Abdulaziz Tantik
TT

Bir kavramın hikâyesi

Kavramlar, düşünce dünyamızın yıldızlarıdırlar. Kavramlar olmadan düşünce ve düşünmenin kendisi gerçekleştirilemez. Bu yüzden kavramları sağlıklı ve sahici bir şekilde anlamlandırmayı başarabilmeliyiz. Kavramın derinliği, düşüncenin derinliğini işaret eder.
Kavram, kavramaktan gelen bir ifade kalıbıdır. Kavradığımız şeyi tek bir kelime ile ifade edebildiğimizde ve o tek kelimeye bir düşünceyi yüklediğimizde kavrama ulaşırız.
Kavramın kök anlamı…
Her kavramın bir kök anlamı vardır. Bu kök anlamı üzerinden hareketle kavramın gelişim dinamiklerini düşünmekte yarar var. Kök anlam, aynı zamanda kavramın üzerine bina edileceği zemini ve sınırlarının uzamını gösterir. Bir kavramın kavram olarak varlık kazanması onun kök anlamıyla birebir ilişkili bir durumu işaret eder. Edebi bir metinde ironi, imge veya sembol olarak kullanılacaksa da kök anlamını dikkate almak durumundadır. Kavram, kök anlamı üzerine yükselir, gelişir, serpilir, büyür…
Kavramın oluştuğu bağlam…
Bir kavram kendiliğinden var olmaz, bir bağlama istinaden gelişir. O bağlam içinde anlamını bulur. Örneğin, modern kavramı daha öncede farklı söyleme biçimleri olsa da aynı anlamı ihtiva eden şekilde kullanımı vardı. Ama modern düşünce modern kavramını yeniden tanımladı. Bağlamı dikkate almadan salt sözcük anlamı ile hareket etmek kavramı doğru anlamayı engeller. Din kavramı da öyledir. Bir bağlam içinde anlamını izhar eder. Herhangi bir kavramı doğru anlamanın yöntemi, onun oluştuğu bağlamı doğru bir şekilde öğrenmek ve ona göre anlamı yüklemektir.
Kavramın oluşturduğu bağlam…
Bir kavramın oluştuğu bağlam kadar o kavramın oluşturacağı bağlamda önemlidir. Bir kavramın ortaya çıkmasında bağlamın önemi ortada, ama aynı şekilde o kavram kendi bağlamını da üretir. Pragmatizm kavramı kendi bağlamını üretmiştir. İnsanlık tarihi boyunca insanlar pragmatik davranmışlardır. Bu yaşam karşısında insanın tutumunu işaret eden bir durumdur. Modern düşünce içinde pragmatik tutum, siyasetten sosyolojiye, ticaretten sosyal psikolojiye kadar bir çok alanda kendi konumunu oluşturmuştur. Her kavram kendi bağlamını oluşturur. Kavramın gelişimini izlemenin yolu; kavramın oluştuğu bağlam ile oluşturduğu bağlam ve arasındaki bağıntılardır.
Kavramın yakın olduğu kavramlar kümesi…
Her kavramın yakın olduğu kavramlar kümesi vardır. İnsan kavramının yanında canlılık, yaşam, açlık, tokluk ruh, beden, kalp, akıl gibi birden fazla kavramın yakın kümeyi oluşturduğu gözlenir. Kavramın kendi dinamiklerini geliştirmesi için yakın olduğu kavramlar kümesine olan ihtiyacı açıktır. Kavramlar da tıpkı insanlar gibi etkileşim içinde olurlar. Çünkü kavramı inşa eden insandır. İnsan ise etkileşime açık bir yapı arz eder. O yüzden yakın olduğu kavramlar kümesi ile etkileşim içinde kendi dinamiğini geliştirir.
Kavramın uzak olduğu kavramlar kümesi…
Bir kavramın uzak olduğu kavramlar kümesi ise onun sınırlarını belirler. Kavramın bir sınır hali bulunur. Yani kavram, öylesine başıboş olamaz, sınırları doğru bir şekilde ortaya konulmalıdır. Acı ve tatlı kavramları gibi zıt gibi görünseler de birbirlerini belirlerler…
Kavramın ailesi ve aralarındaki ilişki ve iletişimin etkileşimi…
Her kavramın bir içinde yer aldığı bir aile kavramları vardır. Örneğin, Din dediğimizde, vahiy, Nübüvvet, Resul, Sünnet, farz, emir ve nehiyler gibi… Tabi genişletilebilirde… Bu kavramlar kümesi birbirini besler, etkileşime girerler ve ona göre yeniden anlam kazanmaya başlarlar.
Kavramın taşıdığı düşünce…
Kavramlar düşünce taşırlar. Her kavram düşünce yüklüdür. O düşünce ile kendi anlam alanını belirgin kılar. Kavram ve düşünce arasında derin bağ vardır. Para kavramı iktisadi düşünceyi işaret eder ve kavram olarak en temel iktisadi kavrama gönderme yapmaktadır. İktisat ise düşünceyi içerir. Müslüman kavramı, Allah’a iman eden, emir ve nehiyleri uyan, iyilik yapan, ahrete inanmanın düşüncesini de beraberinde taşır. Müslüman dediğimizde ifade ettiğimiz şeylerin düşüncesini de çağrıştırır.
