Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

İnsan haklarına en çok zararı ABD veriyor

ABD, davranışlarında sergilemek zorunda kaldığı siyasallaştırmanın boyutu nedeniyle çoğu durumda, dünyada insan hakları dosyasının itibarına en ağır darbeyi vuran ülke konumundadır. Siyasallaştırmanın ilk sebebi bu dosyaya yönelik aşırı ahlaki ve aleni odaklanma, ikincisi, çok sayıda ve karmaşık çıkarları nedeniyle mecbur kaldığı uzlaşıların, göz yummaların ve görmezden gelmelerin fazlalığıdır. Bu iki fazlalık, yani birbirini izleyen ABD yönetimlerinin ideal (bazen yapay) ahlaki titizliği, kötülere karşı bile tamamen soğuk pragmatizmi, insan hakları bayrağı altında atılan başlıkların güvenilirliğine en çok zarar politikadır
Amerikan liberal projesinin tökezlemelerine yönelik meşru eleştiriler veya bugün dünyadaki demokrasi krizleri bir yana, ABD'nin dünyadaki birinci özgürlük feneri olduğunu kabul edelim. Ancak insan hakları dosyası, en azından yaygın olarak tartışıldığı şekliyle, bir haklar dosyası olmadan önce siyasi bir dosyadır ve burada kendisini öncelikle siyasi niteliğiyle ele alacağım.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Başkanı Joe Biden'ın Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi ile Şarm el-Şeyh’te bu bağlamda kapsamlı istişareler yürüttüğünü söyledi. Öte yandan COP27 İklim Zirvesi etkinliklerinden biri sırasında ABD İklim Özel Temsilcisi ve Eski Dışişleri Bakanı John Kerry ile Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun tokalaşmaları, şakalaşmaları ve kahkahaları aynı yerde kameralara yansıdı. İnsan hakları dosyasını siyasi niteliğiyle ele almak istememin nedeni, işte bu iki pozisyon arasındaki aykırılık.
 Sayın Maduro, ABD'nin en kötü listelerinde yer alıyor ve Washington’ın kendisine yönelik suçlamalar listesi Amerikan organlarını, onun hakkında tutuklanmasına yol açacak bilgiler sağlayan herkese 15 milyon dolara kadar bir ödül tahsis etmeye sevk etti. İki adam arasındaki ABD Dışişleri Bakanlığı'nın deyimiyle "plansız etkileşim" kesinlikle tesadüften daha fazlası. Özellikle de Beyaz Saray'ın geçtiğimiz yıl boyunca Washington ile Karakas arasındaki anlaşmazlık sayfasını kapatmanın yollarını bulmak için Venezüella'ya tüm mesajları gönderdiğini hesaba katarsak. Siyasi çıkarlar nedeniyle insan hakları dosyasının ahlaki değeri pahasına tipik bir taviz örneğiyle karşı karşıyayız ki bu, Venezuela örneğinde Beyaz Saray için hayati önem taşıyan iki başlığı etkiliyor. Birincisi, dünyadaki enerji krizi ışığında Maduro'ya yönelik yaptırımların hafifletilmesinin ardından Venezüella petrolünün küresel pazarlara dönüşünü düzenlemek. İkincisi, yılda 700 bin göçmen oranı ile çoğunun son durağının ABD olduğu Venezüellalı göçmen akışını durdurmak için Venezuela ekonomisini yeniden hareketlendirmek.
Bu durumda, iki çelişki ve Washington'ın Maduro'yu öldürmek, tutuklamak veya yerinden etmekle suçladığı kişilerin kaderleri ve hakları konusunda kayda değer bir hoşgörü, samimiyet ve kahkahalarla karşı karşıyayız demektir.
Burada akla bariz bir soru geliyor.
Arap dünyasında orada burada şişirilen insan hakları balonları söz konusu olduğunda duyulan coşkulu sesler nerede? İran'da Ahlak polisi tarafından öldürülen ve ölümü mevcut halk ayaklanmasını tetikleyen İranlı genç kız Mahsa Amini'nin sadece kendini ifade etme hakkı değil, yaşama hakkı için hamasetli sesler nerede? Devrim Muhafızları tehdidinin kendisini New York'taki evinin penceresine kadar takip ettiği İranlı genç kız Masih Alinejad ile ilgili Kongre'nin, Beyaz Saray'ın ve ABD yönetiminin genel organlarının sesleri neden duyulmuyor?
FBI, kendisine yüksek maliyet nedeniyle onu korumayı bıraktığı bilgisini vermişti. Haklarına, insanlığına ve başına gelenlerin dehşetine ilişkin bir kampanya yapması için hiçbir dernek seferber edilmedi.
Bütün bunlar, ya bazı insan hakları başlıklarını aktifleştirerek ya da anlatılan ihlalleri kasten görmezden gelerek, insan hakları dosyasını siyasi amaçlara uyarlamak başlığına giriyor. Bunun sonucunda bu asil ahlaki dosya gittikçe inandırıcılığını kaybediyor, istikrar düşmanları kendi ajandalarını etkinleştirmek için bilhassa bu dosyanın yarıklarından içeri sızdığından, hedef alınan hükümetler aşırılığa yöneliyor.
İnsan hakları meselesine yönelik fırsatçı uluslararası yaklaşım, bölgemizdeki tüm istikrar düşmanlarına bir armağandır. Bu başlığa yaklaşımdaki şüphe boyutunun, kendisine bir insan hakları dosyası olarak değil, bir ulusal güvenlik dosyası olarak yaklaşılmasının açıklaması budur. Müslüman Kardeşlerin 11-11 girişimi (insanlara yaptığı sokağa inme çağrısı) selametle atlatıldı ama bunun gibi başka tarihler de gelecek.
Bu uzun bir savaş ve Washington tıpkı rakiplerinin hoşnutluğunu kazanma aşamasındayken onların insan haklarına aykırı uygulamalarına göz yummaya başlaması gibi müttefikleriyle ilişkilerinin gücünden ve sağlamlığından emin olarak onlarla çatışmayı kolay addediyor.
İşte bu davranışın ilk kurbanı, gerçek ya da sahte insan hakları yolunda arzu edilen ilerlemedir.