Muhammed Ali Sekkaf
Yemenli yazar
TT

Ukrayna ve İsrail arasında karşılaştırma: Çıkarlar ilkelerden önce!

“Batı, Ukrayna’yı İsrail’e üstün mü tutuyor?” başlıklı son makalemizde, ABD'nin Ukrayna'yı desteklemek için sunduğu devasa askeri ve mali yardımı, Avrupa'nın ABD ile kıyaslanamayacak desteğini ele aldık.
İsrail kuvvetlerinin Cenin operasyonu ve bir Filistinlinin Kudüs'teki silahlı saldırısı, ABD yönetimi ile Avrupa Birliği ülkelerinden Fransa'nın kendisine yönelik tepkileri arasındaki farklılığı ve iki olayın BM Güvenlik Konseyi düzeyindeki yansımalarını somutlaştıran bir örnekti.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü gazetecilere şunları söyledi: "ABD, (İsrail Savunma Kuvvetlerinin terörle mücadele) operasyonunda en az 10 kişinin öldürüldüğüne dair raporların farkında ve yaşanan sivil kayıplardan derin üzüntü duyuyor.” BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail güçlerinin Cenin kampına baskınını görüşmek üzere toplandığı bir zamanda gerçekleşen Kudüs eyleminde ise ABD, "Kudüs'teki bir sinagoga yönelik açık bir terör saldırısı" olarak nitelendirdiği olayı hemen kınadı. Karşılaştıracak olursak, geçtiğimiz Cuma günü Fransa, İsrail'in Batı Şeria'daki operasyonu sırasında 10 Filistinlinin öldürülmesine misilleme olarak Gazze Şeridi'nden fırlatılan roketlere karşılık, Yahudi devletinin Gazze'ye düzenlediği hava saldırılarının ardından hem İsrail hem de Filistinlilere gerilimi artırmaktan kaçınma çağrısı yaptı. Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Anne-Claire Legendre, "Fransa, Batı Şeria'daki şiddetin yalnızca Ocak ayında 30 Filistinlinin ölümüyle sonuçlanmasından duyduğu üzüntüyü ifade ediyor" dedi. Sözcü, Fransa'nın "uluslararası insan hukukuna saygı" ve "işgal altındaki topraklarda İsrail'e düşen sivilleri koruma görevine" bağlılığını teyit ettiğini vurguladı.
BM Güvenlik Konseyi'ni acil toplantıya Fransa, Çin ve BAE'nin çağırdığını belirtmekte fayda var.
Holokost'un yıldönümüne denk gelen Kudüs'te bir sinagoga düzenlenen saldırı ve 7 İsrailli'nin öldürülmesinin ardından, Amerikan ve İngiliz taraflarının değişen ve farklı keskinlikte kullandıkları ifadelere rağmen, Batılı çevreler olayı oybirliği ile kınadılar. Bu arada AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, İsrail'i Filistinlilere karşı "öldürücü güç" kullanmamaya çağırdı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Nebi Yakup Yahudi yerleşim yeri saldırısının İsrail'in Cenin kentindeki askeri harekâtının sonucunda gerçekleştiğini belirtti. Filistin-İsrail diyaloğunun yeniden başlatılması çağrısında bulundu. Arap ülkeleri de bu saldırıyı kınadı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "sivillerin hedef alınması" kınandı, barış sürecinin yeniden canlandırılması ve işgalin sona erdirilmesi çağrısında bulunuldu. BAE Dışişleri Bakanlığı, "terör saldırısı" olarak adlandırdığı olayı kınadı ve bakanlık, İsrail hükümetine ve dost halkına en içten taziyelerini sunarak, bu iğrenç suçun kurbanlarının ailelerine başsağlığı diledi.
“France Info” okuyucularından birinin olayla ilgili yorumu şuydu: Neden şimdi Batı, Rusya'ya karşı kampanyasını Ukrayna topraklarını işgaliyle haklı gösteriyor da İsrail'in Filistin topraklarını işgaline on yıllardır sessiz kalıyor?
Batı Şeria'daki olaylar, bu olayları marjinalleştiren Amerikan ve Batı medyasının aksine, Arap haberlerinin başında yer aldı. Aynı şekilde, Ukrayna-Rusya krizine, Almanya'nın Ukrayna'nın kendisine "Leopard" tipi ağır tanklar, ABD’nin de "Abrams" tankları sağlama talebini reddetmesinin ve ilk konumlarından geri adım atmalarının nedenlerine odaklanmaya devam etti.
