Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Zekat kavramı ve sosyal adalet

Bu satırlarda akıl ile nakil arasındaki ilişki fikrini basitleştirmek istiyorum. Bununla da özellikle Kitap ve Sünnete paralel olarak aklın bir yasama kaynağı olarak işlevini kastediyorum. Gerçek şu ki bu ağır bir düşünce, fakat sanıldığı kadar karmaşık değil. Şayet aklın yasamadaki rolünün gerçekçi senaryosunu düşünürsek, bunun genellikle iki anlamı olduğunu görürüz: Birincisi pek çok alandaki doğal, deneysel ve teorik bilgidir; diğeri ise aralarındaki farkı da göz önüne alarak örfü'l-ukalâ veya binau'l-ukalâ olarak isimlendirdiğimiz şeydir. Aşağıdaki satırlarda ilkine, yani bilgiye ve bilime odaklanacağım.
Öncelikle bilim ve din arasındaki ilişkinin akıp giden nehirlere kaynaklık ettiğini hatırlayalım. Bütün İslamcılar, İslam'ın bilimi yücelttiği hususunda hemfikirdirler ve ayrıca İslam’ın kadim dönemindeki alimlerinin çeşitli alanlardaki saygıdeğer katkılarını övmektedirler. Bunun fazla söze ihtiyaç duymayan bir prensip haline geldiğini düşünüyorum. Ancak incelenmesi gereken soru şudur: İslam'ın bilimi yüceltmesini, sınırları dışında olan bir şeyi karışlaması -yabancı bir misafirimizi karşıladığımız gibi- ve takımımızın zaferini kutladığımız gibi mi anlıyoruz? Yoksa yüceltme, evimizin ve şehrimizin planlamasında mühendisin rolünü kabul ettiğimiz ve tedavide doktorun rolüne güvendiğimiz gibi dinin ve takipçilerinin hayatında bilimin hayati rolünün bir kabulü mü?
Evinizi planlamakla görevlendirdiğiniz mühendis ve onun sizin için çizdiği plana bağlılığınız ile dinleyip takdir ettiğiniz, varlığından iftihar ettiğiniz ancak hiçbir iş için güvenmediğiniz bir mühendisi hayal edelim. İşte bilimi yücelten ve sonra hareket tarzını belirlemek ve takipçilerin hayatlarını düzenlemek için ona güvenen bir din ile yücelttikten sonra bir sonraki kutlamaya kadar bilimi müzeye ya da kütüphaneye gönderen bir din arasındaki fark budur. Çoğu insanın bilime ikinci durumdaki gibi bir rol vermeyi kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Ancak yine de daha önce bahsettiğim mühendis veya doktor rolünü kabul edeceklerinden emin değilim.
Bir mühendisin veya bir doktorun rolünün dinle ilişkili olarak ne anlama geldiğine ilişkin şöyle bir örnek verelim: Zekatın farz kılınmasının en belirgin amacının fakir ve muhtaçlara yardım etmek olduğunu biliyoruz. Günümüzde ekonomistler, nesiller boyu yoksulluk zincirini kıracak, sosyal engelleri yıkarak yoksulluğu ortadan kaldıracak ve yoksulların kamusal alanda mevcut olan kaynaklara ve fırsatlara erişmesini sağlayacak bir yol geliştirdiler. Amartya Sen tarafından geliştirilen eşitlikçi versiyonunda sosyal adalet teorisinin özü budur. Daha sonra bu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından benimsenen insani gelişme programı kapsamında nicel ve nitel olarak belirli hedefleri olan ayrıntılı politikalara dönüştürülmüştür. Yıllık raporlar, bu programın kırsal alanlarda yaşam standardını iyileştirmede büyük bir etkisi olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu zekatın amaçlarını daha geniş bir şekilde gerçekleştirmektedir. Ekonomik ve sosyal çalışmalara dayalı olan bu uygulama ölçüm araçları ve saha deneyi ile bağlantılıdır.
Birçok okuyucunun tam bu noktada duracağını biliyorum. Bazıları dördüncü bir çıkış aramaya gitmiş bile olabilir. Ancak burada düşündüğümüz şeyin nihai anlamına dikkat çekmek istedim. Çünkü her tercihin bir değeri vardır ve şeylerin değeri gerçek hayata getirdikleri değişikliklere bağlıdır. Bu, akıl/bilim ile nakil arasındaki ilişki tartışmasının yarattığı endişelerden birini açığa kavuşturmaktadır. Bundan amaç, akıl ile nakil tartışmasının genellikle bilimin nakille ve dinle ilişkisini gündeme getirdiğini göstermekti.