Mustafa Fahs
TT

Kiev ile Şam arasında Lübnan’ın çöküşü

Lübnan’ın ulusal para birimi, Amerikan doları karşısında serbest düşüşe benzer şekilde değer kaybediyor. O kadar ki dolar kurunun altı sıfırı aşması, artık gerçekçi ve yakın bir fikir. Merkez Bankası, döviz kurunu kontrol edemez hale geldi. Yüksek maliyet ve hükümetin en temel yaşam gereksinimleri karşısındaki acizliğinden ötürü toplumsal bir kargaşa çıkacağı konusunda uyarıcı mahiyetinde olan bu durum, vatandaşların yaşam yükünü artıran yanlış mali ve parasal politikaların bir sonucu.
Bu hayati ve ekonomik çöküşe, bir cumhurbaşkanı seçme, yeni bir hükümet kurma şansının kısa vadede ve belki de orta vadede azalmasından dolayı siyasi bir çöküş de eşlik ediyor. Fırsatlar ve siyasi çözümler, iç ve dış sebepler yüzünden çökmeye devam ediyor. Bunun sebebi, içeride bazılarının şu ana dek neredeyse imkânsız görünen bir çözümü gerçekleştirme konusunda dışarıda bazı şeylere bel bağlamasıdır. Bu esnada dışarıda bazıları da yerel ve bölgesel bazı oyuncuların onay vereceğine inandıkları yamalı bir anlaşmaya varmak için yeniden pazarlık yapıyor.
Son günlerde Lübnan medyasında içeride iktidar ile muhalefet, dışarıda ise Riyad ile Tahran arasında takas denklemine dayalı bir cumhurbaşkanlığı anlaşmasının olgunlaştığına dair haberler yer aldı. Habere göre bu, Süleyman Franciye’yi Hizbullah’ın cumhurbaşkanlığı adayı olarak ve yargıç Nevaf Selam’ı da muhalefetin hükümet başkanlığı adayı olarak öne süren Fransız çabalarının bir sonucu. Bu takas, onu destekleyenler ölçüsünde bölgesel ve uluslararası değişkenlerle bağlantılıdır. Rejimin ve iktidar partisinin istediği bu takası teşvik ettiğinden şüphelenilen Fransızlar, Arap ve uluslararası aktörlerin, Arapların ve uluslararası tarafların oybirliği ile yaptığı Kuveyt anlaşmasının maddelerine bağlı kalma konusunda hemfikir olduklarını ve başta Riyad olmak üzere kararın başkentlerinin, desteklenip kabul edilse bile herhangi bir isim önerisini ele almadıklarını garip bir şekilde gözden kaçırdı. Aksine bu başkentler, reformcu kriterler konusunda ısrar ediyor. Fransızların bu çözümü ortaya sürmedeki yanılgısı, otoritesinin çökmesine rağmen kendi şartlarını içeriye ve dışarıya dayatma düşüncesinden vazgeçmeyen tek partinin vizyonunu sunmuş olmasındadır.   
İktidar rejimi, otoriteyi yeniden tesis etme fikrinden şimdiye kadar geri adım atmadı ve tüm dönüşümlere rağmen yeri sağlammış gibi davranıyor. Neyi sağlam görürse görsün bu rejim, bölgedeki ve dünyadaki büyük dönüşümleri iyi okuyamadı, aksine yakın zamanda tamamlanması zor olan bir sahneyi kısmen okuma yoluna gitti. Lübnan’ı çözüm yoluna sokabilecek ana aktörlerin bu dönüşümler karşısında sessizliği tercih etmesine rağmen rejimin istek ve temennileri, onu bu sahneyi bir gerçeklik olarak ele almaya itti.
Böyle bir zamanda rejim, bazı Arapların Suriye rejimine açılım göstermesinin (özellikle de eski Suudi Arabistan-İran diyalog turlarını idare eden arabulucu olarak eski Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin Tahran ziyaretinden sonra) İran-Suudi Arabistan anlaşmasını hızlandırmaya yardımcı olacağı ihtimaline bel bağladı.
Siyasette imkânsız hiçbir şey yoksa da Lübnan’ın Suudi Arabistan-İran diyalogu üzerine oynaması için henüz erken. Zira böyle bir diyalog gerçekleşse de bundan, Lübnan’ın bu diyalogun öncelikleri arasında illaki yer alacağı sonucu çıkmaz. Hele de İran’ın müzakereci tutumu ne Lübnan rejiminin umduğu kazanımları gerçekleştiren bir konumda ne de razı edilene kadar Esed rejimi için siyasi etkinliğe sahip iken.
İktidar rejimi ve onun çözümler ve isimler konusunda Riyad’ın söylemediği şeyleri söylemiş gibi gösteren propaganda organları, Suudi Dışişleri Bakanı’nın Kiev ziyaretini ve Suudi Arabistan’ın Ukrayna’ya sunduğu 400 milyon dolarlık destek paketini de derinlemesine okuyamadı. Uluslararası konularda benimsediği denge ve tarafsızlık siyasetini sürdüren Riyad, Arap ulusal güvenliği ve Arap ülkelerinin içişlerine dış müdahaleyi durdurma meselelerinde tarafsız değil. Bu onu, İran nüfuzu karşısında ve İran’ın Kiev’e karşı savaşa katılımı ve Ukrayna ve Suriye’deki stratejik İran-Rusya ortaklığının derinliğiyle mücadele ederken kendi dengesini oluşturmaya sevk etti.
“Arap parlamenterlerin” Şam rejimine yönelik ziyaretinde Riyad, Doha, Kuveyt ve diğer Arap başkentlerinin yer almamalarının sebebini henüz anlamamış olan Lübnan siyasi tabakasının idrak edemediği şey bu.