Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

1979'dan 2003'e ne oldu?

1979 yılı, Ortadoğu ve aslında tüm dünya tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Rahminde acılı bir doğumla dünyaya getirdiği iki bebek taşıyan bir yıldı. Bu iki bebeğin ilki, Humeyni'nin İran'da iktidara gelişi, ikincisi ‘Sovyet’ Rusya'nın Afganistan'ı işgaliydi. Bu ikisi ile birlikte en az kardeşleri kadar uğursuz bir bebek daha doğdu; köktendinci Cuheyman grubunun zorlu iki hafta boyunca Mekke'deki Mescid-i Haram'ı işgal etmesi hadisesi.
O yıldan beri bu 3 olayın her birinin ülkelerimizde ve tüm dünyadaki etkileri devam ediyor. Ancak bu yılın yani 2023'ün 20’inci yıl dönümü olduğu 2003 yılı, korkutuculuğu ve sarsıntıları ile kardeşi 1979 yılıyla örtüşüyor.
Dün, yani Pazar günü, W. Bush'un Saddam Hüseyin'i Irak tahtından devirme operasyonunun başlattığı ABD işgalinin 20’inci yıldönümüydü. Operasyon, Bush’un ‘şok ve dehşet’ diye nitelendirdiği 19 Mart gecesi Bağdat'ı hedef alan şiddetli bombardıman ile başladı. Saddam'ın ordusu hızla çöktüğü ve Amerikalılar Nisan ayı başlarında Bağdat'ı işgal ettiği için savaş uzun sürmedi.
ABD’nin argümanı, Saddam Hüseyin'in El-Kaide ile müttefik olduğu ve kitle imha silahlarına sahip olduğu yönündeydi. Ancak Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere Arap bölgesi ülkeleri veya çoğu, bu işgale karşı çıktılar. Elbette işgale Saddam Hüseyin'i ve onun kara Baas Partisini sevdiklerinden karşı çıkmadılar (1990'da Kuveyt'in onun tarafından işgalini ve tüm Körfez ülkelerini tehdit ettiğini hatırlamak yeterli). Karşı çıktılar çünkü Irak'ın İran'ın kucağına düşmesinden korkuyorlardı ve korktukları gibi de oldu.
Aynı yıl (bu bir tesadüf mü acaba?) Suudi Arabistan'da El-Kaide örgütünün kötü niyetli eylemleri patlak verdi. İlk kötü niyetli eylem, başkent Riyad'ın doğusunda bulunan sivil konut sitelerine düzenlenen bombalı saldırıydı. 12 Mayıs 2003'te gece yarısı, Mısırlı El-Kaide lideri Seyful Adl'ın İran'daki karargahından yönettiği ve kontrol ettiği 9 El-Kaide üyesi intihar bombacısı 3 siteye 4 araçla aynı anda bombalı saldırı düzenlediler. Söz konusu siteler: Durrat el-Cedavel, el-Hamra ve Vinyl Company’di. Saldırı sonucunda, farklı uyruklardan 26 kişi hayatını kaybetti ve 160’tan fazla kişi yaralandı.
Bu saldırı, daha sonra onu kimin desteklediğini, lideri Usame bin Ladin'i ve halefi Eymen Zevahiri'yi kimin övdüğünü öğrendiğimiz El-Kaide örgütünün Suudi Arabistan tarihinde sebep olduğu kasvetli bir dönemin başlangıcıydı. Her şeyin birbirine karıştığı zor bir dönemdi ve Suudi Arabistan devleti bir süre sonra El-Kaide'yi zayıflatmayı başarıp geriye kalan üyeleri Yemen, Irak, Afganistan, İran ve diğer ülkelere kaçmak zorunda kalana kadar devam etti.
15 Mayıs 2003'te, yani, Riyad'ın doğusuna düzenlenen El-Kaide saldırılarından iki gün sonra, Şarku’l Avsat gazetesinde (Bişar mutfağı ve Gırnata yemeği) başlıklı bir makale yazmış ve orada şunu söylemiştim:
“Suudi Arabistan'da yaşadığımız bu anın, üzerinde çokça durmamız gereken istisnai bir an olduğunun bilincine varmazsak, büyük bir hata yaparız. Yerel dini söylemde büyük ve gerçek bir reform hareketi gerçekleştirelim. Bu, bizim bu çağda yaşamamıza, insan uygarlığına katkıda bulunmamıza, ondan önce de kendimizin ve halkımızın yararına bir şey yapmamıza yardımcı olacaktır.”
O zaman şunu dilemiştim:
“12 Mayıs hadisesinde saf çirkinlikten başka bir şey görmüyorum, ama bir faydası varsa, o da belki bizi bu derin uykudan uyandıracak ve bizi bu kapalı çemberden çıkaracak olmasıdır.”
O tarihten bugüne geçen 10 buçuk yıldan daha kısa bir süre sonra, bugün yeni Suudi Arabistan Vizyonu ipeğinin dokumacısı Muhammed bin Selman'ın eliyle büyük bir dini ve sosyal reform umudu doğdu.