Türkiye seçimleri sonuçları ne olursa olsun bu bir iç mesele ve tam anlamıyla Türkiye'nin kararı olmaya devam edecek. Erdoğan'ın zaferi de bir istisna değil. Erdoğan'ın geçmiş politikalarına ve Müslüman Kardeşler'in (siyasi cephesi) Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile ittifakına rağmen Erdoğan'ın Türkiye'nin İslami derinliğiyle, özellikle Araplarla yakınlaşmayı içeren son politikaları, ‘sıfır’ sorun politikası üretme adımları Suriye ve Mısır da dahil olmak üzere bir önceki aşamanın düşmanlarına karşı açılım politikaları başlatması, yeni Erdoğan Türkiyesi ile pek çok yakınlaşmaya fırsat sağladılar.
Türkiye seçimlerinin tamamen Türkiye’nin meselesi olduğu doğru ve ülkeyi yönetecek kişiyi reddetmeye, hatta kabul etmeye bile hakkımız yok. Çünkü bu tam anlamıyla Türklerin meselesi. Bununla birlikte, özellikle Türkiye'nin bölgede önemli ve aktif bir ülke olması nedeniyle, Babıali hükümdarı bölgesel ve uluslararası siyaseti etkilemeye devam edecek. Erdoğan'ın son yakınlaşmadan önce izlediği gibi katı veya kasıntılı siyasi yaklaşımda herhangi bir değişiklik veya devamlılık, popülist söylemin terk edilmesinin bölgeye de etkisi var. Türkiye'nin popülist söylemi hem Arap çevresinde pek çok soruna yol açtı hem de Avrupa Birliği’nin dışında kalmasına neden oldu. Oysa Türkiye’nin coğrafyası gereği büyük bir kısmı Avrupalı ve kendisi NATO'nun önemli bir üyesi. Türkiye'nin AB dışında kalmasına Batı gerekçe olarak, Erdoğan'ın özellikle geçmiş dönemlerdeki çatışmacı politikalarını gösteriyor. Daha sonra Erdoğan, Arap Körfez bölgesinden başlayarak Arap dünyasına karşı uzlaşmacı bir söylem benimsedi, Mısır ile uzlaştı. Türkiye'nin ulusal güvenliği için bir derinlik oluşturma gerekçesiyle Suriye topraklarında kontrolü altına aldığı sınır bölgesi ve sınır şeridi nedeniyle aralarında var olan anlaşmazlığa rağmen, Suriye ve liderliğine yönelik olumlu mesajlar verdi. Türkiye’nin Suriye toprakları içinde 30 kilometre derinliğinde oluşturduğu şeridin sonu, geçmişte Suriye’den çekip alınan İskenderiye Sancağı gibi, Türkiye topraklarına katılmak olabilir.
Erdoğan'ın modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ardından benzeri görülmemiş bir şekilde üçüncü dönem zaferini teyit etmesinden sonra, önce Türkiye içinde, sonra dış dünya ile uzlaşmacı bir söylem görecek miyiz? Türkiye ekonomisi, Türk lirasını canlandıracak ve ülkede eşi görülmemiş enflasyonun ardından kötüleşen yaşam koşullarını iyileştirecek bir reforma tanık olacak mı? Erdoğan'ın yeni Türkiyesi'nin denizlerdeki, çevresindeki ve çevresi dışındaki zenginlikleri yutmaya yönelik tekrarlanan girişimlerinden vazgeçtiği yeni politikalara tanık olacak mıyız? Türkiye bu girişimlerini ‘Mavi Vatan’ olarak adlandırıyor. Kendisi coğrafyayı ve tarihi manipüle etmeye yönelik en büyük eylemlerden biri. Erdoğan dahil olmak üzere bazı Türk siyasi liderler tarafından benimsenen ‘Mavi Vatan’ fikri, kabul edilemez bir yayılmacı Türk kavramdır.
Belki Türk liderlerin mavi, hatta kızıl bir vatan hayal etme ‘hakkı’ vardır. Ama başkalarının da sınırlarını ve karasularını korumaya hakkı vardır. Bu Türk hayali başkalarının sularından, topraklarından uzak dursun ki, ‘sıfır’ sorunlu bir Türkiye kabul edilsin.
Şimdi zafer gerçekleşti ve Erdoğan rakiplerini mağlup etti. Muhalefet, halkı seferber etme konusundaki deneyimsizliği nedeniyle Erdoğan kampı karşısında kaybetti. Sonuç olarak muhalefet, yaklaşmasına rağmen zaferi elde edemedi. Ancak birinci ve ikinci turda neredeyse oyların yarısını elde etti. Bu, küçük bir farkla kazanmasına rağmen Erdoğan'ın popülaritesinin düşük olduğunu gösteriyor. Muhalefet, değişimi sağlayacağı iç ittifaklar hazırlayarak bu küçük farkı kapatamadı. Erdoğan, ilk kez az bir farkla kazanmasına rağmen mecliste büyük bir muhalefetle karşılaşacak. Kaybetmesine rağmen zafere çok yaklaşan bir muhalefetle mücadele edecek.
Erdoğan'ın zaferi üzerine, özellikle kaybetmesi durumunda yetim kalmaktan korktukları için siyasal İslam liderleri, daha sonuçlar resmi olarak açıklanmadan önce onu tebrik etmekte acele ettiler. Halbuki Türkiye'nin geçen yılki politikaları, yıllarca projelerini benimsediği siyasal İslam liderlerinin şiddet yanlısı kanadını dizginlemeyi amaçlıyordu. Türkiye’nin son dönemdeki yakınlaşmalarının en önemli dosyaları arasında, bu grupların, özellikle de İhvan-ı Müslümin’in Türkiye'de aktif olan Mısır kolunun Türkiye topraklarındaki varlığını ve çalışmalarını sona erdirmek yer alıyordu. Ancak Türkiye varlığını tamamen sona erdirmek yerine dondurmayı tercih etti.
Muhalefet, Erdoğan'ı engellemek için demokratik mücadeleye devam edeceğini açıklasa da mağlubiyetini kabullendi. Şimdi geriye Erdoğan'ın bölgede ‘sıfır sorun’ politikası da dahil olmak üzere seçim vaatlerini yerine getirmesini beklemek kalıyor. Bekleyip göreceğiz.