İyad Ebu Şakra
Siyasi analist, tarih araştırmacısı
TT

Ukrayna: Savaşın/çıkmazın ortaya çıkmasından bu yana geçen acı dolu bir yıl

Bir yıl önce Rusya, Ukrayna “meydan” savaşını başlattığında bu sayfada şunları yazmıştım:
“Siyasette bazen, siyasi ve askeri çekişmelerde en önemli faktörün maliyet olduğunu unutuyoruz. Ukrayna meselesinde maliyet faktörünün vereceği karar üzerine bahse girenler var. Buna göre Vladimir Putin’in tarihî ve şahsi okumaları, onu, çatışma ve kemirme seçeneğine daha çok mu itecek, yoksa gerilimi sürdürme ile belirli bir aşamada gücün mesajının etkinliğiyle yetinip, sahada zaferi garanti eden ama onun aleyhinde bir darbeye gerekçe oluşturacak aşırı bir kışkırtma olmadan bir gerçeklik yaratma arasında bir manevraya dayalı daha faydacı ve uzlaşmacı bir yaklaşım mı dayatacak?”
Sonra şöyle devam etmiştim: “Ancak bu seçenek, ekonomik yaptırımların inatçı ve katı bir lider üzerindeki etkisinden şüphe duyanların varlığından ötürü çift yönlü büyük bir risk taşıyor. Bu öyle bir lider ki, siyasi kimliği; güvenlik doğasını, temelde Rusya ile Ukrayna arasında ayrım yapmayan Slavcı kanaatini, on yıllardır dünya üzerinde egemenliği bölüşen totaliter bir güvenlik sistemi yolunda ilerleyen kariyerini ve bu egemenliğin yitirilmesinden doğan derin kederini oluşturmuş. Böylesi bir karakter söz konusu olduğunda maliyet korkusu üzerine bahse girmek pek akıllıca olmayabilir. Bu noktada siyasi uzlaşmayı mümkün kılan destekleyici değerlendirmeler devreye giriyor. Bunların başında da Avrupa dışında etkin uluslararası çeşitli taraflarla yapıcı bir iletişim kurma, onların sözüne kulak verme ve onu onaylamaksızın Batının işgale olan tepkisini destekleme konusundaki tereddütlerinin sebebini anlama var.”
Şu an, savaşın üzerinden bir yıl geçmişken, tüm insani, ekonomik ve siyasi kayıplara ve uluslararası pek çok tutumdaki değişimlere rağmen hala bu savaşın/çıkmazın ana unsuru, değişmiş değil. ”Maliyet” meselesi de başka bir niteleme kullanamadığımız için, hala “gri.
Bir yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geri adım atmak için hala bir sebep göremiyor. Ama Ukrayna Yönetimi de Batının, Putin ve generallerinin kazanmasına izin vermesi durumunda Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak varlığının sona ereceğinin farkında olduğu bir savaşta geri adım atamaz.
Bir senenin ardından maliyet faktörünün Ukrayna denklemindeki etkisi hala çok az. Şarku’l-Avsat gazetesinin dünkü haberinde de belirtildiği üzere “Ukrayna’daki savaş ikinci yılına girmişken hem Moskova hem de Kiev, zafer sözü veriyor. Ancak kesin bir zafer, uzak ve ertelenmiş görünüyor. Savaşa giren tüm tarafların, koşulları henüz olgunlaşmamış bir siyasi çözümü ilerletmenin zorluğu konusunda hemfikir olduğu bir durumda büyüyen çatışmanın sonuçları ve bitiş noktasının keyfiyeti hakkındaki sorular yeniden gündemde.”
Bu esnada sahnenin hem Moskova hem Kiev’in hayati ve taviz verilemez gördükleri çıkarlarına dokunmayan bir noktasında tablo değişti. Avrupa’da son 12 ayda siyaset, ekonomi veya askerî strateji düzleminde daha belirgin bir değişime tanık olundu.
İsveç, Finlandiya ve Almanya başta gelmek üzere birçok ülke dış siyasetinde temel sabitelerinden vazgeçti.
İsveç ve Finlandiya, NATO’nun kuzeydoğu sınırı olan Norveç’e katılmaktan uzun süre kaçtıktan sonra şimdi NATO’ya üyelik yolunda ciddi olarak ilerliyor. İsveç, Norveç’e bitişik olsa da güçlü olduğu günlerde, 12’nci yüzyıl ila 19’uncu yüzyılın ilk on yılı arasında, Rusya ile en az 12 savaşa girdi. Finlandiya ise etnik ve kültürel kimliğini uzun süre Moskova’nın gölgesinde yaşayan şu iki coğrafi bileşenle paylaşıyor: Finlandiya Körfezi’nin ötesinde, eskiden Sovyet iken şimdi bağımsız olan Estonya Cumhuriyeti ile doğuda Finlandiya topraklarıyla sınır komşusu olan, Rusya’ya bağlı “özerk” Karelya Cumhuriyeti.
