Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Onu aradım ve bulamadım!

Son Kuveyt seçimlerinin sonuçlarından sonra yerel yazılar, seçim kampanyalarının ele almadığı önemli bir konu olup olmadığını incelemeye başladılar. İlgililerden bazıları, adayların gündemlerinde kendilerine göre ilgi gösterilmesi gereken önemli sorunları aradılar, ancak onları bulamadılar. Bu bulamama oylamanın sonuçlarının ortaya çıkardığı birkaç aydınlık noktaya rağmen adayların gündemlerinden kaynaklanan bir düş kırıklığı hissi bıraktı.
Kuveyt'in etkili yazarlarından ikisi Profesör Abdullah Bişara ve Profesör Ahmed es-Sarraf, bu konuda makaleler yayınladılar. İlki şöyle dedi: “Kuveyt’in ne kalkınma başarısızlıkları ne de eğitimdeki tökezlemelerinin ağırlığını taşıyarak oy verme merkezine gittim. Aksine umudum, adayların seçmenlerle buluşmalarında Kuveyt'in güvenlik gerçeklerinin en büyük ve sıcak konu olmasıydı, fakat herkesi ikincil sorunlarla meşgul buldum”.
Ahmed es-Sarraf'a gelince kendisinden şu sözleri alıntı yapıyorum: “Seçimlerin sonuçları felaketti ve kötü boyanmış bir yağlı boya tabloyu andırıyordu… Aydın Abdulaziz Hüseyin eğitim alanını bıraktığından beri eğitimin durumu sürekli bir düşüşte, farklı hükümetlerin (mirasçıların) eğitimi kontrol etmesine izin vermesiyle bu düşüş doruğa ulaştı”. Bunlar, pratik deneyimleri azımsanmayacak insanların seçim sonuçları ile ilgili olumsuz tavırlarını iletmek için yapılmış alıntılardır.
Şahsen ben de başka bir şey arıyordum ve bunu ne adayların tartışmalarında ne de programlarında bulamadım. Aradığım şey Kuveyt'te kültürdü. Kültür projesi olmayan bir ulusal proje olamaz. Kültür artık bir lüks veya sosyal bir bütünleyici değil, aksine herhangi bir toplum için kalkınmanın temellerinden biridir. Bu başlık, son derece önemli olmasına rağmen, seçim yarışında sunulan herhangi bir gündemde hiçbir şekilde yer almadı. Hayati kültür alanında "süreci restore etme ve çarpıklığı düzeltmenin" önemini herkes görmezden geldi.
Kuveyt geçen yüzyılın ortalarından itibaren tiyatro, plastik sanatlar, edebiyat, roman ve müzik alanlarındaki seçkin kültürel faaliyetleriyle tanındı ve bunların çevresine etkisi geniş çaplı oldu. Bunlar arasında rahmetli Hüseyin Abdurrıza, Saad el-Farac, Suad el-Abdullah, Halid el-Nefisi, Hayat el-Fahd ve Sakr er-Raşşud'un tiyatro oyunları, İsmail Fahd’ın romanları, Sami Muhammed ve Eyyub Hüseyin'in eserleri, gelişmiş Kuveyt sanatının güneşleri olan topluluğun diğer isimlerinin sanat eserleri yer alıyor. Söz konusu isimlerin eserlerinden bugün halen alıntılar yapılıyor ve kültürel içeriği zenginleştiriyor. Şarkı ve müzik alanında o seçkin topluluktan Avad el-Duhi ve Ahmed Bakır isimleri örnek verebilir.
Kuveyt Kitap Fuarı, Beyrut ve Kahire kitap fuarlarından sonra tarihsel olarak üçüncü sırada yer alır. Ancak bugün üzerine çöken baskılar ve katı sansür, sunulan kitaplar konusundaki yoksulluğu nedeniyle kitlelerin en az ilgi gösterdiği fuarlardan biri haline geldi. Devlet ve toplum düzeyinde tüm bu faaliyetlere olan ilgi azaldı. Oysa Kuveyt kültür çalışmaları bir dönem Kuveyt'in yumuşak gücüydü ve vatansever şarkılar, duyguları on süslü konuşmadan daha çok heyecanlandırırdı.
