İlyas Harfuş
Lübnanlı gazeteci ve yazar
TT

Rus generalleri değiştirmek sonuçları değiştirmez

Savaşın ortasında Rus generallerin değiştirilmesi, operasyonların güzel ilerlediğine ya da savaş için konan hedeflere doğru ilerleme kaydedildiğine delalet etmez. Rus komutanlığının, Ukrayna operasyonunun başına getirmesinin üzerinden daha 3 ay geçmemişken Ukrayna’daki ‘özel harekattan’ sorumlu General Sergey Surovikin ile onun komutanı konumundaki Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov’u değiştirme kararı vermesinden sonra alınması gereken derse rağmen Rus yönetimi, ısrarcı olmayı ve Ukrayna’ya yönelik savaşının planlandığı gibi ilerlediğini iddia etmeyi sürdürüyor.
Savaşın ortasında general değiştirmenin askeri açıdan önemi açık olsa da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’de ne bir duraklama ne de herhangi bir ibret alma söz konusu. Bu değişiklik, özel harekatın başarısızlığa doğru ilerliyor olabileceği anlamına gelmez mi? Ya da harekatın hedeflerini gerçekleştirmek için getirilen ve kendisine yakıştırılan sıfatlardan biri ‘Rusya kahramanı’ olan general, başarısız mı? Yoksa tüm bu macera, zorlukları ve itirafları yeniden gözden geçirmeyi göğüslemek durumunda kalsa da cesur bir yeniden değerlendirmeye müstahak mı?
Hiçbiri. Aksine Putin, Rusya’nın hasımlarının öngördüğü senaryoların gerçekleşmediği sonucunu çıkarıyor. Savaşın seyri ve Rusya’nın geçtiğimiz 24 Şubat’ta başlattığı, Kiev’deki ‘Nazi rejimini’ devirmekten bu rejim ile NATO ve Batılı müttefikler arasında herhangi bir yakınlaşmayı engellemeye kadar uzanan hedefleri üzerinde bir düşünüldüğünde Putin’in bunlardan hiçbirini başaramayıp aksini gerçekleştirdiği sonucuna varılıyor. Nitekim Zelenskiy’nin Ukrayna’daki konumu ve Batılı ilişkileri güçlenip, onun rejimini devirme hayali buhar olup giderken Rusya askeri gerilemelerle karşı karşıya kalıyor ve savaşın başından bu yana elde etmeyi başardıkları elden yitiyor.
Tarihten aldığımız derslere göre Rusya gibi merkezi bir sistemde yöneticilerin aldığı en kolay önlem, komutanları değiştirip onları sorumlu tutmaktır. Hâlbuki böyle bir sistemde kararın tek bir kişinin tekelinde olduğu herkesin malumu. Hedef elbette bir numaralı adamı sorumlu tutma imkânını mümkün olduğunca ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Zira Moskova’daki herhangi bir askeri yetkilinin, kararının hatalı olduğunu, savaşın ve zaferi gerçekleştirmek için konulan hedeflerin zorluklarla yüzleştiğini yönetimine bildirmesi imkânsızdır. Sonuçta dört bölgenin nihai olarak ilhakı ve Ukrayna ile Batılı müttefiklerini bu gerçeği kabullenmeye mecbur etmek ulaşılması mümkün olmayan hedeflerdir.
