İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Brezilya dünyanın iklimini kurtarıyor mu?

Üçüncü kez başkanlık sarayına dönen Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, bir çevre savunucusu olarak biliniyor. Onun çevre politikaları ve yönelimleri, biyoçeşitliliğin korunmasının yanı sıra, iklim anlaşmalarını ve küresel ısınmaya karşı mücadeleyi destekliyor.

Lula da Silva, insan hayatını tehdit eden tehlikeli iklim değişiklikleriyle mücadele bağlamında ahlaki bir güç haline geldi. Amazon Ormanları için oradaki çevresel ihlalleri ve özellikle de ormansızlaşmayı durdurmaya yönelik son katı planı, tezahürleri felaket gibi görünen ölümcül sonuçlarla tehdit eden ekolojik bir karanlığın ortasında bir ışık huzmesi olarak geldi. İnançsızlar gözlerini Kanada'ya dikmeli ve dumanı Amerika'nın iç kesimlerini de kör eden yanan ateşleri takip etmeli.

Peki, ya Amazon Ormanları’nı kurtarma planı ve genel olarak gezegenin iklimi üzerindeki etkisi ne olacak?

Amazon, yaklaşık 5,5 milyon kilometrekare alana sahip tropikal bir yağmur ormanıdır. Alanının yaklaşık yüzde 60'ı Brezilya'da olup, Güney Amerika kıtasında 8 ülkeye yayılmıştır.

Geniş alanı nedeniyle çevrebilimciler, dünyadaki en büyük orman olduğu için oksijen üreten fotosentez sürecinden dolayı onu ‘dünyanın akciğeri’ olarak adlandırıyorlar.

Amazon Ormanları, yaklaşık 16 bin türü temsil eden neredeyse 390 milyar ayrı ağaç içerir ve bunlar, yeryüzünde kalan yağmur ormanlarının yarısından fazlasını temsil ediyor.

Amazon Ormanları’nda yaklaşık 50 farklı etnik gruba ait 30 milyondan fazla insan yaşıyor. Yerli halklar toplam nüfusun yüzde 9'unu oluşturuyor ve çoğu dış dünyadan izole bir şekilde hayat sürüyor.

Da Silva'nın planı, her geçen gün yok edilen ormanların bütünlüğünü korumayı amaçlıyor. Açıklanana göre bu plan, yetkili makamların çevresel riskleri hızlı bir şekilde tespit edip bunlara yanıt verebilmesi ve yerli topraklarında yasadışı arazi işgali, madencilik, ağaç kesme ve kaçak avlanma ile mücadele edebilmesi için uydu izleme yoluyla gerçekleşecek.

Da Silva'nın planı, yaşamı tehdit eden iklim risklerinin dehşetini takdir edenler için neden iyi haber?

Kısacası, herhangi bir ön yargı olmaksızın mesele geriye doğru izlenebilir. Çünkü bu plan uygulanırsa, özellikle ormanların varlığı temelde iki şeye bağlı olduğundan, kötüleşen iklimin iyileştirilmesinde büyük bir sıçrama sağlayabilir. Birincisi küresel ısınma olayı, ikincisi ise yağış meselesi.

Amazon Ormanları, küresel ısınmanın ana nedeni olan karbondioksiti emer ve yıllık 150 milyar ton kapasitesi ile zararlı gazların en büyük deşarj alanıdır.

Associated Press (AP), haziran ayının ilk haftasında, havadaki karbondioksitin eşi benzeri görülmemiş şekilde artışı hakkında bir rapor yayınladı. Zira oran milyonda yaklaşık 424 parçaya ulaşmıştı ve bu, 2016 ve 2019 yıllarından sonraki en büyük yıllık artışlardan biriydi.

Bu yüzde artarsa, özellikle de Amazon Ormanları’nın yok edilmesi devam ederse, mavi gezegenimizin geleceğine dair bir resim çizilebilir. Bu ormanlarla ilgili ikinci heyecan verici ve tehlikeli şey, yağış oranları üzerindeki büyük etkileridir.

Yakın tarihte Nature dergisi, Londra'daki Leeds Üniversitesi'nden Profesör Callum Smith tarafından yapılan bir araştırmayı yayınladı. Bu araştırma, son on yıllarda uydu görüntüleri aracılığıyla tropik bölgelerde ormansızlaşma arttıkça yağış oranlarının düştüğünü ortaya koyuyor.

Yağmur ormanlarının yok olmasına ilişkin fütüristik korku ve ardından yüzeye çıkan ürkütücü kuraklık, tahrip olmuş ormanların geniş alanları restore edildiğinde, yağıştaki düşüşün durdurulmasının mümkün olduğunu gösteriyor.

Acaba insan yaşamı ile Dünya'nın etrafındaki ormanların varlığı arasında temel bir ilişki var mı?

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nü (FAO), dünyadaki orman alanlarının daha da azaldığı bir dönemde ağaçların insanlara sağladığı korumanın boyutunu belirtmek için 21 Mart Uluslararası Orman Günü'nü ‘İnsan sağlığı, orman sağlığındandır’ sloganıyla kutlamaya sevk eden işte bu meseledir.

Birleşmiş Milletler'den (BM) alınan rakamlar, 2000 yılından bu yana, çevresel durum pahasına ekonomik getiri arayışına dayalı olarak dünyanın 104 milyon hektardan fazla ormanını kaybettiğini gösteriyor.

Palm yağı ve soya fasulyesi gibi emtia mahsullerinin üretimi veya hayvancılık ve kereste endüstrisinin peşinde koşarak, (iklim değişikliğini şiddetlendiriyor ve biyoçeşitliliği yok ediyor olsa bile) ormanları kökünden söküyorlar.

Ancak objektiflik gerektiren bir soru işareti var: Ormansızlaşma sürecinden kim sorumlu? Da Silva’nın doğaya zarar verilmesini önlemek için federal bir polis birimi kurduğu Brezilya mı? Ya da doğadaki değişikliklerle yüzleşmek için yoksullara ve muhtaçlara yardım etmek adına her yıl bir milyar dolar sağlama sözü veren (ve verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmeyen) büyük küresel ekonomik güçler mi? Küresel ekonomik güçler, Amazon topraklarındaki fakir halka ormansızlaşmadan başka bir şey bırakmadı.

Abu Dabi'deki BM İklim Değişikliği Konferansı COP28’den birkaç ay uzakta, ahlaki ikilik uluslararası duruma hâlâ hâkim. Siyasi liderleri meşgul eden şey ise dünyayı yönetmeye yönelik ekonomik yarış ve doğayı canları nasıl isterse öyle kullanmak.

Da Silva'nın ormanları koruma haykırışlarından sonra, yedi büyük sanayiciden hiçbirinin inisiyatif alarak memnuniyetini, hayranlığını ve de onun planına desteklerini beyan etmemesi ilginçtir.

New York Times'a göre dünya yakında Kuzey Kutbu'nda buzsuz bir yaza tanık olacak. Ayrıca özellikle Amerika'nın Orta batısı ve Kuzeydoğu Çin'de tahıl hasadı azalacak. Bu ise küresel gıda güvenliği için bir tehdit anlamına geliyor.

Amazon havzasının çalışan yoksulların dünyasından, Dünyayı kurtarmak için çalışan Da Silva'ya selam olsun, Amazon Havzası Dünya'yı kurtarmak için ilk savunma hattıdır.