İyad Ebu Şakra
Siyasi analist, tarih araştırmacısı
TT

Tekrarlanan senaryolar ile alternatiflerin azlığı arasında 2024 ABD’si

 Önümüzdeki yıl yapılacak ABD başkanlık seçimleri için verilen savaşın daha da "kızışması" için ihtiyaç duyulan son şey, Başkan Joe Biden'ın sağlığını etkileyecek dramatik bir gelişmeydi ve dün vücudundan biyopsiyle alınan lezyonun kanserli hücre olduğunun açıklanmasıyla, böyle bir gelişme yaşandı.
Biyopsi operasyonundan sonraki sağlık raporları bu lezyonun büyük bir sorun olmayıp yayılma eğiliminde olmadığını, 80 yaşındaki Başkanın operasyondan sonra herhangi bir ek işlem veya tedaviye ihtiyacı olmayacağını vurguladı. Ancak fiziki olarak kondisyonu gerileyen -ki zihinsel durumunun da iyi olmadığını belirtenler var- 80 yaşındaki Başkanın başına gelenler, Biden ve yönetiminin yaşadığı gibi çetin iç ve uluslararası mücadelelerde pek çok kişiyi arkasında saf tutmaya pek de teşvik etmiyor.
Bunun da ötesinde, özellikle Demokrat Parti çevrelerine yakın Amerikan siyasi çevrelerinde, giderek artan bir şekilde Demokrat politikacıların ve seçmenlerin önemli bir bölümünün 2024 seçimleri savaşında Biden'ı yeniden aday gösterme konusunda hevesli olmadığından bahseden yaygın bilgiler dolaşıyor. Parti liderleri veya mevcut yönetim arasında ciddi bir alternatifin yokluğunda, bu tür veriler, Demokrat Parti içinde giderek büyüyen, geleneksel liberal akım ile solcu ya da “ilerici” akımı birbirinden ayıran ideolojik uçurumun “örtülmesi” sürecinin uzun sürmeyebileceği anlamına geliyor.
Şu ana kadar, geleneksel Demokratlar başkanlık savaşını başlatmak için acele etmekten kaçınmaya gayret ederken, partinin açıklanan tek adayı olan yazar Marian Williamson (70 yaşında), sol akımla bağlantılı. Öte yandan, parti yöneticilerinin yüksek bir yüzdesinin mevcut Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in 2024'te bayrağı taşıyabileceğine, son 3 yıldaki hayal kırıklığı yaratan siyasi performansının ışığında kendisini hazır bir alternatif ve güçlü bir lider olarak dayatabileceğine güvenlerini kaybettikleri söyleniyor.
Daha önce belirtildiği gibi, anketler de Demokratların Biden ile ikinci bir deneyim konusunda hevesli olmadıklarını gösteriyor. Dikkat çeken anketlerden birine göre, parti seçmenlerinin artık sadece yüzde 31'i yeniden aday gösterilmesini desteklerken, yüzde 58'i başka bir adayı tercih ediyor. Demokratların yüzleştikleri bir başka zorluk da Biden aday olmaktan vazgeçtiğini açıklamadan önce Harris'in, hatta Hillary Clinton veya Bernie Sanders'ın seçim savaşına katılmaya hazır olduğuna dair hiçbir belirti olmaması. Dolayısıyla bilinmeyen olasılıklar karşısında, tarihi Demokrat seçim sahnesinin net olmadığını, parti içindeki gelenekçilerin, 2016'da Hillary Clinton’a karşı yarışan Bernie Sanders deneyiminden daha radikal ve maliyetli bir deneyimden korktuklarını söylemek mümkün.
Öte yandan Cumhuriyetçi tarafta, skandallara, kafa karışıklığına, sorgulamalara ve yasal kovuşturmalara rağmen eski başkan Donald Trump'ın kontrolü gevşemiş görünmüyor. Keza dizginlerini koparmışçasına gittikçe daha fazla aşırılığa kayan sağcı akıma karşı koyma cüretine sahip belirli bir güç de ortaya çıkmadı. Trump döneminde görev yapan figürlerden bazılarının eski başkan ile aralarına mesafe koymalarına, onun çatışmacı siyasi söylemini ve (6 Ocak 2021'deki "Capitol baskınını” düzenleme noktasına varan) popülist davranışlarını benimsemekten kaçınmalarına rağmen, hiçbiri Trump'ın yaklaşımına ve mirasına itirazlarında formalite detayların ötesine geçemedi.
