Hamad Macid
TT

Kronik ‘Bayram Hilali’ sorunumuz

Bu yıl Ramazan Ayı’nda oruç tutanlar, Ramazan'ın kış mevsimine yaklaşmasıyla serinletici bahar esintilerinin tadını çıkarırken, Ramazan Bayramı'nın önümüzdeki Cuma mı yoksa Cumartesi mi olacağı konusundaki kronik tartışma bu yıl da alevlendi.
İnsanlar iki taraf arasındaki tartışmaya alışkındır.
Biri hilali çıplak gözle görenler tarafı ve diğeri astronomlar tarafı.
Ancak bu sefer astronomlar ile takvimciler arasında marjinal bir tartışma yaşandı.
Bazı astronomik takvim hesaplamaları hilalin güneş batmadan önce battığını söylese bile gökbilimciler hilali gördüklerini söyleyen çıplak gözle görenler tarafını suçluyor.
Gökbilimciler de takvimcileri, gün batımından birkaç saniye sonra ay batsa bile çıplak gözle görülmesi ve fark edilmesi mümkün olmayan soyut hesaplara dayanmakla suçluyor.
Bu makalenin amacı eski ve sürekli yenilenen bir konu üzerine kafa yormak değil, konunun tamamen çözümsüz göründüğünü vurgulamaktır.
Çünkü İslam aleminin dört bir yanında fıkıh meclisleri, astronomi kurumları, dini merciler ve ulema heyetleri her yöntemi ve her görüşü denemiştir. Destekçileri, argümanının, bilgisinin ve dinî dayanağının gücüne ne kadar bağlı olursa olsun, bu meseleye kesin bir görüşle karar verilemedi.
O halde bayramı kutlamak için İslam ülkelerindeki farklılıktan dolayı sızlanmaya ve velveleye gerek yoktur. Çünkü ihtilaflar, yalnızca basit okuma farklılıklarına dayanmaktadır.
Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, pagan ve ateist astronomlar tarafından doğrulanan astronomik hesaplamalar, doğu yarımküredeki ülkelerin bu ay ayın doğuşu ve batışında batı yarımküredeki ülkelerden farklı olduğunu söylüyor.
Şayet durum buysa, Endonezya'nın Moritanya'dan, Özbekistan'ın da Güney Afrika'dan farklı olması gayet doğaldır.
Önemli olan husus, her İslam ülkesinde halkların birliğini bozacak bir ihtilaf olmamasıdır.
İster çıplak gözle yapılan dinî görüşü, ister astronomik hesapları, isterse de ikisini sentezleyen görüşü benimsesin, her ülke için yasal bilimsel referansa mutlak güvenin gerekliliği önemlidir.
Ne yazık ki, bilimsel verilere dayanan dinî otoriteye karşı çıkan bazı meraklılar da var ve bu yüzden insanların bayramı kutladığı gün onlar oruç tutuyorlar! Ülkelerindeki fetva kurumunun benimsediği şeyin yanlış olduğu bahanesiyle farklı bir günü bayram olarak kutluyorlar.
Doğu ve batı ülkelerinde yaşayan Müslüman azınlıkların dünyasındaki kasvetli ve üzücü manzara da varlığını sürdürüyor. Zira İslâmî merkez ve kurumlar mezhepsel, ideolojik, etnik ve hatta siyasi farklılıklarına göre bayram gününün belirlenmesinde ortak bir görüş benimseme konusunda farklılık gösteriyor.
90’lı yıllarda Londra'daki İslâm Merkezi'ndeki çalışmalarım sırasında bu ihtilaftan ötürü sıkıntı çektim. Biz ve başkaları, bölgesel ve kıtasal olarak ortak bir söylem üzerinde anlaşmak için büyük çaba sarf ettik, lakin boşuna.
Batı ülkelerinde yaşayan Müslüman öğrenciler arasındaki tablo en acıklısı olmaya devam etti. Çünkü ailelerin bayram gününün belirlenmesine ilişkin farklı tutumları, onlara ve okullarına gölge düşürüyor.