İstemi Yılmaz
TT

ABD’den F-16 almak Türkiye için neden önemli?

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu hafta içerisinde Washington’ı ziyaret ederek ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile bir araya geldi. Amerika’daki zirvenin ana gündem maddesi Türkiye’ye yeni F-16 tipi savaş uçaklarının satışıydı.
Toplantı sonrası başkent Washington’da esen rüzgârdan ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin topu senatör ve temsilcilere attığı anlaşılıyor. Biden hükümeti, karar merciinin Amerikan Kongresi olduğunu vurguluyor. Buradan onay çıkarsa Başkan satışa engel olmayacak. Fakat kararın çıkıp çıkmayacağı hala daha muamma.
Son haftalarda Amerikan basınında Türkiye’nin NATO ve Batı dünyasındaki rolünü sorgulayan makaleler bulmak olağan hale geldi. Hemen hemen hepsinde “Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alan Türkiye’nin” Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerine ket vurduğunun altı çiziliyor. Bu aşamada Stockholm hükümetinin de baskılarını artırdığını ve “Türkiye Atlantik İttifakı’na girişimizi engelliyor” tezine sarıldığını hatırlatmak gerek.
İsveç ve Finlandiya’nın Amerikan basını üzerinden Türkiye’ye baskı kurarak üyeliklerini bir oldubittiye getirmeye çabalıyor. Çavuşoğlu’nun Washington ziyareti de bu noktada anlam kazanıyor. Zira NATO’daki çatlağın medyatikleşmesi halinde Türkiye ABD’den alacağı F-16’ların bir şantaj malzemesine dönüştüğü tabloyla karşılaşabilir.
Nitekim Çavuşoğlu da toplantı sonrası yaptığı açıklamada üstü kapalı olarak bu riske dikkat çekti: “Türkiye’nin F-16 talebi ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin bağlantılı olmadığını, ABD Kongresinin bunları bağlantılı gibi göstermemesi gerektiğini söylüyoruz.”
Gerek Türkiye gerekse de ABD iki ülke arasında uzun süredir çözülemeyen anlaşmazlıklar olduğu konusunda hemfikir. Üstelik Washington’daki bazı çevrelere göre söz konusu kriz başlıklarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimi altında çözülmesi imkânsız. Bu nedenle Amerikan tarafı yaklaşık dört ay sonra Türkiye’de düzenlenecek ve olası bir iktidar değişikliğiyle sonuçlanabilecek genel seçimlere kadar olumlu adım atmaya pek gönüllü değil.
Cumhuriyetçi Donald Trump’ın başkanlığı sırasında Türkiye, F-16 jetlerinin üst modeli olarak tanımlanabilecek F-35 projesinden çıkarılarak Kremlin’den satın aldığı S-400 hava savunma füzelerinin diyetini ödemişti. Ankara’nın bu projeden kaybı büyük oldu ancak kimse yaşananları konuşmak istemiyor. Türkiye dahi tezlerini yeniden gündeme getirerek hakkını aramıyor. Aksine daha düşük bir model olan “modernize edilmiş” F-16’ları satın almanın peşinde.
Ankara’nın esas amacı F-16 veya F-35’ler gibi Batı-ABD menşeili savaş araçlarına kavuşmaktan çok daha fazlası. Çünkü F-16’ların Türkiye’ye teslimi aynı zamanda Batı dünyasına da bir mesaj verme anlamını taşıyor: “Ankara’ya silah satabilirsiniz.”
Peki bu neden önemli?
Suriye’nin kuzeyinde TSK’nın terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik düzenlediği operasyonların ardından Türkiye’nin Batılı “müttefikleri” tarafından nasıl dışlandığını hatırlayalım. Avusturya’dan Kanada’ya değin bir dizi ülke Türk ordusunun silahlarına parça taşıyacak anlaşmalardan geri çekildiklerini duyurmuştu. O dönemden bu yana aslında çok fazla bir değişiklik yaşanmadı. Ankara yerli teknoloji hamlesiyle savaş endüstrisini geliştirme yoluna gitti. Hatta bu noktada verilen teşviklerle önemli başarılar da elde etti. Ancak bu kadar küreselleşmiş bir ekonomik düzende sadece SİHA’lara ve yerli teknolojinin sınırlarına dayanarak bir ordu kurmak yetersiz. Savaş endüstrisinin devlerine SİHA satmak için öncelikle onlarla bir alışveriş hukuku tesis etmeniz ve kendinizi yeniden Batı kampında göstermeniz gerek.