Gerçekten de, bu korkunç deneyimin üzerinden iki yıldan fazla bir süre geçmesine, son ara seçimlerden sonra partinin kanını tazelemek bir yana, -belki de- siyasi yükselişlerinin önünde bir engel oluşturduğuna inanmalarına rağmen, adaylık iddiası olan Cumhuriyetçilerin çoğu, Trump'a ve "Trumpçılara" karşı savaşta ilk kurşunu sıkmayı reddediyor. Bunun yerine halen Trump'ın Beyaz Saray'a dönüş yolunu kesecek "bir şeyin" hayalini kuruyorlar.
Bu "bir şey" adli bir gelişme, mali veya davranışsal bir skandal veya doğal bir engel olabilir. Bunlardan biri, öncelikle, Trump yanlılarını kışkırtma riskine girmeyi ortadan kaldırır. İkinci olarak, eski başkanının potansiyel adaylara karşı “iyi niyetini” güvence altına alır ki bu da, onun şu veya bu adayın adaylığını benimsemesine olanak tanıyabilir.
Son ara seçimlerde, Trump'ın muhalifleri onu devre dışı bırakmayı veya zayıflatmayı başaramadı. Gelgelelim, başta Florida Valisi Ron DeSantis olmak üzere sağcılık kisvesi altında onun halefi olabilecek bazı potansiyel adaylar, dikkat çekici zaferler elde ettiler.
Ara seçimlerin sonuçlanmasıyla savaş, geçici olarak sona erdi ki bu her iki taraf için de rahatsız edici bir "senaryo"ydu. Ne (76 yaşındaki) Trump gelecek yıla kadar aşırı sağ ses üzerindeki “tekel”inden emin olmayı sürdürdü, ne de adaylığa talip olanlar, ona meydan okuyacak kadar güçlü ve tabanını kışkırtacak kadar maceracı değillerdi. Böylece önümüzdeki aylarda büyük değişikliklere uğraması muhtemel güncel verilere göre, Cumhuriyetçiler arasında halihazırda yarış arenasına girenlerin sayısı 3 adayla sınırlı; Trump'ın kendisi, eski BM daimi temsilcisi ve eski Güney Carolina valisi Nikki Haley ve Haley gibi Hint kökenli olan zengin iş adamı Vivek Ramaswamy.
Pek çok gözlemci DeSantis'in adaylığını açıklamasını an meselesi olarak görse de, eski başkan yardımcısı Mike Pence gibi ağır topların Trump'ı desteklemeye hazır olduğuna dair şu ana kadar bir işaret yok. Nitekim yakın zamanda Pence’in, "Farklı koşullarda farklı liderler ortaya çıkar" dediği, Cumhuriyetçilerin 2024'te "daha iyi seçeneklere" sahip olacağını ve kazanacaklarına olan güvenini dile getirdiği aktarıldı.
Bu bağlamda, Cumhuriyetçi sağın güçlü kalesi ve Trump'ın açıkça destekçisi olan Fox News kanalının yayınladığı anket sonuçlarına göre, eski başkan diğer rakiplerinin açık ara önünde. Henüz adaylığını açıklamamış olsa da onu Florida Valisi DeSantis (yüzde 28) izliyor. Kalan oranlar, her biri yüzde 7 olmak üzere Nikki Haley ve Mike Pence, her biri yüzde 2 oy oranına sahip Teksas Valisi Greg Abbott ile Liz Cheney, her biri yüzde 1 veya daha az olan diğerleri arasında dağılıyor. Bu anketten anlaşılan, şu anda sadece DeSantis'in ciddi bir rekabet şansının olduğu. Üstelik şansı, Hispanik seçmenlerin yönelimlerindeki değişime paralel olarak artıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde siyasi olarak etkili en büyük azınlığı oluşturan Hispaniklerin sadakati giderek daha fazla Demokrat Parti'den Cumhuriyetçi Parti'ye kayıyor.
Hispaniklerin nüfus ve (oy) açısından en kalabalık üç eyalette - yani Kaliforniya, Teksas ve Florida'da - büyük bir seçim yoğunluğuna sahip olduklarını hesaba katarsak, doğal olarak başkanlık seçimleri dahil herhangi bir seçim savaşında oylarının önemi artıyor.