Ortadoğu haber
ChatGPT… Hangi gelecek? Hangi insan?
ChatGPT… Hangi gelecek? Hangi insan?
Hiçbir teknolojik fenomen, tanıtımından sadece iki ay sonra ocak ayında aylık 100 milyon aktif kullanıcıya sahip ChatGPT kadar, kullanıcılar arasında bu yayılma ölçeğini ve hızını görmedi. ChatGPT, OpenAI şirketi tarafından oluşturulan yapay zekâ destekli bir sohbet robotu. Yeni uygulamanın adı için yapılan arama, Google’daki “Bitcoin” kelimesi aramalarını geçti. Şimdiye kadar herhangi bir kâr veya gelir elde etmemişken piyasa değeri de 30 milyar doları aştı.
ChatGPT programı kendisini, “Belirli sorulara insan cevaplarına benzer şekilde cevap vermek için çeşitli bir dizi internet metni üzerinde eğitilmiş bir yapay zekâ dil modelidir. Temel vazifem kullanıcıların, girişlerine göre bir metin oluşturmasına, sorulara cevap vermesine, bir konuşma yürütmesine ve doğal dile dayalı çeşitli görevleri yerine getirmesine yardımcı olmaktır.” ifadeleriyle takdim ediyor.
Özetle söylenecek olursa ChatGPT, “sanal robotun hafızasına” girilmiş çok sayıda bilgi ve dilbilimsel veri referansına dayalı olarak belirli taleplere dayanan metinler oluşturabiliyor. Bu metinler, makale yazmak, e-postalara yanıt vermek, metinleri özetlemek, şiir yazmak, kullanıcılarla mizah, felsefi veya psikolojik tartışma etrafında dönen konuşmalara katılmak gibi geniş bir yelpazede seyrediyor. ChatGPT programı, ABD tıbbi yeterlilik sınavlarında, işletme yüksek lisansında ve hukuk fakültesi imtihanlarında geçerli puanlar aldı.
ChatGPT’nin sahibi olan şirketin en büyük yatırımcılarından ve geliştirici ortaklarından biri olan, Microsoft’un kurucusu Bill Gates’e göre bu teknolojiyi kullanma olasılıklarının bir sınırı yok. Bu zekânın kullanıma sunulmasıyla elde edilecek şey, şahsi bilgisayarın (PC) iletişim, ilişkiler, üretim, iş ve ticaret dünyasında meydana getirdiği devrime benziyor.
Elbette bu yeni ürün hakkındaki itiraz ve şikâyet seli de gecikmedi. Bu itiraz ve şikâyetler; robotun kimlikler, ırk, şiddet, cinsiyet, din ve kadın konularında kendisine yüklenen bilgilerin türünü incelemek suretiyle ahlaki önyargısından başlayarak bu robotun bir sahtecilik ve intihal mekanizmasına dönüştürülmesi ve bilimsel araştırmanın temellerinin yıkılması konusunda okullarda ve üniversitelerde duyulan akademik paniğe kadar uzandı. Ve nihayet dünya çapında birçok eğitim kurumunda kullanımına yasak getirildi. Her yeni teknolojik atılımda olduğu gibi robotlar ve zekâ alanındaki gelişmelerin çok sayıda basit ve karmaşık göreve uzanan bir tehdit oluşturduğuna dair abartı kendini gösteriyor ve panik dalgaları; çocuk büyütme ve onları mesleklerin ve geliştirilmesi gereken yeterliliklerin geleceği açısından belirsizliklerle dolu bir geleceğe hazırlama konusunda getirdiği zorluklardan kaynaklanıyor.
