Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İran, Hizbullah’ın işleyişini değiştirmeyi başarabilecek mi?

Lübnan sınırından İsrail'e roket fırlatılmasının nedenleri ve gerçekte kim tarafından fırlatıldığı hakkındaki belirsizliğin ortasında, paylaşılan pek çok çelişkili bilgi var. Hizbullah kaynakları eylemden haberdar olduklarını yalanladı ve roketlerin İsrail'in Mescid-i Aksa'da ibadet edenlere yönelik saldırısına misilleme olarak "Hamas" üyeleri tarafından fırlatıldığını, bu eylemin güney Lübnan'daki angajman kurallarını değiştirmediğini söyledi. İsrail'in karşılık olarak Lübnan'a  saldırılar düzenlemesine ve Hizbullah’ın Suriye'deki üslerine yönelik günlük tepkisini tırmandırmasına rağmen Hizbullah sessiz kaldı ve saldırılara karşılık vermedi. Al-Manar televizyonunun haber bültenleri, Hizbullah'ın sessiz kalmasının doğru tepki olduğunu ve bunun, Hizbullah’ın yapabileceklerine karşı önlem olarak şu anda sığınaklarda uyuyan İsraillileri korkutmaya ve düşmanı gerginleştirmeye yönelik başlı başına bir psikolojik savaş olduğunu söyledi.
Ancak Lübnan'ın güneyinin tamamının tartışmasız ve rakipsiz, Hizbullah'ın kontrolündeki bir bölge olduğu kimse için sır değil. Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kuvvetleri bile Hizbullah’ın belirlediği bir alan içinde hareket ediyor ve bu alanın dışına çıktıklarında Hizbullah destekçileri tarafından tasarlanan saldırılara maruz kalıyorlar. Tıpkı Ocak 2022'de kimliği belirsiz kişiler Bint Cubeyl'de bir UNIFIL devriyesinin yolunu kesip, devriyenin bölgenin fotoğraflarını çektiğini iddia ederek devriye personelini darbederek araçlarını ateşe verdiğinde olduğu gibi. UNIFIL komutanlığı açıklamasında devriyenin yolunu kaybettiğini söylemişti. Bu saldırı Aralık 2022’de tekrarlanmış ve UNIFIL’de görev yapan bir İrlandalı asker, UNIFIL sözcüsü tarafından reddedilen devriyesinin bölgenin fotoğraflarını çektiği bahanesiyle öldürülmüştü. Herkesin bildiği gibi Lübnan ordusu güneyde, Hizbullah’ın askeri liderliğiyle koordinasyon olmadan hiçbir harekette bulunmuyor. Lübnanlılar, uçuşa yasak bir bölgesinin üzerinden geçtiği için Hizbullah’ın fırlattığı bir roketle helikopteri vurularak şehit olan Pilot Yüzbaşı Samer Hanna'yı çok iyi hatırlıyor. O dönem görevde olan eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın sunduğu bahane tepki çekiciydi. Cumhurbaşkanı bir Lübnan askerinin şehit edilmesine tepki göstermek yerine şehit yüzbaşının o bölgede ne işi olduğunu sorgulamıştı. Dolayısıyla “Hamas” ya da başka bir askeri grubun bu bölgeden İsrail'e 34 roket atması ve sonra Hizbullah’ın çıkıp bu eylemden haberi olmadığını iddia etmesi mümkün değil. Hizbullah’ın suç ortağı olduğu ya da gerçekten haberi olmadığına inanacak olursak ortada ciddi bir güvenlik açığı olduğu kesin. Gelgelelim Heniyye'nin “Hamas” imzalı roketleri Lübnan'dan fırlatma kararının, Nasrallah ile “Kudüs Gücü” Komutanı İsmail Kaani ve İran'ın Beyrut Büyükelçisi Mucteba Emani ile bir araya geldikleri iftar daveti sonrasında gerçekleştiği biliniyor. O halde Hizbullah’ın buradaki amacı nedir?
