Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

Yeni yılınız kutlu olsun

Bu yazının amacı siz değerli okuyucularımıza Noel'in önümüzdeki hafta olduğunu ve Noel’in hoşgörüyü vurgulamak için bir fırsat sağladığını hatırlatmak.
Önceki yıllarda Miladi yılın son haftası, siyasi/dini bir grubun seferberlik yapmak, taraftar kazanmak ve rakiplerle savaşmak için üye ve partizanları eğitmek amacıyla düzenlediği mevsimlik bir pazar gibiydi.
Bu dönemki çalışmalarının malzemesi, Noel'in geçerliliğini ve çağdaş Hristiyanların Allah'ın Peygamberi İsa'nın çağrısına aidiyetlerinin geçerliliğini sorgulayan konuşmalar ve yazılardır. Bu süreç genellikle bir Hristiyan'ın Noel'i veya yeni yılı kutlamasının yasak olduğunu vurgulayarak ve diğer dinlerden komşularına karşı kibar ve nazik davranan Müslümanları kınayarak sona erer.
Allah’a şükür, artık böyle bir pazar yok. Dini veya dünyevi olarak Noel'de sevinen veya kutlamalar yapan herkese, bu vesileyle tebrikler sunmak ve sevgili okuyucuları fırsatı değerlendirmeye davet etmekte artık utanılacak bir konu değil.
Elbette, bunun caiz olmadığını vurgulayan çağdaş ve kadim fakihlerin fetvaları hakkında bildiklerini göz önünde bulundurarak, konunun bazı insanlar için utanç verici olduğunu biliyorum. Ama şunu da biliyorum ki, kitap ve Sünnet'te bu yasaklamayı, bu konudaki ihtilafları ortadan kaldıracak şekilde destekleyen açık bir nas da yok.
Bazı çekincelerle söyleyebilirim ki, yasağı savunanların çoğu, söz konusu eylemi bir gayrimüslimi taklit etmek, bâtılı tasdik etmek veya yayılmasına yardım etmek vb. olarak tasnif eden içtihatlara dayanırlar. Tüm bu istidlaller, gereksiz mükellefiyet atfetmektir. Kutlama eylemi için geçerli değildir. Kıyası uygun bir mantıksal dizeye dayalı değildir. Ne kadim ne de çağdaş gerçek deneyimle desteklenmez. Doğrusu söylenenin tam tersidir. Noel'e sevinme veya kutlamanın somut bir zarara yol açmadığı ama belki de faydası olduğu, Müslüman ülkelerde ve başka yerlerde tekrarlanan gerçekçi deneyimlerle kanıtlanmıştır. Zaten bâtılı desteklemek, kâfiri taklit etmek gibi kavramlar, kapsamlı ve haram kılan bir tanımla ifade edilmedikçe, hiçbir fiil için geçerli değildir. Çünkü haram, çok büyük bir hüküm olduğundan, haddi aşanlara mazeret bırakmadan, en dar kapsamı dışında, verilmesinde veya uygulanmasında hoşgörülü olunması caiz değildir.
Bana öyle geliyor ki, fıkhın gayrimüslimlerle ilişkilerde katı olma eğilimi, konuyla ilgili nasların tarafsız bir şekilde incelenmesinin veya bir fakihin fetva vermeden önce göz önünde bulundurması gereken çıkar dengesinin sonucu değildir. Daha ziyade, bazı çağdaşların ‘Mihne hukuku’ dediği, inanç ve davranışın saflığını ihlal edenlerin ve farklı düşünenlerin tecrit edilmesine bağlayan durumun bir ifadesidir.
Öyleyse bu, hoşgörünün erdemini vurgulamak ve onu etkili bir şekilde uygulamak için bir fırsattır. Daha önce hoşgörünün, insanların dillerinde tekrarlandığı gibi, muamelede yumuşaklık anlamına gelmediğini, aksine, bizden ve bize karşı çıkan her insanın, kurtuluş gördüğü dini ve mutluluğunu garanti eden yaşam tarzını seçme konusunda gerçek ve tartışılmaz bir hakkı olduğunun kabul edilmesi anlamına geldiğini açıklamıştım. Biz dinimizi seçtik, onlar da kendi dinlerini seçtiler. Ne biz ne de onlar, diğerinin kurtuluşa veya mutluluğa giden yolu seçme hakkını inkâr edemeyiz. Seçimlerinizde sizinle çekişemeyecekleri gibi, siz de onlarla çekişemezsiniz.
Umarım hepimiz bu gezegendeki ortaklarımıza mutlu Noeller dileme girişiminde bulunabiliriz. Onların haklarına ve seçimlerine duyduğumuz saygının bir teyidi olarak, barış için inisiyatif kullananlardan olmamız dileğiyle. Dünyanızda saygıyı yaymak istiyorsanız, onu ilk yapan siz olun.