Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Yardım ve nefret

Binlerce insanın hayatını kaybettiği, Türkiye ve Suriye’yi etkileyen deprem sonrasında depremin olumsuz etkilerini konuşmaktan başka konulara dikkat edemesek de tüm acılar içinde deprem bölgesine en kısa zamanda gelmeye çalışan yabancı ülkelerin kurtarma ekipleri ve sivil kurtarma ekiplerinin yönelmesi, acıdan darmadağın olan insanlığımıza bir nebze iyi geldi.
Türkiye’nin ilişkilerinin iyi olduğu ülkelerden, iyi olmayan ülkelere kadar birçok yerden hem maddi hem de manevi destek gördük. Kimse, “şu ülke nerede” diyemez çünkü hemen hemen herkes oradaydı, olmaya çalıştı. 30 yıldır kapalı olan Ermenistan-Türkiye sınırı açıldı, kendileri soykırım, sürgün, mültecilik aklınıza gelen tüm büyük acıları tecrübe etmiş Arakanlı Müslümanlar, kendileri zor şartlar içindeyken dahi depreme yardım gönderdi. Deprem bu kadar acı iken hiçbirimizi mutlu edecek bir şey yok ancak bu yardımlar ve dayanışmanın manevi desteği herkes için çok büyük.
Müslümanlar ve Yahudiler arasında, Filistin meselesinde İsrail’in işgallerinden kaynaklı gerilim olduğu doğru. Ancak bu gerilimde, meselenin Yahudilik değil de İsrail olduğunu belirtmek gerekiyor. Her ne kadar fundamentalist Yahudiler, meseleyi ırka ve dine bağlı olarak ele alıp İsrail işgallerini meşru görseler de en az onlar kadar Yahudi, İslamofobi hissetmiyor. Müslümanlar için de durum böyle; anti-Semitist Müslümanlar olsa da, anti-Semitizm’e karşı olan birçok Müslüman var.
Deprem sonrası, iki haham örneğiyle karşılaştık. Bir tanesi, İsrail'in önde gelen Yahudi dini önderlerinden Haham Shmuel Eliyahu, Türkiye ve Suriye'de meydana gelen ve binlerce kişinin hayatını kaybettiği deprem felaketi için nefret dolu bir dille ''İlahi adalet'' yorumunda bulundu. Diğer yandan İsrail'deki en üst dini otorite olan İsrail Hahambaşılığı tarafından yayımlanan bir bildiri ile arama kurtarma çalışmalarına katılan İsrail ekiplerine, Yahudiler için kutsal sayılan Şabat gününde de çalışmaya devam etmeleri söylendi.
Karşımıza iki Yahudi modeli çıktı, biri nefret kusarken diğeri eylemde bulunmadıkları kutsal günlerinde dahi depremden etkilenen insanlara yardım edilmesi gerektiğini söylüyordu. Ancak genellikle bu tip meseleler genel ele alınıyor ve bir Müslümanın hatası, nefreti tüm Müslümanlara mal ediliyor. Ya da bir Yahudi’nin nefret dolu söylemi tüm Yahudilere mal ediliyor. Sadece dine bağlı da değil bu toptancılık, bir Suriyelinin, bir mültecinin hatası, tüm Suriyelilere, mültecilere mal ediliyor. Dolayısıyla suçun bireysel bir durum olduğunu bıksak usansak da yine yine her durum ve olayda izah etmek zorunda kalıyoruz.
Batı’dan Doğu’ya, Kuzey’den Güney’e dünyanın her yerinde aşırı sağcılığın, ırkçılığın buna bağlı olarak öteki gördüğüne yönelen nefretin her geçen gün biraz daha arttığını görüyoruz. Bu her anlamda endişe verici… Çünkü…
Çünkü ırkçılık bir ideoloji olarak kendi kabında durmuyor, birçok probleme, acılara neden oluyor, örneğin şöyle vahim bir olaylar duyuyoruz; enkaz altında kendilerine seslenildiğini duydukları halde Suriyeli çift, yardım talebine cevap vermedi, altında yatan neden, bu insanların Türkçe bilmemesi ve Suriyeli oldukları öğrenilirse kendilerine yardım gelmeyeceğinden korkmaları. Yazarken bile insanın ellerini titreten bir durum. Yardım almak için de mültecilerin yardım alanlarına girmekte çekingen davrandıklarını duyuyoruz zira “Suriyeliler yağma yapıyor” şeklindeki ırkçı saldırılar sonrası bir yandan depremzede iken aynı zamanda lince uğramak istemiyorlar.
Dünyada kötülük var, bunu inkar edemeyiz, kötüler de var ama en az onlar kadar ve hatta onlardan daha fazla sayıda iyiler de, iyilik de var. Deprem her yanımızı enkaza çevirmişken, “dünyaya bozgunculuğa gelmek” ifadesinin tam karşılığı olan ırkçılığın, kötülüğünün, iyiliğin karşısında daha küçük bir alan kapladığını görmek gerekiyor. İnanmıyorsanız deprem sonrasına bakın, ırkçı nefret dili, birkaç bireysel çıkıştan ibaretken yardımlaşmak için canını ortaya koyanlar binlerle ifade edilebilecek boyutta. O binler, sadece depremzedeleri değil aynı zamanda insanlığı enkaz altından çıkarmaya çalıştı. Böyle karanlık acılı günlerde bu iyiliği görmeye hepimizin çok ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacımızı, taşların altındaki insanların ellerini tutarak ve deprem acısını kilometrelerce uzaktan hissedenlere umut olarak gideren tüm yardım kuruluşlarına, sivillere, sivil toplum kuruluşlarına, ülkelere, arama kurtarma hayvanlarına can-ı gönülden teşekkür ederim. Bildiğim en büyük dua; Allah razı olsun, Allah sizlerden razı olsun.