Direniş Cephesi ile temas halinde olan Lübnanlı bilgi kaynakları, Hizbullah’ın yakında gerçekleşeceği konusunda liderliğinin bilgi sahibi olmadığı Suudi Arabistan-İran yakınlaşmasından ve aynı şekilde Çin'in himayesinde prensipte varılan anlaşmanın ardından olayların hızlanmasından kaynaklanan endişeleri olduğunu söylüyor. İki ülkenin önce pek çok ek ve dipnotun olduğu Yemen'e odaklanmasına rağmen, anlaşmanın bir sonucu olarak başka hızlı gelişmeler de yaşandı. Suriye'ye yönelik Arap izolasyonunun sona ermesi bunun görülen ilk işaretleriydi. Bütün bunlar kaçınılmaz olarak Hizbullah'ın Yemen ve Suriye'deki genişlemesinin gerilemesi anlamına geliyor. Hizbullah, bu durumda İran'ın Veliyy-i Fakih’in emriyle çatışma bölgelerinde birlikte savaştığı Hizbullah’ın faaliyetlerinin doğasını basit bir nedenle değiştirmesinin muhtemel olduğunun farkında. O basit neden de artık bir İran-Suudi Arabistan çatışması olmayacak ve büyük bir güç olarak Çin’in bunu garanti edecek olması. Dolayısıyla Hizbullah roket saldırıları ile İran'daki üstlerine Suudi Arabistan-İran anlaşmasının bedelini ödemeyeceği, İsrail ile nasıl biteceğini kimsenin bilemeyeceği bir savaşı patlatarak durumu tersine çevirip bölgeyi ateşleyebileceği mesajını vermek istedi. Direniş medyasının Hasan Nasrallah'ın İsmail Heniyye'yi karşılama görüntülerini servis etmesi sembolikti ve Hamas füzelerinin Hizbullah’ın da füzeleri olduğunu vurguluyordu. Ancak Binyamin Netanyahu, Nasrallah ve Heniyye’ye karşı pusudaydı ve pazartesi akşamı, Güney Lübnan'da bir "Hamas" üssüne izin vermeyeceği tehdidinde bulundu. Lübnanlılara, sadece Lübnan'ın el-Kalile bölgesinden İsrail’e roket fırlatanların Lübnanlı olmadığına dair güvence veren geçici hükümetin Başbakanı Necip Mikati için bu uyarı yeterli miydi? Mikati bize bu bilgiyi kimin, bir Lübnanlı tarafın mı kendisine verdiğini söylemedi. Örneğin bir izci ekibi neler olduğunu bilip, Mikati’ye roketleri fırlatanların “kondu güvercinler, uçtu güvercinler” (ç.n. çocukların oynadığı bir oyun) türünden olduklarını mı bildirdi? O bölgeye kondular, roketleri fırlattılar ve uçup gittiler! Necip Mikati de Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib'i, İsrail'i Lübnan'a yönelik saldırganlığından dolayı Güvenlik Konseyi'ne şikâyet etmekle görevlendirdi.  Bundan şunu mu anlamalıyız; geçici Lübnan Başbakanı’nı zor durumda bırakmak için füze atanları Lübnan'a gönderen İsrail'di. Başbakan ile “Lübnan Cumhuriyeti polisi” ve Buhabibi iyi iş çıkardılar. Nitekim İsrail karşılık olarak Lübnan’ı bombaladığında çözüm Mikati ve Buhabib'in cebinde hazır duruyordu; İsrail’i şikâyet etmek. Hasan Nasrallah'a gelince, bölgedeki değişimin kaçınılmaz olarak geleceğini ve bunun çok hızlı bir şekilde gerçekleşeceğini bilmeli. Hizbullah ise bu değişimi özümsemedikçe değişemeyeceğini, buradan yola çıkarak Lübnan içinde daha fazla karışıklığa tanık olacağımızı söyleyebiliriz. Tahran'ın bundan sonra kendini neye adayacağını göz önünde bulundurmaması beklenemez, çünkü artık omuzlarından bir yük kalktı. Şimdi yaptırımları hafifletmesine yardımcı olacağı umuduyla yeni bir aşama için gayret ediyor. Bu aşama şimdiden başladı, zira yakın zamanda İran ve Rusya'nın Hazar Denizi yoluyla aralarındaki deniz taşımacılığını artırmayı görüştükleri bildirildi. İran ve Rusya'dan üst düzey yetkililerin Hazar Denizi yoluyla taşımacılığı artırmayı teşvik etmenin çeşitli yollarını inceledikleri belirtildi.
İran Ulaştırma ve Şehircilik Bakanı Mehrdad Bezrpaş ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Özel Temsilcisi Igor Levitin, geçtiğimiz pazar günü Tahran'da yaptıkları görüşmede çeşitli hava, deniz, kara ve demiryolu taşımacılığı yollarında iş birliğini ele aldılar.
Deniz taşımacılığında İran ve Rusya limanları arasındaki uzun iş birliği geçmişine atıfta bulunan İranlı bakan, her iki ülkenin de ikili ticarette diğer limanların potansiyelinden faydalanması gerektiğini vurguladı. Dev Rus gemisi "Ro Ro"nun geçen Nisan ayında 21 yıl sonra ilk kez İran'ın kuzeyindeki Novşehr Limanına yanaştığını ve bunun iki ülke arasındaki deniz ticaretinde önemli bir adım olduğuna inandığını söyledi. Levitin, Tahran'da kaldığı süre içinde Cumhurbaşkanı Baş Yardımcısı Muhammed Muhber ile de cumartesi günü erken saatlerde bir toplantı yaptı ve stratejik öneme sahip kuzey ve güney arasında bir uluslararası geçiş koridoru kurmaya yönelik projeyi görüştü.
Levitin toplantıda, iki ülke arasında ortak yatırım projelerinin hayata geçirilmesiyle İran ve Rusya'nın bölgede gıda ürünleri ihracatında önemli bir merkez haline getirilebileceğini söyledi. Bu durumda Nasrallah, İsmail Heniyye'nin hatrına İran-Rus projelerini dinamitlemeye cüret eder mi yoksa ondan istenen bu mu?