Kavramın işaret ettiği ahlaki zemin…
Bir kavram ahlaki bir zemine işaret etmiyorsa kavramsallaşmada sorun yaşıyor demektir. Kavram olmanın ölçütü, ahlaki bir zemini güçlendirmesi ve işaret etmesidir. Doğruluk kavramı aynı zamanda bir ahlaki göndermedir. Katil de tersinden bir ahlaki göndermedir. Zulüm kavramı da öyle… İster negatif, ister pozitif gönderme olsun bir kavram ahlaki bir göndermeyi içerir.
Kavramın ait olduğu dünya görüşü…
Her kavram bir dünya görüşüne aidiyet taşır. Çünkü kavram ve düşünce ilişkisi, düşüncenin ise bir dünya görüşüne aidiyeti tartışılmazdır. Bu yüzden kavram ait olduğu dünya görüşünü dikkate alarak anlamlandırılmalıdır. Sosyolojik bir kavramı ahlaki bir kavram olarak tasarımlayamayız. Örneğin, din, Ed Din anlamında kullandığımızda Allah’ın Peygamberler aracılığı ile gönderdiği bir anlamı taşır. Bu dünya görüşünün izini taşır. Religion anlamında din kavramını kullandığımızda farklı bir anlamı işaret eder. din kavramı sosyolojide ayrı bir anlam, psikolojide de ayrı bir anlamı ihtiva eder.
Kavramın farklı düşünce ve dünya görüşlerinde kazandığı anlam ve içerik…
Kavram, özgürlüğünü sonuna kadar kullanır. Bu sayede farklı düşünce ve dünya görüşlerinde yeni anlamlar kazanır. Kavramı doğru anlamanın yolu, hangi düşünce ve dünya görüşünde kazandığı anlamı dikkate almaktır.
Kavramın destek aldığı ve destek verdiği düşünsel zemin
Her kavram etkileşim içinde varlık kazanır. Bu yüzden de bir kavram, destek aldığı ve destek verdiği düşünsel zeminler olacaktır. İslam, vahiyden destek alır. Peygamberin örnekliğini destek olarak alır. Ama aynı şekilde insanların İslam’a girerken ve müslümanca yaşamaya ve düşünmeye çalışırken destek veririr.
Kavramın hinterlandı…
Bir kavramın arka planı her zaman var olacaktır. Bu kavramın derinliğini ve beslendiği zemini göstermesi açısından önemlidir. Kavramın kendi derinliğini ve kapsayıcılığını görmenin imkânı, onun arka planını görmekle ilintili bir durumu işaret eder.
Kavramın gelişim süreci…
Her kavramın kendine has gelişim sürecine sahiptir. Etkileşimi gelişiminin dinamiğini de gösterir. Aslında insan gibi kavramda doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür.
Kavramın aynı dünya görüşü içerisinde farklı yöntemlerce kazandırılan nüanslar…
Bir kavram içinde yer aldığı dünya görüşü içinde farklı yöntemler üzerinden yeni nüanslar kazanır. Bu nüanslar onun gelişiminin niteliğini gösterir. Böylece kavramın kendi dinamizmini görmemizi de sağlar.
Aynı dünya görüşünde farklı akımlar açısından kazandığı anlam ve derinlik sayesinde kavramın kazandığı esneklik ve estetik özellik…
Bir kavram aynı dünya görüşü içinde farklı akımlarda yeni anlamlar kazanır, bu onu derinleştirir ve böylece bir esneklik ve estetiklik kazanır. Örneğin; modern düşüncede etik kavramı, farklı akımlarda; sosyolojide farklı anlam kazanır, psikolojide farklı anlam kazanır, iktisadi alanda farklı anlam kazanır, varoluşçu akımda farklı, pozitivist akımda farklı, rasyonel akımda farklı anlamlar kazanır. Bu her dünya görüşü ve akımları içinde geçerliliğini korur.
Bir kavramın yeni kavramların oluşumunu sağladığı zemin…
Bir kavram her zaman yeni kavramların oluşumuna yönelik bir zemin oluşturma becerisi onun gücünü ve karakterini gösterir. Tıpkı aile gibi kavramda kendi ailesini kurar. Sürekli yeni kavramlara zemin hazırlar.
Bir kavram ve bir dünya…
Her kavram bir dünyadır. Düşünce ve dünya görüşünü hazırlama gibi bir misyonu olan kavram bir dünya inşa eder. Kavram deyip geçmemek lazım… Yenidünyalara yeni kavramlar sayesinde ulaşılır. Tarih boyunca bu böyle süregelmiştir.
Sonuç:
Kavramlar insanı insan kılan, onu yaşam karşısında donanımlı kılan, ilişkiler ağını üzerine kurduğu bir zeminlerdir. Kavramları kendi hakiki anlamları ile birlikte yaşamımızın bir parçası kıldığımızda kendi yaşamımızı da anlamlı kılmanın yolunu, yordamını buluruz anlamına gelir…