Bu savaş sürecinin uzamasına ve Putin’in, yolunun başarısızlığa doğru ilerlediğine olan kanaati arttıkça daha tehlikeli hale gelmesine neden olan sebep budur. O, şu an günden güne imkânsız hale gelen zaferi gerçekleştirmekle müzakereye kapı açmak arasında bir yerde duruyor. Ancak savaşı bitirmek adına herhangi bir müzakere başlatmak için koyduğu şartlar, yani Ukrayna ve Batılı müttefiklerinin ‘sahadaki yeni gerçekleri’ (Rusya’nın Ukrayna topraklarını ilhakını) kabul etmesi, savaşa katılmaları siyasi ve askeri açıdan neye mal olursa olsun söz konusu ülkeler tarafından kabul edilemez. Bu durum bu ülkeleri, askeri ittifaklarını güçlendirip modern tanklar ve uzun menzilli füzeler içeren yeni askeri teçhizatı savaş meydanına göndermeye itiyor. Bu da Ukraynalıların topraklarını savunmaya devam etmesine ve Doğu Ukrayna’daki Harkov, güneydeki önemli stratejik şehir Herson ve diğerlerinde olduğu gibi, Rusya tarafından işgal edilen topraklarını mümkün olduğu kadar geri almasına imkân tanıyor.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Batı’nın bu savaşa katılma konusundaki tutumunu açık bir şekilde özetledi: Biz mali bedel ödüyoruz, Ukraynalılarsa kanlarıyla bedel ödüyor. Eğer otoriter rejimler, güç kullanımının onlara istediklerini verdiğini hissederlerse gelecekte ödeyeceğimiz bedel çok daha büyük olacak ve dünya, hepimiz için çok daha tehlikeli bir yer haline gelecektir.
Vladimir Putin, ABD ve Batılı müttefiklerinin katıldığı modern savaşlar tarihini incelemeye vakit bulabilseydi şayet, bazı dersler çıkarırdı. ABD ve müttefikleri, 90’lı yıllarda (Moskova tarafından desteklenen) Sırp rejiminin, Yugoslavya Birliği’nin çöküşünden sonra dağılan bölgelere egemen olma teşebbüslerine karşı kararlı bir duruş sergilemişti. NATO çatısı altındaki Batı ittifakı, Miloseviç rejiminin Hırvatlar ve Bosnalı Müslümanlara karşı yaptığı katliamlara rağmen Belgrad’ı yenilgiye uğratmış ve o savaş, bu başarısız operasyonun çoğu liderinin yargılanıp tutuklanması ve Belgrad’a, onu yenilginin gerçekleriyle başa çıkmaya zorlayan bir siyasi gerçeklik dayatılmasıyla son bulmuştu.
90’ların başında Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i, Irak’a bağlı ’19. Eyalet’ olarak işgal etmesine karşı da aynı tepki verildi. Saddam’ın, Kuveyt’e toprakları üzerindeki egemenliğini geri kazandıran, devletler ve Arap ittifakı karşısındaki hezimeti, bölge ülkelerinin güvenliği ile buradaki uluslararası çıkarlara yönelik tehdit olarak kabul edildikten sonra rejiminin düşmesiyle sonuçlanan bir sonraki aşamanın habercisiydi.
Rus ordusunun Ukrayna güçleri karşısında benzer bir hezimete uğramasını beklemek elbette zor ve gerçekdışı. Bunun pek çok stratejik sebebi olmakla birlikte en önemlisi, Sırbistan ve Irak örneklerinde savaşa doğrudan müdahale eden Batılı ittifakın, şu an Ukrayna savaşına aynı şekilde doğrudan müdahil olmamasıdır. Kiev hükümetinin talep ettiği mali desteği ve askeri teçhizatı sağlıyor evet, ama bu gerilimin sebep olabileceği tehlikeli ihtimallerle birlikte bu müdahalenin, Rus ordusuna karşı doğrudan savaş haline daha fazla yol açmayacak sınırlar içinde kalmasını arzuluyor.
Batı’nın, Ukrayna’nın Rus işgali karşısında hezimete uğramasına veya Rusya’nın onu ele geçirerek Moskova’nın şartlarını dayatmasına razı olması da zikri geçen sebeplerden ötürü zor. E bu da bu savaşı bitirme kararını (eğer sona erecekse), Rus yönetiminin, hedeflerini gerçekleştiremeyeceğine ikna olması, ele geçirilen bölgeleri elde tutma konusundaki birikmiş başarısızlıklardan ve savaş meydanında görüldüğü üzere Rus ordusu gibi bir orduyu tekrar ele geçirilen Ukrayna şehirlerine karşı misilleme operasyonlarını gerçekleştirmek için İran İHA’larının yardımına başvurmak zorunda bırakan askeri imkânların zayıflığından ders çıkarmasına bağlı kılıyor.