Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

2023: Barış mı yoksa yeni bir savaş mı?

Önümüzdeki ay birinci yılını dolduracak olan Ukrayna-Rusya savaşında Avrupa, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana topraklarındaki en büyük ve en tehlikeli çatışmayla karşı karşıya olmakla birlikte, tüm olasılıklara açık olan bu savaşın ceremesini bütün dünya da çekiyor. Yeni yıl başlarken göstergeler savaşta büyük bir tırmanışa işaret ediyor. Her iki taraf da birbirinin barış şartlarını reddederken, askeri hazırlıklar tarafların daha çetin geçecek yeni bir tur için güçlerini topladıklarını doğruluyor. Rusya, kısmi seferberlik ilanı ile göreve alınan yeni askerlerini eğitirken, Batı'dan Ukrayna'ya gelişmiş silah sevkiyatlarında artış olduğu kaydediliyor.
Savaşın temposu ve Rus kayıpları ne kadar çok artarsa, Vladimir Putin'in kontrolün elinden kayıp gittiğini ve ülkesinin küçük düşürücü bir yenilgi ihtimaliyle karşı karşıya kaldığını hissederse neler yapabileceğine yönelik endişeler de bir o kadar artıyor.
Ukrayna cephesi çok endişe verici ancak bu yılki tek endişe kaynağı bu değil. Çin’e karşı şiddetlenen açıklamalar hayra alamet değil ve ABD ile Çin kutupları arasındaki gerilim artıyor. Geçen yıl boyunca, Washington ile Pekin arasında gittikçe artan bir sürtüşme noktası olan Tayvan konusuna odaklanmakla birlikte genel olarak ilişkiler hakkındaki karşılıklı açıklamalarda ses tonu ciddi derecede yükseldi. Özellikle ABD Temsilciler Meclisi Eski Başkanı Nancy Pelosi’nin geçen yıl sonunda Tayvan'a yaptığı ziyaret ve Washington'un Taipei'ye silah satışlarını ve yardımlarını artırmasının ardından gerilimin yükselmesiyle birlikte Çin, adanın yakınlarında en büyük askeri manevralarını gerçekleştirdi. Ayrıca Tayvan hava savunma sahasına karşı yaptığı ihlalleri önemli ölçüde artırdı. Buna karşılık Tayvan, geçen ay vatandaşları için zorunlu askerlik hizmeti süresini dört aydan 12 aya çıkarma kararı aldığını duyurdu ve aynı zamanda savunmasını birçok kez teyakkuza geçirdi.
Çin, Tayvan'ı yakında işgal etmeyi düşünmüyor olabilir. Çünkü, bölgede geniş bir savaş patlak vermesine, Batı'nın kendisine karşı yaptırımlar uygulamasına ve Washington'dan belirsiz adımların gelmesine yol açabilecek böyle bir adımın tehlikesinin farkında. Yine de, Tayvan üzerindeki baskısını artırıyor ve kuvvetlerini sürekli teyakkuz halinde kalmaya zorlayarak Tayvan'ı askeri ve ekonomik olarak yıpratmak istiyor. Çin, bir parçası olarak gördüğü Tayvan'ı gerekirse güç kullanmak da dahil olmak üzere elindeki tüm imkanları kullanarak ‘geri almak’ istediğini gizlemiyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Çin'i yeniden birleştirme ve Tayvan ‘engelini’ sona erdirme taahhüdünü geçen yıl pek çok etkinlikte tekrar tekrar dile getirmiş ve yeniden birleşmenin sağlanacağını söylemişti.
Çin, Tayvan'ı bir egemenlik ve ulusal onur meselesi olarak görürken, hiç şüphesiz ABD de bunu uluslararası çıkarlar ve düzenlemeler meselesi olarak görüyor. Tayvan meselesinin iki kutup arasındaki ilişkilerde uzun süredir karaçalı mesabesinde olduğu doğru olmakla birlikte, bu mesele, ABD Çin'in ekonomik ve askeri yükselişini kendi çıkarlarına ve uluslararası sahada en büyük güç olarak konumuna yönelik en büyük tehdit olarak görmeye başladığından beri bu kadar hummalı bir gerilime tanık olmamıştı. Çin askeri ve teknolojik gücü önemli ölçüde artarken, ABD’yi en büyük ekonomik güç konumundan saf dışı bırakmak üzere.
Burada soru şu: ABD Başkanı Joe Biden, 2024'te başkanlık seçimlerine adaylığını koyma fırsatı için belirleyici olabilecek bir yıl içinde başka bir savaş istiyor mu?