Çoğu yabancı ve Arap gazetesi, iki tarafın tank tedarikinden vazgeçtiklerine işaret ettiler. Kiev'in geçen mart ayından beri talep ettiği Alman yapımı Leopard tanklarını Ukrayna'ya gönderme konusunda Almanya'yı hızlı bir karar almaya ikna etmeye yönelik uluslararası ve yerel baskıların başarısız olduğuna dayanan Şarkul Avsat gazetesinin 21 Ocak 2023 tarihli haberinin başlığı da: "(Leopard) şu anda Kiev'e askeri destek listesinde değil, Amerikan (Abrams) tankları tedariki ise tamamen ihtimal dışı” şeklindeydi. Batı Almanya'daki Ramstein üssünde Ukrayna Savunma Temas Grubu toplantısı sırasında Almanya’yı ikna etmeye yönelik baskılar sonuç vermemişti. Ancak kısa bir süre sonra ve tartışma ile tereddütlerin ardından Almanya nihayet Ukrayna'ya Leopard tankları göndermeyi kabul ettiğini açıkladı. Bundestag'daki (federal meclis) konuşmasında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, müttefikleri beklemenin ve onlarla koordinasyon içinde karar vermenin önemli olduğunu söyledi. Herhangi tek taraflı bir adımın "Almanya'nın güvenliğini tehlikeye atacağına" dikkat çekti. "Müttefikler"den kastının, Başkan Biden'ın Kiev'e 31 Abrams tankı tedarik etme kararına onay vermesi beklenen ABD olduğunu herkes anladı. İngiltere de 14 Challenger tankı göndermeyi kabul etti.
Almanya ayrıca, Leopard 2 tanklarını Ukrayna'ya göndermek isteyen diğer bazı Avrupa ülkelerine de yeşil ışık yaktı. Polonya’nın, Almanya'nın yeşil ışık yakmasından önce üreticinin onayıyla ilgili yasal gerekliliği atlamaya ve Ukrayna'ya satın aldığı Alman tanklarını göndermeye hazır olduğunu iddia etmesine rağmen, üreticinin onayı, kendisi ile alıcı arasındaki sözleşmelerde bir ön koşuldur.  Bu noktada, Fransız tarafının Kiev'e gelişmiş Leclerc tankları tedarikine henüz onay vermediği belirtilmeli. Kiev'in Fransa Büyükelçisi, Batılı ülkelerin 321 ağır tankı ülkesine teslim edeceğini söyledi. Bir sonraki aşamada Kiev, F-16 savaş uçakları ve Rusya'nın derinliklerine kadar ulaşabilen uzun menzilli füzelerle donatılmayı hedefliyor. Batı, baştaki kendisine ağır tanklar tedarik etmeme tutumunu değiştirerek sonunda bunu nasıl kabul ettiyse, aynı şeyin F-16 uçakları ve uzun menzilli füzeler alımı konusunda da tekrarlanmasını umuyor. Çünkü Kiev, ABD'nin - ve genel olarak Batı'nın - ilkeli yaklaşım ve adil savaşını savunmak temelinde ona yardım etmediğini ve desteklemediğini, aksine bunu jeostratejik çıkarlarıyla uyumlu olduğu için yaptığını biliyor. Zira Ekim 1973’teki Arap-İsrail savaşında ABD, İsrail'e savaşın ilk günlerinde kaybettiği silahları temin etmek için doğrudan bir hava köprüsü kurmaktan çekinmemişti. Bununla da yetinmeyip, Amerikan silahlarını depolamak için devasa depolar kurmuştu. New York Times gazetesine göre ABD şimdi İsrail'deki depolarını açarak silahların Ukrayna ordusuna cephane olarak nakledilmelerine izin verdi. Birçok gözlemci bu adımı, ABD politikasının Ukrayna'da Rusya'ya karşı savaşın gerekliliklerini ve malzemelerini temin etme önceliğinin bir göstergesi olarak gördü.
Batı, Ukrayna'ya para ve silah akışına rağmen, Rusya'nın askeri başarılar elde etmek için savaşın birinci yıldönümünden önce Ukrayna'da geniş çaplı bir saldırı başlatmasından korkuyor. Bu, savaşın sonunun yakın olmadığını gösteriyor ve bu nedenle Macron, 2024-2030 döneminde Fransız kuvvetlerine 400 milyar avroluk bütçe ayrılması için bir yasa tasarısı sunma kararı aldı. Yine Almanya bu nedenle, daha önce krizin başında planlandığı gibi, silahlı kuvvetlerin modernizasyonu için 100 milyar avrodan fazla bir bütçe ayrılması talep ediliyor. Aynı şekilde Japonya, Ukrayna'dan Tayvan'a kadar uzanan yeni tehditlerle yüzleşmek için savunma stratejisinde radikal değişikliklere giderek, 2027 yılına kadar ordusunu inşa etmeye yönelik 320 milyar dolarlık planını duyurdu.
Buradaki soru şu: Arap ülkeleri ne durumda? ABD, özellikle Körfez'deki Arap ortaklarına Ukrayna'ya davrandığı gibi davranıp, onların gelişmiş silah ihtiyaçlarını karşılayacak mı? Bu ülkeler de Rusya ve Çin’den aldıkları silahlarla, silah kaynaklarını çeşitlendirecekler mi? Silah tedarik etmekle mi yetinecekler? Yoksa Dr. Ahmed Ebu Gayt'ın "Savaş ve Barışa Tanıklık" adlı kitabında bahsettiği, 1973 Arap-İsrail muharebesinin ve 1967 trajedisinin, kendi silahını üretmeyenlerin veya kesintisiz ve hızlı yabancı silah kaynakları temin etmeyenlerin her zaman baskıya maruz kalacaklarını ortaya çıkardığına dair ana fikri temel alarak, kendi silahlarını mı üretecekler?