Sayın okuyucular; yazımıza Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in televizyonda halkına hitaben yaptığı konuşmadan bir alıntı ile başlayalım:
“Sevgili yurttaşlar!
Uzun ve şanlı tarihimiz boyunca, büyük Rus ulusu, liderlerinin olağanüstü cesareti ve kararlılığı sayesinde üstesinden geldiği birçok varoluşsal tehditle karşı karşıya kaldı. Bonapart sözde büyük ordusunun başında mukaddes topraklarımızı işgal etti, başkentimiz Moskova'yı yakıp yıktı, kadınlarımızı ve çocuklarımızı katletti. Avusturyalı Onbaşı Nazi Adolf Hitler, ülkemizi ateşe vermek ve halkımızı kendi idolüne boyun eğmeye zorlamak için baş mareşali liderliğinde bir milyondan fazla askerden oluşan bir ordu gönderdi. Ordusunu yok ettik, komutanını esir aldık ve başkentini bir moloz yığınına dönüştürdük.
Naziler, 2022 yılında yeni bir planla geri döndüler. Rusya sınırındaki Ukrayna toprağını bize karşı başka bir varoluşsal saldırı için fırlatma rampasına dönüştürdüler. Bu kez Kiev'deki Naziler, NATO olarak bilinen tarihin en büyük askeri makinesi tarafından destekleniyordu. Biliyoruz ki NATO, Rusya'nın tasarımlarına karşı direnişini kıskanan güce aç küreselcilerin küresel hakimiyet aracıdır. Bu sefer de varoluşsal tehdidi ortadan kaldırdık ve Nazileri yendik. Rusya'nın Eski ABD Başkanı Obama'nın alay ettiği gibi ‘sadece bölgesel bir oyuncu’ değil, küresel bir süper güç olduğunu herkese gösterdik. Bu yüzden bize gelip ateşkes müzakeresi ve ardından bir çözüm arayışından başka çareleri kalmadı. Onlarla anlaştık. Çünkü dünyanın en fakir ülkelerinin Rusya ve Ukrayna'dan yeterince buğday ve tahıl alamadıkları için aç kalmasına izin veremezdik. Anlaşmaya vardık. Çünkü Ukrayna'nın kasaba ve şehirlerinin içten içe yanan bir moloz yığınına dönüşmesini istemiyorduk. Kırım, Luhansk ve Donetsk'in ötesine geçmedik. Bunu yapamayacağımız için değil, Rus ulusunun ilk oluştuğu toprakları silmek istemediğimiz için ilerlemedik. Büyük bir bedel karşılığında büyük bir zafer elde ettik. Şimdi bunu diplomasi yoluyla korumamız gerekiyor.”
Tahmin edebileceğiniz gibi bu konuşmayı Putin yapmadı, onun diliyle biz yazdık. Çünkü o, bu tarz bir konuşma yapabilirdi ve biz de yapacağını düşünüyoruz. Belki de bu, tahmin ettiğinizden daha erken oldu.
Uluslararası basında yeterince aktarılmayan bu yöne işaret eden birçok olay var. İlk olarak, ABD'nin Rusya'ya ikinci bir diplomatik kanal açtığına dair raporlar sızdı. Bu ikinci yol, düşmanla gayri resmi veya yarı resmi figürler aracılığıyla yürütülen ‘araştırma amaçlı konuşmalar (nabız yoklama)’ anlamına geliyor. Eski ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, İkinci Dünya Savaşı sırasında tarafsız Stockholm'de SS Komutanı Heinrich Himmler'in temsilcisi ile görüşen diş hekimi aracılığıyla bu yöntemi kullandı.
Fransızlar, isyanı sona erdirmek için resmi görüşmelerin başlangıcı olarak Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) liderleriyle ikincil görüşmeler yaparak bu yöntemi kullandı. ABD aynı yöntemi İranlı bir diplomat ve onun solcu Fransız arkadaşları aracılığıyla Hindiçin'deki savaşı sona erdirmek amacıyla Paris'te Vietnam ile ön temas kurmak için kullandı. Ayrıca ABD Ulusal Dış Politika Komitesi liderliğindeki ikinci yol görüşmeleri, Londra ile İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) arasında Kuzey İrlanda'da güç paylaşımı konulu müzakerelerin önünün açılmasına yardımcı oldu.