ABD ile Çin arasında tırmanan gerilim hakkında görüşünü dile getiren birçok askeri analist, Biden yönetiminin veya başka herhangi bir yönetimin Pekin ve Moskova'ya karşı aynı anda iki cephede savaşmasının zor olduğunu düşünüyor. ABD’nin doğrudan Rusya'ya karşı savaşmadığı doğru, ancak diğer tüm Batı ülkeleri arasında Ukrayna'ya en büyük askeri desteği kendisi sağlıyor. ABD, Tayvan üzerinden dolaylı olarak da olsa Çin'e karşı yeni bir cephe açarsa, bunun yansımaları Washington için tehlikeli olacak ve kapasitesinin ve askeri stoklarının çoğunu tüketecektir. Ayrıca böyle bir çatışmanın ekonomik sonuçları dünya için de felaket olacaktır. Şayet Tayvan'da sıcak bir cephe açılırsa patlak verecek bir ABD-Çin çatışmasının etkilerinin feci ve yıkıcı olacağını anlamak için Ukrayna savaşının yansımalarına bakmanız yeterli olacaktır. Çünkü Çin dünyanın fabrikasıdır. Dolayısıyla herhangi bir çatışma, tedarik zincirlerinin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) krizi ve Ukrayna savaşı sonucunda dünyanın tanık olduğu durumdan daha ötede benzeri görülmemiş bir darbe alması demek.
Diğer bir konu ise, şu anda Pekin'le karşı karşıya gelinmesi, Rusya ile Çin arasındaki ittifakın güçlenmesi ve Güney Çin Denizi ile Pasifik Okyanusu’nda gerilimlerin ve çatışmaların kızışması anlamına gelecektir, ki kaosa her zaman hazır olan Kuzey Kore de buna dahil olacaktır. Pekin'le karşı karşıya gelmek derken, Tayvan'da bir vekalet savaşını kastediyoruz. Zira kelimenin tam anlamıyla yıkıcı olacağı için yakın gelecekte ABD ile Çin arasında doğrudan bir savaş pek olası görünmüyor.
Washington, tam bağımsızlık isteyen Tayvan liderlerinin herhangi bir başkaldırısını engellemenin yanı sıra Pekin'i caydıracağını umarak seçeneklerini ve askeri müdahale olasılığını belirsiz tutmak için Çin’e karşı Tayvan konusunda ‘stratejik belirsizlik’ politikası izliyor. Biden, geçen yıl Çin'in saldırısına uğraması halinde Washington'un Tayvan'ı destekleyeceğini açıkladığında bu politikadan sapmıştı. Bu, özellikle ABD’nin Pasifik Okyanusu’ndaki askeri varlığını güçlendirmesinden ve Biden yönetiminin Çin ve Rusya'yı kordon altına almaya dayalı stratejik doktrininden sonra, olası gelişmeler hakkında birçok soruyu gündeme getirmişti.
Bugün dünya, dengelerin bozulduğu, yeni bir stratejik haritanın çizildiği ve birden fazla noktada savaşların ve çatışmaların yaşanacağı bir dönemden geçiyor. Şu bir kesin ki, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ABD'nin uluslararası arenaya hakim olduğu tek kutuplu dönem, Çin’in şaşırtıcı yükselişi ve Pekin'in nüfuzunun Washington’un endişelenmesine ve engel olmak için harekete geçmesine sebep olacak şekilde ciddi derecede artmasıyla, neredeyse bitmek üzere. Şimdiye kadar iki taraf arasındaki çatışma Soğuk Savaş ekseninde döndü. Bu şekilde devam ederse dünya bir arada yaşar ve duruma ayak uydurur. Ancak Ukrayna'daki savaşın belirgin şekilde tırmanmasıyla bağlantılı olarak doğrudan veya dolaylı olarak sıcak bir çatışmaya kayılırsa, bunun sonuçları ciddi, hatta vahim olur.
Öyleyse, 2023 yılı tüm olasılıklara açıktır. Siyasi pragmatizmin hakim olacağına ve Batı ile Rusya'nın bir nükleer savaşın patlak vermesini veya mevcut savaşın başka cephelere sıçramasını önleyecek bir uzlaşmaya varacağına dair bir umut var.
Siyasi pragmatizm konusunda umudu artıran şey, dünyanın her yerinde savaşın pahalıya mal olmasıdır. Dünya çapında, savaşın ekonomilerine yansımaları nedeniyle iflas tehdidi altında olan yaklaşık 50 ülke var. İngiltere gibi bir ülke, on yılların en kötü ekonomik durgunluğuyla tehdit ediliyor.
Buna karşılık, 2023'te stratejik rekabetin daha da kızışması durumunda, işler kontrolden çıkıp 2022'de tanık olduğumuzdan daha kötü ekonomik ve askeri savaşlara doğru gidebilir.