Almanya’ya gelince, onun hesapları daha büyük ve daha tehlikeli. Kendisi nüfus bakımından Rusya’dan sonra Avrupa’nın en büyük ikinci ülkesi. Aynı zamanda, tarihî omurgası Prusya’dan başlayarak, Avrupa kıtasının kalbine hâkim olan ve Kaliningrad kesimi (Doğu Prusya) Rus toprağı haline gelen eski bir imparatorluk gücü. Dolayısıyla Almanya’nın savunma doktrinini değiştirip, II. Dünya Savaşı’ndaki hezimetinin ardından ilk kez Avrupa sahnesindeki varlığını ve siyasi ağırlığını “militarize edecek olması” az buz bir şey değil.
Keza Avrupa’nın en zengin ülkesinin, Moskova’yı cezalandırmak ve Batılı “ortaklarıyla” dayanışma göstermek için kendisini ve güçlü ekonomisini Rus gazından mahrum bırakmayı seçmek zorunda olması da önemsiz değil. Zira ne İngiltere gibi Kuzey Denizi’nde petrolü ve gazı var ne de Akdeniz ve Kuzey Afrika gaz sahalarına erişim mesafesindeki Akdeniz’e nazır.
Söz konusu üç ülkeye ek olarak Britanya ve Fransa gibi başka ülkeler de kararlı bir şekilde Moskova’ya karşı durdu ve durmaya devam ediyor. Bu ülkeler, savunma halindeki Ukrayna güçlerine çeşitli lojistik destek sağlanmasında katkı sahibi oldu. Ancak buna karşılık savaş Moskova’nın düşmanlığını, tehlikeli sonuçlar doğuracak bir yaklaşım olarak görenler başta olmak üzere birtakım Avrupa başkentlerinde ve akımlarındaki siyasi hesapları karıştırdı; hele de Washington’ın, Çin liderliğinin güce bağlı jeopolitik “taleplerini” temin etmede Kremlin’in izinden gitmesine ilişkin endişeleri ışığında, Amerikan müdahalesinin boyutu konusunda bir tavan varken.
Bu bağlamda, Washington’ın böyle bir şey olursa, Moskova ile Pekin arasındaki koordinasyonun gidişatını dikkatlice ve ciddi bir şekilde izlediği ortada. Ve elbette Pekin’in Tayvan mevzusunu, Rusya’nın önce Kırım yarımadası sonra da tüm Ukrayna konusundaki mantığıyla, “anavatana geri getirme” düşüncesine göre halletmek için Ukrayna savaşını kullanmasından korkuyor.
Şimdiye kadar Pekin, sakin bir şekilde güvence verme ve kışkırtmadan kaçınma seçeneğini tercih etti ki bu, şu an için Washington’a yetiyor. Çin’in bu tutumu, herkesin içinde dönüp durduğu “kısır döngüden” çıkmaya yardımcı olarak Ukrayna savaşına dahil olan taraflar, özellikle de Putin ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy için itibar kurtaran bir çıkış yolu sağlayabilir.  
Ancak öte tarafta Avrupa sahnesinden bile daha geniş; Uzak Doğu’da olabilecekler, ön planda Humeynici İran’ın Avrupa siyasi ve askerî gerçekliğine müdahalesi, elbette küresel ekonominin sağlığı ve enerji güvenliğinden gıda güvenliğine kadar olan yelpazede küresel kaygılar mevcut.
İran’ın Ukrayna sahasına alenen Moskova’nın yanında müdahil olması, NATO başkentlerine yönelik kışkırtıcı ve tehlikeli bir mesaj. Bunun yanı sıra küresel bir “gıda sepeti” sayılan topraklarda yaşanan savaş, Rusya ve Ukrayna halklarını doğrudan ilgilendirse de Batının Ukrayna’ya silah sevkiyatı ve topraklarını, kimliğini ve geleceğini savunmak için savaştığına inanan bir Rus rejimine karşı Batılı yaptırımların giderek sıkılaşması durumunda, birçok dünya ülkesinin de istikrarına ve hayati çıkarlarına dokunuyor.