Kültür, tüm unsurlarıyla kalkınmanın temel kaldıraçlarından biridir. Yakın zamanda 1901 ve 2005 yılları arasında Nobel Ödülü kazanan bilim adamlarının arka planlarını karşılaştıran bir çalışma yayınlandı. Bu bilim adamları, uzmanlık alanlarında derin deneyime sahipler, fakat çalışma, aralarında sanat ve edebiyat ile de uğraşanların, bunlarla uğraşmayan Nobel Ödüllü bilim adamlarına göre ödülü alma olasılıklarının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşıyor. Rakamlar, müzikle, bir enstrüman çalmakla veya beste yapmakla ilgilenen bir bilim insanının ödülü alma olasılığının iki kat daha fazla olduğunu söylüyor. Sanat, resim, boyama ve heykeltıraşlıkla ilgilenenlere gelince, şansları 7 kat daha fazla. El sanatları ve ahşap işçiliğiyle uğraşanların ödülü kazanma şansları 7 buçuk kat daha fazla. Şiir, tiyatro, roman, öykü ve makale yazanların ise ödülü kazanma olasılığı 12 kat daha fazla. Oyunculuk ve dans gibi performans etkinliklerine katılanlara gelince, ödül alma olasılıkları 22 kat daha fazla. Bu rakamlar bize açıkça gösteriyor ki, temel veya uygulamalı bilimle meşgul olsanız bile kültürle meşgul olmak size uluslararası ödüller kazanmak için daha iyi bir alan sunar, çünkü kültür insan ruhunu arındırır, hayatı daha kaliteli hale getirir.
Hikayesi internette farklı versiyonlarla yayınlanan başka bir örnek, büyük sanatçı Picasso ve berberinin hikayesidir. Picasso berberde saçları kesilirken bir kâğıda şekiller çizermiş, berber işini bitirince de kendisine tıraş bedeli olarak çizdiği kâğıdı verirmiş. Picasso öldüğünde, bu çizimler çok değerli ve pahalı hale gelmiş. Dünyanın dört bir yanından müzeler onları satın almak için birbirleri ile yarışmışlar ama berber onları satmayı reddetmiş. Çizimleri köyüne götürmüş ve tümünü sergilediği mütevazı bir müze inşa etmiş. Köy dört mevsim ziyaretçi ve turistlerin uğrak yeri haline geldiğinden, tüm köy halkı o müzenin varlığından yararlanmış. Bu da, sanat ve kültürün apaçık olan kalkınmacı boyutudur.
Yazarlık, oyunculuk, yönetmenlik veya sergilere katılmak olsun Kuveytli sanatçılar, Körfez sanatsal üretimine halen önemli bir katkıda bulunuyorlar ve birçoğu ödüller kazanıyor. Kuveytli bir bayan veya erkek oyuncunun olmadığı bir Körfez dizisi –nadir durumlar dışında- görmedim. Son yıllarda bu faaliyetler fikri terör nedeniyle sınırlandı, yurt dışı Kuveyt sanat üretimi için bir sığınak haline geldi ve bununla birlikte yüzlerce vatandaşın katıldığı bir endüstri yurt dışına taşındı. Abdulaziz el-Babtin Vakfı veya Suad Al-Sabah Vakfı gibi Kuveyt özel kuruluşları Kuveyt kültür arenasına dikkate değer katkılarda bulundular. Bu kuruluşlar ve zengin konferans dizileriyle seçkin Daru'l-Asar gibi benzerleri yeterli destek ve yardım bulamıyorlar. Kültüre adanmış güzel bir bina olan Cabir el-Ahmed Merkezi bir süre aktifti, ardından bir “taassup” ve “bürokrasi” dalgası gelerek faaliyetlerini boğdu. Başlı başına bir değer olduğu ve ücretle sınırlı olmadığı için kültürün kapsamlı anlamıyla temel öneminin yanı sıra, kendisi bilgiye bir katkı ve hayatın problemlerine karşı bir rahatlama yöntemidir. Günümüz kültür literatürünün çoğunda, “UNESCO” literatüründe bahsedilen “kültürel demokrasi”den söz edilir. Buna göre sanatlar, birçok yönden sosyal ve ekonomik ilerlemeye katkıda bulunabilir, toplumda çeşitlilik ve hoşgörüyü kabullenme zenginliğini yayabilir.
Adayların programlarında kültüre atıfta bulunmamaları, hatta üstü kapalı bile değinmemeleri, kültürün öneminin farkındalığındaki aşırı noksanlığı, “toplumu korkutan”, refahtan mahrum eden ve uygarlaşmasının önünü kesen küçük bir gruba boyun eğişi gösterir. Sanat, bazı bağnazların sandığının aksine toplumda bir lüks, bir konfor değil, güzel, keyifli, insani, geliştirici ve kalkındırmacı bir katkıdır.
Son olarak; Türk dizileri 20 yıl boyunca Arap coğrafyasını etkisi altına aldı ve bu etki sayesinde pek çok insan turizm ve ticaret için o ülkeyi ziyaret etti.