Her halükârda ikinci kanal görüşmeleri, samimiyetsiz bir düşmanla uğraşılsa bile diplomatik temasların göz ardı edilmemesi gerektiğine inanan realpolitikçiler tarafından teşvik edildi ve desteklendi. Bu düşünce ekolünün en tanınmış savunucularından biri, on yıldan fazla bir süredir İran'la ikinci kanal temaslar kurmaya çalışan eski bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Richard Haass'tır. Gazeteciler ona ‘Bay buna rağmen’ unvanını verdiler. Çünkü o, Humeynist mollalarla ‘temas’ kurma tavsiyelerine onların suçları hakkında uzun bir açıklama ile başladı, ancak sonunda “Buna rağmen onlarla konuşmalıyız!” dedi.
Rusya'nın Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Vassiliy Nebenzia ile ilk temasında, Bay Haass'a eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Bayan Nancy Soderbergh ve en az bir eski yetkili daha eşlik etti. Dışişleri Bakanlığı'ndaki kaynaklar, görüşmeye Başkan Joe Biden'ın yeşil ışık yaktığını doğruladı.
Kısa süre sonra iki tarafın, CIA Direktörü William Burns ile Rusya Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narışkin arasında ‘uzun ve yapıcı’ bir telefon görüşmesi yapmaya istekli olduğu ortaya çıktı.
Bay Burns'ün Rusçası akıcı olduğu için ikilinin tercüman kullanmadan konuşmaları muhtemeldir. Narışkin'in söyledikleri kulağa olumlu geliyordu: “Her savaşın barış görüşmeleri için bir zamanı vardır.” Narışkin'in savaşın başlangıcında Ukrayna'yı işgal etmenin hikmetini sorguladığı için televizyonda Putin tarafından alenen azarlandığı düşünülürse, bu özellikle ilginçtir.
Ukrayna Devlet Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mykhailo Podolak, müzakereleri dışlamadan Burns-Narışkin görüşmeleri hakkında yorum yaptığında ortam kızıştı. Podolak’ın “Barış görüşmeleri zamanı geldiğinde Narışkin gibi figürlerle olmayacak” demesi, arabulucular aracılığıyla başlasalar bile barış görüşmelerinin göz ardı edilmediğini gösteriyor.
Ardından, Ukrayna'nın üyelik isteyen bir ülke statüsü verilmesi talebini reddeden NATO zirvesi geldi. Bu, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin konumunu güçlendirmeye yönelik yalnızca sembolik bir jestti. NATO'nun kurallarına göre, kendisini bölgesel bir çatışmanın içinde yer alan bir ülke olarak tanımlayan Ukrayna, üye olarak kabul edilemez.
Rusya bu savaşı kazanamaz ve NATO da kaybedemez. Bu çıkmazdan çıkmanın yegâne yolu ‘uzlaşmadır’.
Putin, popülaritesinin yüzde 20 düştüğü ve Wagner isyanının efsanevi prestijinde büyük bir delik açtığı dönemde, sekiz ay sonra yeniden seçilme ihtimaliyle karşı karşıya. Bundan dört ay sonra da Biden adaylığını garantileyebilirse seçimlerde yeniden yarışacak. Ve her birinin gereksiz bir savaşta kullandıkları veya boşa harcadıkları engin kaynaklar için bir şeyler kanıtlaması gerekiyor.
Putin'in kendisi için yazdığımız ve ateşkesi mümkün kılacak satırlara göre ‘zafer konuşmasını’ ne zaman yapmaya niyetli olduğunu zaman gösterecek.
Bir ‘ara anlaşmanın’ ana hatları şimdiden şekilleniyor: Her iki tarafça seçilen BM üyeleri tarafından izlenen bir ateşkes, tarafsız ülkelerden gelen BM barış güçleri tarafından izlenen askerden arındırılmış bir bölgenin oluşturulması, Rusya'ya yönelik yaptırımların azaltılması ve Rusya'nın aşırı zengin seçkinlerinin bazı varlıklarının dondurulma sorununun çözülmesi.
Eğer savaş, siyasetin başka araçlarla devamı ise diplomasi de savaşın başka araçlarla devam etmesi olabilir.