Aşağıdaki satırlar, bana toplum veya bir bütün olarak ülke düzeyinde, kültür ve bilinç arasındaki mesafeye odaklanan, farklı şekillerde defalarca sorulan bir sorunun yanıtıdır. Bana öyle geliyor ki bu kesin olarak cevaplanamayacak türden bir soru.
Bunun açıklaması, soruyu soranların, tartışmalarının gerçekleştiği nesnel çerçeve üzerinde anlaşamadıklarıdır. Çoğu insanın sahip olduğu genel anlamda farkındalık ve kültürü mü yoksa özel bir kültür ve farkındalık türü mü kastediyorlar?
Birkaç gün önce önde gelen bazı Arap entelektüellerini İsrail ile normalleşme fikrini kabul ettikleri için eleştiren bir yazı okudum. Yazar bu aydınların, çatışmanın gerçekliği, boyutları ve bu tarihsel çatışmada normalleşmenin yeri konusundaki farkındalıktan yoksun olduklarını söylüyor. Açıktır ki farkındalık ve bilinçaltı (bu yazar için) genel anlamda farkındalık değil, İsrail ile çatışma konusunda belirli bir pozisyon benimsemekle eşdeğerdir.
Aşağı yukarı aynı sıralarda başka bir yazar, Amerikan halkının ortalıkta bulunmadığından ve solcu elit kesimin ülkenin yeteneklerini kontrol etmek için hazırladığı büyük komplolardan habersiz olduğundan bahsetmişti. Sanırım bahsettiği, Afrikalı Amerikalılardan ve büyük teknoloji şirketlerini yöneten iş insanlarından oluşan solcu seçkinlerdi. Bunların çoğu yeni göçmenler. Bu elit grubun lideri ise konuşmanın içeriğinden de anlaşılacağı üzere, eski Başkan Barack Obama'dır.
Ayrıca yıllar önce, ABD’de olup biten her şeyin iyi örülmüş bir oyundan başka bir şey olmadığına ve bu ülkeyi yöneten gerçek hükümetin, başkanları ve ordu komutanlarını atayan, medyayı ve sanatı kullanarak insanları etrafta olup bitenlerden habersiz ve uzak tutanın Birleşmiş Milletler (BM) olduğuna dair kesin bir inançla yemin eden ABD’li bir yazar tarafından yazılan bir makale okumuştum.
Biliyorum ki bazı sevgili okurlarım bu yönlü tahminlere içten içe gülecekler. Ancak bazı yazılar da farkındalığın ne anlama geldiğinin canlı örnekleridir. Yazara veya konuşmacıya özgü pozisyonun benimsenmesidir. Bunu kabul eden farkındadır ve reddeden veya başka birini benimseyen yok veya habersizdir.
Bana kalırsa hiçbir faydası olmayan, sorulduğunda ne tür bir cevap alınması gerektiğinin belli olmadığı genel sorular sormak anlamsızdır. Bu nedenle, soruyu soran kişinin amacını varsaymak ve cevabı buna göre vermek daha iyi olabilir. Bu düzenlemenin amacı, tartışmanın faydasını kaybetmeyi önlemektir. Büyük profesörlerin bunu açıkça yaptığını gördüm, örneğin; "Bu sorunun ne demek istediğini bilmiyorum ama şunu varsayacağım” diyorlar.
Bu şekilde, başladığımız sorunun amacının, genel anlamda kültür ile gerçeği anlamaya ve onu değiştirme arayışına götüren farkındalık arasındaki mesafe olduğunu varsayacağım. Farkındalık burada gerçekliği eleştirme, onu en iyi durumdan ayırma, yani şimdi ile gelecek arasındaki farkı keşfetme ve değişim yolunu seçme yeteneğiyle eşdeğerdir.
Burada kültür, taşıyıcısını bilginlerden beklenen tarihsel rolü oynamaya sevk ederken, farkındalığın yolunu açar ve tamamlanması için gerekli malzemeyi sağlar. Bu noktaya geldiğime göre kültürlü insanların sadece sahip oldukları bilgiye uygun bir şey üretmekten sorumlu olduklarına işaret etmekte bir sakınca görmüyorum. Tıpkı doktorlar, mühendisler ve çiftçiler gibi, mesleklerini ustalıkla icra etmeleri ve gezegenin kalkınmasına katkıda bulunmaları gerektiği gibi...
Özetle, bilinç, gerçekliği eleştirme yeteneğine eşittir. Yani, onu haklı çıkaran kültürü anlama ve ortadan kaldırma becerisine eşit olduğu söylenmelidir. Bilincin olgunluğu, bulunduğumuz nokta ile ulaşmak istediğimiz nokta arasındaki mesafeyi teşhis etmekten geçer.