Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Kahire Konferansı öne doğru bir adım

Sudan'a uluslararası müdahale olasılığı günün konusu haline geldi ve Sudanlıların sohbetlerinde veya forumlarında ya da sosyal paylaşım sitelerinde bu konudaki tartışma bitmiyor. Beklendiği gibi tartışmanın yoğunluk derecesi çok yüksek ve suçlamalar havada uçuşuyor. Bir taraf diğerini Sudanlıların kanını değersiz görme, tüm ülkenin yıkımına yol açsa bile ne pahasına olursa olsun siyasi bir zafer elde etme arzusuyla suçlarken, diğer taraf vatana ihanet, yabancı diktelere boyun eğme ve yabancılarla iş birliği yapma suçlaması yöneltiyor. Bunu uluslararası müdahaleye yönelik çelişkili yorumlar takip ediyor. Uluslararası müdahalenin prensipte reddedilmediği ancak her bir tarafın kendi çıkarlarına göre kendisini kabul ettiği veya reddettiği açık. Ayrıca kendisini reddedenler, müdahaleyi ülkedeki yabancı güçlerin varlığı konusuyla sınırlıyorlar. Bu nedenle hükümet tarafının sözcüleri, İGAD'ın dış müdahalesini reddederken, Sudan'a komşu ülkelerin müdahalesini memnuniyetle karşıladı. Hükümet daha önce de Cidde müzakere platformunu memnuniyetle karşılamıştı. Hızlı Destek Kuvvetleri sözcüleri ise savaşı durduracak herhangi bir öneriyi kabul ettiklerini açıkladılar ya da bu tutumları henüz gerçek bir şekilde test edilmediğinden böyle söylüyorlar.

Bazılarının görmezden geldiği gerçek ise 15 Nisan sabahı ilk kurşunların atılmasıyla birlikte, çatışmayı durdurmak ve askeri çatışmayı önlemek için yürütülen ulusal çabaların boşa çıktığıdır. Şaşırtıcı ve aynı zamanda üzücü olan ise, çalışmaların sabahın ilk ışıklarına kadar devam etmiş ve cumartesi öğleden sonra çok önemli bir toplantının kararlaştırılmış olmasıdır. Tabii ki bu toplantı yapılmadı. Ardından ‘benden yana olmayan bana karşıdır’ mantığıyla tasnifleme oyunu başladı. Savaşı reddeden gruplar ihanetle suçlandı, güven duvarı yıkıldı. Artık ülke içi çabalara fırsat kalmamış, böylece bölgesel ve uluslararası çabalara kapı aralanmıştı.

Hükümete en yakın taraf ve silahlı kuvvetlerin mevcut liderliği, İGAD örgütünün 10 Temmuz'da Addis Ababa'da düzenlediği Dörtlü Komisyon Konferansı kararlarını kabul edilemez bir dış müdahale olarak değerlendirdi. İtirazının nedeni konferansın, Sudan hükümetinin istediği gibi hükümeti, isyancı bir güç ile savaşan bir taraf olarak tanımaması, aksine hükümeti çatışmanın bir tarafı olarak görmesiydi. Konferans ayrıca hükümetin tarafsız olmadığını belirttiği komisyon başkanı Kenya Devlet Başkanı Willam Ruto'nun değiştirilmesi talebine karşılık vermeyi de reddetti. Son olarak, kararlar savaşan tarafları ayırmak için Doğu Afrikalı Yedek Müdahale Güçlerine bağlı bir kuvvet göndermenin mümkün olduğuna işaret etti.

Diğer yandan Mısır'ın çağrıda bulunduğu ve 13 Temmuz Perşembe günü düzenlenen Sudan'a Komşu Ülkeler Konferansı’nı tüm taraflar memnuniyetle karşıladı. Hem de Kahire Konferansının da çatışmanın iki tarafı ifadesini kullanmasına, ateşkes, sivil güçlerin katılacağı geniş istişareler ve tavsiyeleri takip etmek için bir araya gelecek olan bir dışişleri bakanları mekanizması oluşturma çağrısında bulunmasına rağmen... Kahire Konferansı’nı memnuniyetle karşılayan kalemler ve sesler, hükümet dahil olmak üzere Sudanlı tarafların konferansa katılmaları için davet edilmedikleri gerçeğini görmezden geldiler. Bunun yerine, konferansın bildirisinde yer alan çatışmaların Sudan'ın iç meselesi olduğuna dair paragrafı alıntılayıp memnuniyetlerini dile getirdiler. Ama hiçbiri de durup şunu sormadı: Neden yedi ülke ve iki uluslararası örgütün başkanları Sudan'ın iç meselesini görüşmek için bir araya geliyor?

Şimdi bizim için önemli olan, Kahire Konferansı’nın sonuçlarının, yeni bir şey taşımamakla birlikte, tüm silahlı taraflar ve siyasi güçler tarafından kabul görmüş olmasıdır. Ancak Kahire Konferansı’nın en önemli sonucu, Mısır'ın rolüne iade-i itibarda bulunması ve Mısır'ın Suudi Arabistan, Mısır, ABD ve BM’yi içeren Dörtlü'nün çalışmalarından dışlanmasının ardından ona önemli bir pencere açmasıdır. Bu dışlama, Mısır'ı çerçeve anlaşmasına karşı çıkmaya ve bunun için paralel bir platform yaratmaya yöneltmişti.

İGAD arabuluculuğu seçeneğinin çok zayıfladığı ve taraflardan biri kendisini reddettiği sürece artık bir seçenek olmayabileceği açık. Dahası başta Kenya Devlet Başkanı William Ruto ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed olmak üzere örgüt ve komite üyeleri, Sudan'daki liderlik boşluğuna ilişkin sert açıklamalarının ardından hükümet ile gemileri yakmış oldular. Sudan hükümetinin rızası olmadan uluslararası toplumu uluslararası veya bölgesel bir askeri müdahaleyi kabul etmeye ikna etmek zor olacak. Bu olursa, aşırı İslamcı grupların aktif olduğu bir seferberlik ve yığınak halinin kapısı aralanacak. Başkanlığı başkasına bırakabilecek, böylece İGAD girişimi için daha fazla başarı şansı yakalayabilecekken, Kenya Devlet Başkanı’nın komisyon başkanlığını sürdürmesi konusunda ısrar edilmesi de anlaşılır bir şey değildi.

Arenada iki seçenek kaldı; komşu ülkeler mekanizmasının hızla harekete geçmesi ve İGAD, Afrika Birliği ve BM’nin katılımı ve gözlemi altında iki tarafı hızlı müzakerelere girmeye ikna etmesi. Başta General Burhan olmak üzere hükümet tarafının Mısır ile olan ilişkisinden dolayı bunun başarılı olma ihtimali var. Yahut yeniden canlandırdıktan ve İGAD Zirvesi ile Komşu Ülkeler Zirvesi'nin sonuçlarından alınan fikirlerle besledikten sonra Cidde platformuna geri dönülmesi. Cidde platformunun da başarı şansı var çünkü hamileri ABD ile Suudi Arabistan Krallığı ve iki ülkede bölge ve bölge siyasetinde önemli ve etkili olup, büyük siyasi ve ekonomik ağırlıkları bulunuyor.

İki taraf ister Cidde platformuna dönsün ister komşu ülkeler masasında buluşsun, önerilenler benzer ve üzerinde bir oybirliği var: Ateşkesin sağlanması, kuvvetler ayrılığı ve sivil güçlerin katılımıyla bir diyalog platformunun kurulması, ülkenin geleceğinin silahların namlusundan uzakta tartışılması...