Ancak, bu endişeler isabetli olsa bile ki çoğu öyle, bu, yapay zekânın gerçekliğimizin ve ilişkimizin yapısal bir parçası haline gelmesi kararlaştırılmış bir savaşın ortasında olduğumuz anlamına gelmiyor; bizim gördüğümüz basit bir başlangıçtan ibaret. Bunun kanıtı, Microsoft, Alphabet, Meta Platforms ve Amazon gibi teknoloji devleri arasında var olan ve her şirketin halka en iyi yapay zekâ araçlarını sunmaya çalıştığı kıyasıya rekabettir. Wall Street verileri de yapay zekâ teknolojileri ile ilgilenen şirketlerin hisse senedi fiyatlarında çılgınca artışlara işaret ediyor.
Mesela ChatGPT’nin mevcut sürümünün 2021’den sonraki olaylar, literatür ve yeniliklere aşina olmadığını göz önüne alarak yapay zekânın şu an bu boyutta bir fırsat ve zorluk oluşturduğunu hayal edin ve bunu, halka sunulan yapay zekânın sadece anlık öğrenme ile yetinmeyip yeni, yani mevcut ve yerleşik bilginin ötesinde bilgi üretmek veya ses ve görüntü düzeylerinde var olan veya hayal edilen arasındaki engeli yok etmek ya da insani zekâ ile yapay zekâ ürünleri arasındaki ayrımları ortadan kaldırmak istediğinde yaşanacak durumla kıyaslayın.
Uluslararası ilişkileri ilgilendiren kısma gelince; “Yapay Zekâ Çağı” kitabının ortak yazarı Henry Kissinger, yapay zekânın toplum, devlet, ekonomi ve dış politikalar üzerindeki etkilerine dair birçok gelecek tasavvuru sunuyor.
Kissinger’a göre yapay zekânın yükselişi, uluslararası sistem ve ülkeler arasındaki güç ilişkileri üzerinde vahim sonuçlar doğuracak. Yapay zekânın; ekonomik, askeri ve siyasi gücün lokomotifi olması bekleniyor ve bu, rekabet gücünü muhafaza etmek isteyen her ülke için çok zorlu adaptasyon zorlukları demek. Zira bu alandaki yarışın sonuçları, mevcut iktidar yapılarını hükümsüz kılıp yeni yapılar inşa etmek yoluyla güç dengelerini derinden dönüştürecek.
Kissinger da diğerleri gibi yapay zekânın ahlaki ve manevi etkilerine ışık tutuyor ve bu teknolojiyle bağlantılı muhtemel risklerden kaçınmak adına, yapay zekânın gelişimini ve “sorumlu” kullanımını sağlayan yeni bir dizi kural ve uluslararası düzenleme getirmek için öngörülü hareketin önemine vurgu yapıyor. Zekâ, insanın üretkenliği ve insanın tanımına dair geleneksel düşüncelere meydan okuyarak düşünme biçimimizi köklü bir şekilde değiştirmeye muktedir bir teknolojik atılımla karşı karşıyayız.
Bu endişe, yapay zekâ teknolojisinin öncüleri tarafından da duyulmuyor değil. Yakın zamanda kendisiyle röportaj yapılan, ChatGPT’nin sahibi OpenAI’ın teknolojiden sorumlu müdürü Mira Moratti’ye göre yapay zekâ söz konusu olduğunda ele alınması gereken belli başlı ahlaki meselelerden biri, bu zekânın kullanımının insani değerlere uygun olarak dünya çapında nasıl düzenleneceğidir. Konuşmasının satır aralarında Moratti, şirketler, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar arasındaki karmaşık bir ortaklığın, uluslararası ilişkilerin kartlarını yeni karması ve uluslararası meşruiyet ve yasaların kaynaklarını yeniden tanımlaması gerektiği önerisinde bulunuyor.
Yapay zekâ geldi ve halka, şirketler tarafından ve belirli uygulamalar kapsamında tekelleştirildikten sonra sunulan kullanımların bir parçası haline geldi. Onun gelişiyle insanın geleceğini şekillendirmenin heyecan verici yolculuğunun bu aşamasında yenilik ve endişe için yeni bir alan açıldı.