuk, özgürlük ve ahlak üçlüsünün olmadığı anlamına gelmektedir. Gerçek bir ilahiyat yaklaşımı, fiyatları belirleyen Tanrı^dır demek yerine hukukun, ahlakın ve özgürlüğün yokluğunun asıl sorun olduğunu gündeme getirmelidir. Kur’an, baskıcı, ahlaksız ve hukuksuz yollarla  insanların birbirinin malına ve kazancına çökmesini kesin bir şekilde yasaklamaktadır: "Birbirinizin mallarını aranızda bâtıl yollarla yemeyiniz  (el-Bakara, 2/188)” Ekonomik hayatın dayanması gereken üçlü, özgürlük, hukuk ve ahlaktır. Özgürlük, hukuk ve ahlakın olmadığı bir yerde dinbazlık yaparak sahte dini yorumlar ve açıklamalar yapmak, yapay gündemler ve sorunlar yaratmaktan başka bir şey değildir.
Fiyatların Tanrı tarafından belirlendiğini ve ekonominin dini naslara göre işlmesini söyleyen   çarpık yaklaşım, kendi ekonomi uygulamalarını mutlaklaştırmakta ve kutsallaştırmaktadır. Bütün ekonomi politikaları ve uygulamaları tartışılmalı, konuşulmalı, sorgulanmalı ve eleştirilmelidir. Ekonominin kesin dini hükümlere göre işlemesini savunan ve fiyatların Tanrı tarafından söylendiğini ifade eden yaklaşım, ekonomi konusunda yapılan farklı değerlendirmeleri, fiyatların, üretimin ve tüketimin oluşma biçimiyle ilgili değerlendirmeleri dine saygısızlık, din karşıtlığı ve Tanrı’ya karşı isyan olarak sunmaktadırlar. Ekonomi, her açıdan bir insan faaliyetidir. İnsan faaliyeti olan ekonominin insanlar tarafından sorgulanması, konuşulması ve tartışılması günah, dinsizlik veya din karşıtlığı değildir. Fiyatları Tanrı belirler veya ekonomide dini naslar   esas alınmalı diyerek ekonomiyi bir insan faaliyeti ve bilimi olmaktan çıkarmak, önü alınmaz kamplaşmalara, çatışmallara ve gerilimlere hizmet etmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır.