Bireyler ve toplumlar, hükümetler ve devletler, halklar ve uluslar olsun insanlar arasındaki çatışma kesin ve kaçınılmazdır. İnsanlık uzun tarihi boyunca bu çatışmaların arkasında fazla sürüklenmemeyi, akıl daha geniş bir alana sahip olduğunda çatışmaları kontrol etmeyi öğrendi. Hayatın doğası, dünyada çatışan çıkarlar, çoklu öncelikler ve farklı taraflar olduğu sürece çatışmaların bitmediği ve bitemeyeceği gerçeğinde yatıyor. Bu başı ve sonu olan, kapanan tek bir dava değil, devam eden ve devam edecek olan bir süreç. Bu yüzden insanlar, bu devamlılık ile başa çıkmak için fikirler ve ilkeler, bilimler ve mekanizmalar, kanunlar ve sistemler geliştirdiler.
Rusya-Ukrayna savaşında, savaşın başından beri herkes hesaplarında ve hedeflerinde yanıldı. Yine de "Kremlin"i bir insansız hava aracıyla hedef almanın, kim olursa olsun arkasında duran için büyük bir ahmaklık olduğu konusunda herkes hemfikir. Çünkü uyuyan canavarı uyandırmak kimsenin çıkarına değil. Rus devleti tarafından planlanmış olduğuna dair hikâye, inandırıcı bir hikâyeden ziyade, bu tehlikeli olayın sonuçlarından bir kaçış. Kimse rakibine zarar vermek için kendi görüntüsünü bozmaz. Evet, ülkeler çeşitli nedenlerle ve farklı amaçlarla benzer olaylar yaratabilirler, ancak böyle bir olay uluslararası alanda güçlü Rusya imajını bozar, Rusya'nın yıllardır mücadele ettiği Batı politikasının özü olan onu siyasi ve askeri olarak küçük düşürmeyi isteyenlere bir delil sunar.
Bölgede tüm dünyanın şahit olduğu büyük uzlaşmaların yaşandığı bir dönemde Sudan'da bir anda patlak veren iç savaş tehlikesi, daha ziyade, kişiler ve kurumlar arasındaki çekişmenin ve dış ilişkilerin örtüştüğü, gerçek bir çözümün bulunmadığı karmaşık ve iç içe geçmiş koşulların ve birikimlerin sonucudur. Bunu ele almak, çatışmaların sürekliliğine olan inancı ele almak ve modern siyasi çerçeveler içinde çözüm aramaktır.
Suudi Arabistan'ın, ABD ve bölgedeki müttefikleriyle birlikte Sudan'da yaptığı şey, iş işten geçmeden önce kontrol altına alınabilecek her şeyi kontrol altına almaya yönelik büyük ve geniş çaplı bir acil durum operasyonudur. Önce ateşkes için yapılan plan ve onlarca uyruktan binlerce insanın büyük tahliye operasyonu, tüm gözlemcileri hayrete düşürecek şekilde gerçekleştirildi. Aynı zamanda Cidde'de anlaşmazlığın iki tarafını bir araya getirmek ve gelişmeleri kontrol altına almak amacıyla kademeli ve en iyi çözümler sunmak için siyasi süreç başlatıldı. Orada yaşananların insani boyutuna da büyük önem veriliyor.
Bölgenin hafızası, on yıllardır bölgeye hâkim olan trajedilerin, ister ideolojilerin ve çatışmaların kontrolden çıktığı bir dönemde Arap devletlerinin kendi aralarında, ister Arap olmayan komşu ülkeler İsrail, İran ve Türkiye ile Arap sistemi ülkeleri arasındaki savaş, çatışma ve anlaşmazlıkların büyüklüğünü henüz unutmadı. Dünyanın büyük güçlerinin bölgeye yönelik tüm stratejilerinin bölge ülkeleri ve halkları pahasına da olsa devam etmesi, sürdürülmesi amaçlanan çıkarları mümkün olduğunca gerçekleştirme çabalarını hatırlıyor.
Askeri darbeler, devrilen monarşiler ve gösterişli sloganlar dönemi, İsrail ile savaşların verildiği bir dönemdi. Sayısız komplolar ve çatışmalar yaşandı. Ülkeler Soğuk Savaş ile doğu ve batı kampları olmak üzere ikiye bölündüler. Ardından 8 yıl süren ve bölgeye birçok kayıp yaşatan Irak-İran savaşı, Afganistan'ın Sovyetler Birliği’ne karşı savaşı, Saddam'ın Kuveyt'i işgali ve kurtarılması geldi. Yeni yüzyıl terör şeytanının ortaya çıkışı, Irak ve Afganistan devletlerinin devrilmesiyle başladı. Onu İran'ın birçok Arap ülkesine yayılması takip etti. Bunların hepsi bir dönem süren çatışmalardı, sonra bazıları sona erse de çatışmanın kendisi bitmedi ve her zaman kendine yeni bir şekil buldu
Ardından Türkiye'nin yayılma, genişleme hayalleri, geniş bir köktendinci ittifak ve Arap "köktendinci baharı" anı geldi. Rejimler ve devletler yıkıldı, özgürlük, demokrasi ve haklar sloganları altında “kaos istikrarı” yayıldı. Ama sloganlar yok oldu ve arkasında gizlenen köktendincilik ortaya çıktı. Bazı ülkeler yeniden ayağa kalkıp kendilerine döndüler. Bazıları ise henüz kendilerine bir çıkış yolu bulamadılar, çatışmalar devam ediyor ve edecek, çünkü tarihin, insan doğasının ve yaşamın mantığı budur.
Suudi Arabistan, bölgeyi sakinleştirmek, savaşlarını ve çatışmalarını tüm bölgenin yararına olacak şekilde yönlendirmek, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın vizyonu kapsamında bölgenin “yeni Avrupa” olması için büyük çaba sarf etti. Dünya, bazı ülkelerin nasıl istikrara kavuştuğuna ve bazı çatışmaların nasıl yatıştırıldığına tanık oluyor. Suriye'nin yeniden Arap saflarına katılması için harcanan çabalara herkes şahit. İşte şimdi de Sudan'ın geri kazanılması için tüm dünyanın gözü önünde çaba harcanıyor.
Büyük uzlaşmalar, çatışmaların sona ermesi değil, aksine bunların kurallara bağlanması, ortak çıkarların aranması ve tüm tarafların kazanmasının sağlanması demek. Bölgenin boş ve kanlı çatışmalarını, siyasi ve ekonomik araçlar ile üstünlük ve ilerleme için rekabetle çıkar çatışmalarına dönüştürmek, bölgenin unutamayacağı tarihi bir dönüşüm olacak. Özellikle de hedeflerine ulaşıp, çatışma ve savaşlardan bitkin düşmüş bir bölge için farklı bir gelecek inşa ettiğinde.
Bu mücadeleler, çekişmeler ve gelişmeler arasında bireylerin, toplumların ve devletlerin doğası değişiyor. Akımlar ve sloganlar zayıflıyor, başkaları ortaya çıkıyor ve hayat şu ve bu ile devam ediyor. Her aşamada zor misyonlar ve büyük yönelimler için var olan ve yaratılan akımlar ve kişilerin yanı sıra, kargaşa yaratan veya onu teşvik eden kişiler oldu. Araplar geçmişte şöyle demişlerdi: "Yanında akılsız biri olmayan küçük düşer." (Bu söz, bilgili insanın yanında onu savunacak akılsız kimseler olmadığında, onu hedef alan akılsızlarla bizzat muhatap olacağı için küçük düşeceği anlamına geliyor ç.n.). Yine eski Araplardan biri şöyle demiştir: “Halkı yönetecek bir baş olmazsa kaos hüküm sürer ama akılsız bir kimse baş olduğunda da halk bozulur.” Tarih ve coğrafya boyunca bu böyle oldu ve olmaya devam ediyor. Bu, kalıcı çatışmaların sürekliliğinin bir parçası.
Çatışmaların kontrol edilebilecek ve çözülebilecek sınırlı sorunlar olduğunu düşündükleri için çatışmaların sürekli yenilenmesinden usananlar var. Oysa çatışmaları kalıcı bir süreç olarak tasavvur etseler, onlarla başa çıkmak, alışılmışın ve beklenenin bir parçası haline gelirdi. Ama güçlü ve asil insani duyguların hakimiyetinden dolayı çoğu insan buna dayanamaz. Bu nedenle her insanın kendi mesleği, alanı ve bir ilgisi vardır ve bu sayede bilimler çeşitlendi, bilgiler değişti, disiplinler ayrıldı ve herkes iyi olduğu alana yöneldi.
Sudan'daki süreç, Sudan, bölge ve dünyada daha önceki modellere ve örneklere kıyasla rekor bir sürede bir tür müzakere sürecine yöneldi. Bu başlı başına cesaret verici, bölge ülkeleri ile dünyadaki müttefiklerinin güçlü müdahalesi bunu hızlandırdı. Sudanlı taraflar Cidde'de buluştuğunda, silahlı çatışmayı durdurmakla başlayan ve ardından diğer aşamalara geçen bir yol haritası belirlemek mümkün olacak. Her ne kadar bu, insanoğlu ve çatışmalarının doğasının aksine olsa da tüm bunların geleceği, başka hiç kimsenin değil, çatışan Sudanlıların iradesine bağlı.
Son olarak, insanlar arasındaki çatışmalar farklı tezahürlerle ve farklı yöntemlerle devam edecek. En büyük başarı, çatışmaları yıkım yerine barışçıl ve verimli rekabete yönlendirmekte gizlidir.