Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Sudan: Sahvanın sonu ve mayınlı fikirler

Sudan, kaos korları üzerinde yürüyor ve iç savaş tehlikesi içinde kıvranıyor, kaos, orada olup bitenlerin geniş bir başlığı. Birçok ülke, gözlemci ve analist ne olduğu ve olmakta olduğu konusunda net bir görüşe sahip değil. Bu muğlaklık, orada gizli saklı bir şeyin olduğu ve kimsenin bu konuda konuşmak istemediği veya bu konuda kesin bilgiye sahip olmadığı ihtimaline işaret ediyor.
Pek çok kişinin Sudan'daki ağır köktendinci miras hakkında sessiz kalması, gerçekleri görmezden gelmek ve yanılsamaların arkasında sürüklenmektir. Sudan, köktendincilik ve siyasal İslam ile uzun geçmişi olan bir ülkedir. Müslüman Kardeşler'in (İhvan-ı Müslimin) kurucusu Hasan el-Benna otuzlu yılların ortalarından itibaren cemaatin Mısır dışında da şubelerini kurmayı düşündü. Kırklı yıllarda, Dış Dünya ile İletişim Dairesi veya İslam Dünyası ile İletişim Ofisi kuruldu ve daha sonra bu bölüm gelişerek, bugün "uluslararası örgüt" olarak bilinen şeye dönüştü. Bu bölümün en ünlü çalışanlarından biri, Yusuf el-Karadavi idi. Karadavi, “Köy ve Mektep Çocuğu" adlı kitabında bu bölümün çalışmalarını şöyle açıklıyor: “İhvan'ın doğusu ve batısıyla İslam dünyasının meseleleriyle ilgilenmek, bu meseleler hakkında bilgi toplamak ve etkili taraflarla temasa geçmek için kurduğu İslam Dünyası ile İletişim Ofisi’nde çalışıyordum.” Kırklı yılların sonunda Müslüman Kardeşler'den etkilenen ilk öğrenciler Sudan'a gelmeye başladı. Ellili yıllardan Ömer el-Beşir ve Hasan et-Turabi liderliğindeki ordu-İhvan darbesi anına kadar bu “İhvan” varlığı gelişerek farklı isimler ve çeşitli semboller altında örgütlü bir varlık haline geldi. Bundan sonra köktendinci hareket Sudan'ı yönetti ve siyasi, ekonomik ve askeri olarak hayatın her alanına nüfuz etti. Eğitimi kontrol ettiği için köktendinci İhvan fikirlerini taşıyan nesiller yetiştirdi ve 30 yıl boyunca tüm alanlarda birbirini takip eden nesiller mezun etti. 2018'de Sudan'daki köktendinci yönetim, ordu lideri el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri lideri Hamideti’nin öncülük ettiği bir askeri darbeyle devrildi. Ömer Beşir, bazı liderlerle birlikte hapsedildi ve Sudan'da “köktendinci hareket”in ve “siyasal İslam”ın sona erdiği, ülkenin yeni bir döneme girdiği söylendi. Tarihin mantığı, insanların ve toplumların doğası, örgütlü ideolojik hareketlerin bir gecede buharlaşabileceğine dair ikna edici herhangi bir fikri yönelim inşa etmemize yardımcı olmuyor. Aynı şekilde bir siyasi sistemin çöküşünün, onun devlet ve toplum, sivil ve askeri kurumlardaki 30 yıllık fikri ve ideolojik faaliyetini ortadan kaldırmayacağını gösteriyor. Aksine, tüm modern bilimler, fikirlerin hızla ölmediğinin ve askeri darbelerle yok olmadıklarının altını çiziyor.
“Sahva’nın (uyanışın) sonu" veya "siyasal İslam" hareketlerinin ve örgütlerinin, söylemlerinin, ilkelerinin ve ideolojilerinin sonu, çeşitli nedenlerle Arap dünyasında bazıları tarafından tedavülde tutulan fikri ve siyasi bir tez. Ancak bu hiçbir bilimsel kriteri veya gerçekçi ölçüyü kanıtlamayan yıpranmış bir tez. Bilimsel olmaktan ziyade boş lafa yakın ve yaygınlığı, bu satırların yazarının yıllar önce "sistematik bayağılık" dediği şeyin yaygınlığıyla uyumlu. Bugün Sudan'da olanlar, bazı tehlikeli fikirlerin bir mayın ve potansiyel olarak ölümcül olabileceğinin kanıtı. Mayınlıdırlar çünkü patlamak için doğru anı beklerler, ölümcüllerdir çünkü kaos yaratma, şiddeti yeniden canlandırma ve silahlı grupları birbirine düşürme yeteneğine sahiplerdir. İdeolojileri ve tarihleri ​​gereği siyasal İslam unsurları ne insan hayatının ne de kanın kutsallığına değer vermezler. Aksine, kaos, kanlı devrimler ve silahlı darbeler üretmenin Allah yolunda cihadın bir parçası olduğuna inanırlar.
