Yasir Abdulaziz
TT

‘Hâkim anlatıcı’ Sunucu!

Ünlü Fransız eleştirmen John Boyne, edebi anlatımdaki anlatıcı türlerini sınıflandırmakla ilgilenmiştir. Bu türlerin en tepe noktasına ‘hâkim (ilahi) anlatıcı’ diye bir terimi koymuştur. Bu anlatıcı türünde anlatıcı, bahsettiği hikâyenin olaylarını tam anlamıyla bilen kişidir. Karakterleri yönlendiren güdülerin ve düşüncelerin tamamen farkındadır. Bu güdüler ve düşünceler, ister aleni ister gizli olsun, anlatıcı tarafından daima bilinirler.
John Boyne’un ve bazı eleştirmenlerin ve roman yazarlarının nazarında hâkim anlatıcı her şeyi bilen, mutlak bir idrake sahip ve romandaki karakterlerin davranışlarında görünen veya gizlenmeye çalışılan şeyleri tam olarak anlayan bir tanıktır. Her durumda karakterlerin psikolojik, ideolojik ve sosyolojik çıkış noktalarını yorumlayabilecek ve eylemlerinin kaynaklarını ve davranışlarının sebeplerini keşfedebilecektir. Daha sonra bu net sonucu ve şeffaf bakış açısını, her şeyi bilen anlatıcıdan yani hâkim anlatıcıdan bütün bildiklerini öğrenmeyi bekleyen meraklı okuyucuya sunacaktır.
Hâkim anlatıcı türünü öğrendiğimizden beri bu anlatım türü romanlardan eksik olmamıştır. Hâkim anlatıcının tam bilgisi ve kapsamlı farkındalığı tarafından ortaya çıkarılacak bir olay örgüsüne ulaşmak için okurda tutku uyandırmaktan, anlatım sanatına hizmet etmekten ve anlatımda akıcılığı ve intizamı sağlamaktan da vazgeçmemiştir. Ancak bu sanatsal yaklaşım, hayal gücünün derinliği ve duygusal algının inceliği ile birlikte gelişen roman dünyasından medya dünyasına taşındığında büyük bir sorun ortaya çıkacaktır. Medya dünyası tarafların -kahramanların- eylemleriyle ilgili olarak kanıtlama, denge kurma, ilişkilendirme ve tarafsızlık değerlerinin farkına varıldığı ölçüde gelişip temelleri sağlanan bir dünyadır.
Bir bilim ve uygulama olarak haber yazma ile bir sanat olarak roman yazma arasında bazı benzerlikler vardır. Bu benzerlik medya dünyasına hizmet edebilirken, roman dünyası da bundan yararlanabilir. Ancak birini diğerinin standartlarına ve çalışma yöntemlerine tabi tutmak, medyayı işinin özünden yani ispattan mahrum bırakırken, romanı da çarpıcı sanatsal temelinden yani hayal gücünden mahrum bırakacaktır.
Basın, tüm araçları ve modelleri ile görüş bildirme ayrıcalığına sahip olmuştur. Yazarlara, düşünürlere ve editörlere fikirlerini ve bakış açılarını kendilerine uygun biçimde dile getirmeleri için köşeler ve daha sonra radyo ve görüntülü programlar tahsis edilmiştir. İfade ve delillendirme yollarında önlerini kesen önemli uyarılar yoktu. Argümanları ister rasyonel ister duygusal olsun, habere fikir karıştırılmadığı sürece hiçbir hesap verme sorumluluğu yoktu.
Ancak işler hızla değişti. Roman dünyası unsurları, sanatsal bileşenleri ve anlatım yöntemleriyle gazetecilik dünyasına taşındı. Hâkim anlatıcı, gazetelerde makaleler yazan ya da akşam ‘talk-show’ programlarında insanlara kendi ‘gerçeklerini’ dikte eden bir basın mensubu ve sunucu oldu.
Burada bunu hakkıyla anlatacaksak, gelişmiş medya çevrelerinde bile hâkim anlatıcının olduğunu söylememiz gerekiyor. Burada hâkim anlatıcı zaman zaman bazı ekranlara çıkar. Ancak bu ekrana çıkma çoğu zaman beklenmedik ve çekingen bir şekilde olur. Böyle durumlarda hesaba çekme ve inceleme gerekmediği çok az olmuştur. Bununla birlikte, Arap dünyasında bu bağlamda olup bitenler nadir görülür ve çoğunlukla endişe ve korku nedenidir.
Çalışmalarını hâkim anlatıcı türüne dayandıran ve büyük bir üne, etkiye, dikkate değer bir star ışığına ve nüfuza sahip bir Arap sunucu sınıfı ortaya çıktı. Ayrıca ne bir sınırı ne de bir kısıtlaması olan bu rolü oynamaya dalmalarıyla paralel olarak, şöhretlerinin boyutunun katlanarak arttığı görülmektedir.
Siyasetin yokluğu, parti hayatının eksikliği veya çökmesi, okuma yazma bilmeyenlerin oranının artması ve kültürel gerileme ışığında, halk, anlaşılmaz olan bir şeyi öğrenmek için hâkim anlatıcıyı dinlemeye üşüşüyor. Hükümetler, kamusal alanı, söylenenleri kontrol edebilecekleri birkaç ekrana indirgemekten memnuniyet duyarlar. Medya kuruluşları profesyonel içerik üretmek için emek ve para harcamak zorunda kalmadıkları için sevinirler. Profesyonel içerik olmadığında bunun yerini her şeyi bilen, tamamen farkında olan ve takip edilmesi istenen yayın çizgisine çok sadık bir sunucu doldurur.
Tamamen kontrol edilemeyen, sıyrılmaya ve manipülasyona daha yatkın olan sosyal medya ise, hâkim anlatıcısı olan sunucuyu tanıtır. Çünkü böylece sunucu çok fazla izlenme sayısı ve etkileşim alır. Bu etkileşimler de ona istediği getirileri kazandırır. Böylece bu, sunucunun ‘eserlerinin’ geri dönüşümünü, şöhretinin pekişmesini ve bakış açısının genelleştirilmesini sağlar.
Konu Ukrayna krizinin sonucu, nükleer savaş olasılıkları, döviz kurlarındaki değişiklikler, bölgesel siyasetin gizleri, ünlü bir çift arasındaki kişisel ilişkinin detayları veya Prenses Diana'nın öldüğü kazanın sır perdesi ile ilgiliyse, hâkim anlatıcı olan sunucu her şeyi bilir, her detaya hakimdir ve ondan kimsenin bilmediği ve nasıl ulaştığına akıl sır erdiremediğimiz ‘gerçekleri’ sunarken hiçbir delil göstermesi beklenmez.
Hâkim anlatıcı olan sunucu medya için bir felakettir. Mantığın açık açık yok sayılmasıdır. Roman yazmak ile haber yapmak arasındaki çizginin silinmesidir. Bunun medya, toplum, devlet ve insanların zihinleri için vahim sonuçları vardır.