Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Suudi kadın ve yabancının aynası (2)

Suudi Arabistan’da çeşitli düzeylerde yaşanan büyük medeni atılım ışığında, Suudi kadınların gerçekleştirdiği niteliksel sıçramalarla ilgili bir önceki yazımıza devam ediyoruz.
Birkaç yıl önce, merhum Kuveytli aydın Dr. Ahmed el-Bağdadi ile birlikte Bahreyn’de sunduğum “Körfez kadını ve yabancı kadının aynasından kurtulmak” başlıklı bir bilimsel çalışma hazırlamıştım. Çalışmamda Körfez ülkelerinde kadın meselesinin izini sürmüş, Suudi Arabistan faslını geniş tutmuştum. Neden “yabancı kadının aynası” benzetmesini kullanıyoruz? O dönemde yazdıklarımı tekrarlamayacağım ama Arap edebiyatı araştırmacısı Dr. Faruk Mavasi; "Yabancı kadının aynası" açıklık ve netlik ifade eden bir metafordur der. Bu ifade ilk olarak Zürrumme'nin (ö. 735) devesini detaylı bir şekilde tasvir ettiği şiirinde geçer. Devesinin yanaklarını tarif etmek istediğinde, bir yabancı kadının aynası gibi berrak ve saydam olduğunu, ayrıca biçimli, güzel yani yumuşak ve pürüzsüz olduğunu söyler:
Biçimli bir kulağı ve pürüzsüz bir boynu
Yabancı kadının aynası gibi berrak ve yumuşak bir yanağı vardır.
Dr. Faruk bu şiirin kelimelerini açıkladıktan sonra şunu sorar: Neden “yabancı kadının aynası” deniliyor? Ardından alim İbn Berri'nin şu cevabını bize naklediyor; “Yabancı kadın, kendi kavminden biriyle evlenmemiş kadındır. Bu nedenle gittiği yerde kendisine ilgi gösteren, düzeltilmesi gereken kusur ve benzeri şeyleri kendisine gösterecek bir kadın bulamaz. Görenlerin onaylamayacağı, yadsıyacağı kusurları görmek için bir aynaya ihtiyaç duyar ve bu nedenle aynası her zaman temiz ve parlaktır.” Bu nedenle “Yabancının aynasından daha parlak” diye bir Arap atasözü vardır. Mavasi, tüm bunları söyledikten sonra şu sonuca varır; bu metafordan, kadın toplumunda yabancı bir kadının statüsünün o toplumun kızı olan bir kadının statüsü ile aynı olmadığı, bu nedenle ona önem verip kendisine bir öğüt veren ya da tavsiyede bulunan birini bulamadığı anlaşılır.
Kısacası iddialı ve tutkulu, kendisine imkân tanınmasını bekleyen Suudi kadın, kendisinden başka arkadaşının olmadığı aynasına sırlarını anlatarak, odasında izole bir hayat yaşıyordu.  Bu nedenle onu hep parlatıyordu. Ta ki yabancı kadın aynasından kurtulup, güvenle silahlanmış, iradeyle kuşanmış, devletin şemsiyesi ve toplumun hoş karşılamasıyla korunmuş olarak hayat alanına girene kadar. O zaman bahsettiğimiz gibi, bölgenin tamamında bolluk ve refahın hüküm sürmesi için Suudi Arabistan topraklarında inşa edilmekte olan şan, şeref ve zafer doğrultusunda erkek kardeşleriyle birlikte en yüksek rütbeleri ve makamları üstlenmeye başladı.