Öncesinde ve sonrasında diğerlerine söylenenler Sudanlılara da söylendi. Onlara Sahva’nın bittiği, “siyasal İslam” gruplarının, partilerinin ve akımlarının son nefeslerini verdikleri ve sonsuza dek sona erdikleri söylendi. Hepsi olmasa da bazı Sudanlılar onlara inandı ve bugün Sudan, bu tür "mayınlı fikirlere" inanmanın bedelini ödüyor. Yine Sudanlılara siyasal İslam gruplarının, tezlerinin ve 80 yıldır süregelen ilkelerinin, kavramlarının ve örgütlerinin buharlaştığı ve yok olduğu söylendi. Sudan'da 30 yıldır iktidarda olan eski İslami hareketin artık yok olduğu ve bir kalıntı haline geldiği söylendi. Yine Sudanlıların hepsi değil de tarihin ve insan toplumunun yasalarını bilmeyen bazıları buna inandılar. “Sahva’nın sonunu” ve “siyasal İslamcı grupların bittiğini” sorgulayanların “sakat”, “önyargılı” ve “şüpheci” oldukları söylendi. Sıraladıkları fikri, felsefi, olgusal ve tarihsel tüm kanıtlar değersiz ve hiçbir faydası olmayan boş teoriler denildi. Herkes değil ama maalesef bazıları inandı. Sistematik bayağılık zamanında yaşayan zihinlere ne yazık. Sahva’nın bir veya iki değil, birkaç boynuzu vardır. Onu ve etkilerini önemsemeyip küçümsemek, bu tür ölüm, öldürme ve kan dökmeyle sonuçlanır, böyle bir kaos ve iç savaş yaratır. Başkasından ders alanlara, bugünü ve geleceği için uyanık olanlara ne mutlu.
İnsani olgular tek bir faktörle açıklanamaz. Sudan'da olup bitenlerin "köktendinci yönüne" odaklanmamız, "söylenmeyenin" altını çizmek ve onu karmaşık sahnenin denklemleri arasına iade etmektir, çünkü herkes onu bir kenara bırakmayı kabullenmiş görünüyor. Şunu da hatırlatmalıyız ki, 10 yıl önce yanlış bir şekilde “Arap Baharı” olarak adlandırılan “köktendinci bahara” bölgesel ve uluslararası düzeyde yatırım yapan ülkeler halen mevcut, aktif ve güçlüler, birçok siyasi, ideolojik, finansal ve medya aracına sahipler. Onlarca yıl gruplara, partilere ve siyasi sembollere yatırım yapanların bu yatırımlarından, nüfuzlarından, güçlerinden ve çıkarlarından direniş göstermeden vazgeçeceklerini düşünmek mantıklı değil. Dönem yakın ve hafıza canlıdır.
"Sistematik bayağılık" çağında, fikirlerin ve eğilimlerin eleştirisi yalnızca entelektüel bir modaya ve sosyal medya aceleciliğine dönüşür. Kullanıcılar, fikirlerin, ilkelerin, grupların, partilerin, ideolojilerin ve inançların bir tweet, paylaşım veya video ile sona erebileceğini zannederler. Hızla yayılan bir “hashtag” veya günlük “trend” ile onlarca yıllık “kuluçka merkezleri oluşturma”, “nesilleri seferber etme” ve “beyinler yaratma” çalışmalarını ortadan kaldırabileceklerini varsayarlar. Böyle düşünenler, çoğalan bilimleri, sabit insan doğasını ve fikirlerin tehlikelerini görmezden geldikleri için büyük bir yenilgiye uğramaya mahkumdurlar.
Sudan içinde ve askeri güçleri arasında kaos çıkartmak, bölgesel ve uluslararası dış müdahalelerin önünü açıyor. Devletler de anlık duygu ve hislerin değil, kendi çıkarlarının peşinden koşarlar, onlar için yalnızca kalıcı çıkarlar vardır. Sudan büyüklüğünde bir ülkeyi ve Doğu Afrika büyüklüğünde bir alanı her ülkenin vizyonuna, çıkarlarına ve gelecekteki ilişkilerine göre ele alması doğaldır.
Son olarak, ihtiyatlı okuyucu, fikri tartışmaları gerçek olaylarla ilişkilendirmekte iyidir. Olaylar kızıştığında ve sahneler karmaşıklaştığında, düşünce ve analiz gücü test edilir. Sudan'ın içinde bulunduğu krizden çıkacağına dair umut devam ediyor.