Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

İran ve BRICS yolu

Bugün İran yöneticileri, kendilerini üye olarak kabul etmeyecek kulüplere katılmaya çalışırken farklı bir ikilemle karşı karşıya. İran propaganda çalışmaları, BRICS grubunun yıllık zirvesine katılmak için İran Cumhurbaşkanı Ayetullah Reisi’nin Güney Afrika’ya gitme meselesine haftalarca odaklandı.

Şunu belirtmekte fayda var ki, İslam Cumhuriyeti, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in İran, Çin ve Rusya arasında üçlü bir ittifak kurarak ‘yeni bir dünya düzeni’ oluşturma niyetini açıkladığı 2010 yılından beri bu gruba katılmak istiyor.

Tahran’dan kaynaklar, İran’ın talebini Güney Afrika ve Hindistan’ın desteklemesine rağmen, Rusya’nın sessizce reddettiğini ve Çin tarafından görmezden gelindiğini bildirdi.

İşin ilginç yanı, Ayetullah Hamaney’in kıdemli dış politika danışmanlarından biri olan ve Rusya’nın önemli destekçileri arasında yer alan Ali Ekber Velayeti, birkaç etkinlikte Rusya’nın İran’ın BRICS’e katılma talebini destekleyeceğini öne sürmüştü.

Bu yıl olaylar tamamen komediye dönüştü. Güney Afrika, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilişkili olarak hakkında kırmızı bülten çıkarmasının ardından, 23-24 Ağustos’ta yapılması planlanan zirveye katılmamasını “tavsiye etti”. Rusya, mahkemeyi kuran anlaşmayı imzalamamasına rağmen, Güney Afrika kırmızı bülten nedeniyle Putin’i ülkeye girer girmez tutuklamak zorunda kalacaktı. Sonuç olarak Putin’in zirveye Zoom uygulaması üzerinden katılmasına karar verildi. Bu da Rusya’nın, İslam Cumhuriyeti’nin gelecekte bloğa katılmasını tavsiye etmesine izin verecek kadar güçlü bir pozisyonda olmadığını gösteriyor.

Rusya, İran’ın BRICS’e katılmasına yardım etmek istese bile -ki istemiyor- bunu yapamayacağı aşikâr. Ancak yine de Rusya, İslam Cumhuriyeti’nin katılmaya can attığı diğer kulüplere katılmasına yardımcı olabilir. Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) bunlardan biri. AEB, Sovyetler Birliği’ni en azından ekonomik açıdan canlandırma umuduyla 2014 yılında Moskova tarafından kurulmuştur. AEB, kısmi üyeler olarak Çin, Moldova ve Özbekistan’ın yanı sıra Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Rusya’dan oluşmaktadır. Tahran, Ayetullah Hamaney’in ‘doğuya yönelme’ stratejisini açıkladığı 2016 yılında kısmi üyelik için başvurmuştu.

İran rejimi içindeki kaynaklar bir kez daha, resmi olarak hiç açıklanmayan Rus vetosunun İslam Cumhuriyeti’ni açıkta bıraktığını söylediler.

Ancak geçen yıl Rusya -belki de Çin’in ‘ikna kabiliyeti’ sayesinde- İran’ın başka bir kulübe, yani Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üyeliği konusundaki veto yetkisinden vazgeçti. Putin, Ukrayna’yı işgal edip ilhak etmeye karar verdikten sonra, insansız hava aracı (İHA) tedariki ya da Rus tarafında savaşmaları için Suriyeli ve başka uyruklu paralı askerlerin silah altına alınması gibi durumlarda İran’ın desteğine ihtiyacı olacağını fark etti. O zaman bile İran, kesin hedeflerinin hala belirsiz olduğu kulübe katılmasına izin verilmeden önce beklemek zorunda kaldı.

Dahası, lideri Şi Cinping aracılığıyla Çin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov aracılığıyla Rusya, İran’ın toprak bütünlüğünü açıkça sorgulayan, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip tek iki üye oldular.

Böylece Hamaney’in İran, Çin ve Rusya liderliğindeki ‘yeni dünya düzeni’ hayalinin, fantazi dünyasında yaşayan bir liderin zihninde dönen bir sanrıdan ibaret olduğunu geçen günler kanıtladı. Dini Lider bir dizi açıklamayla ‘Büyük Şeytan ABD’nin İran’ı Ortadoğu’nun geri kalanına benzetmeye çalıştığını iddia etti. Oysa ki İran, dünyayı bir bütün olarak yeniden şekillendirme yolundan giderek Ortadoğu’nun geri kalanını kendisine benzetmeye çalışıyor.

Geçen hafta, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçimleri kazandıktan sonra İran’ı tamamen görmezden gelerek Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’a ilk dış ziyaretini yaptığında bu sanrının bir kısmı paramparça oldu.

Tahran’daki kaynaklara göre Reisi, Erdoğan’ı yeniden seçilmesinden dolayı tebrik etmek üzere Ankara ile telefon görüşmesi ayarlayabilmek için üç gün beklemek zorunda kaldı.

Tüm bunların ortasında Tahran, Hamaney’in ‘doğuya yönelme’ stratejisi kapsamında değil, Afrika ülkelerinde, özellikle Kenya, Uganda ve Zimbabwe’de ‘önemli diplomatik zaferler’ ilan ediyordu. Bunların başında Uganda’nın İranlı turistlerin oraya bir şekilde geleceklerini varsayarak vizelerini kaldırma kararı geliyor.

İlk kez, Humeyni’nin ‘doğuya yönelme’ düşüncesi etrafında dönen sanrısı, Tahran’daki güvenilir kaynaklar ve karar vericilere yakın olanlar tarafından açıkça sorgulanan bir mesele haline geldi. Geçen haftanın başlarında Dış Politika Strateji Konseyi’nin toplantısında beş eski dışişleri bakanı ve birçok emekli ve yarı emekli üst düzey diplomat, Çin ve Rusya ile hayali bir ittifaka bel bağlanmasına karşı sert eleştirilerde bulundu. Kaynaklara göre, toplantıdaki bir katılımcı, -büyük ihtimalle eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi- katılımcılara, merhum İmam Ruhullah Humeyni’nin, ‘ne doğuya ne de batıya eğilen’ bir dış politika çağrısında bulunduğunu hatırlattı.

Ayrıca, eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Rusya’nın yıllar boyunca pek çok fırsatta kendilerini sırtlarından bıçaklamasından yakındı.

İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Eski Başkanı Haşmetullah Felahetpişe, Çin ve Rusya’nın İslam Cumhuriyeti’ni sadece kendi çıkarları için bir kâr sağlayıcı olarak gördüklerine dikkat çekerek, uyarıda bulundu. Diğer bir meclis üyesi olan Mesut Pezeşkiyan da ‘doğuya yönelme’ politikasının kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesini talep etti. Ayrıca, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından oluşturulduğu düşünülen yeni bir siyasi topluluk olan Şiryan hareketi, önümüzdeki genel seçimlerde ‘doğuya yönelme’ sloganını terk ederek, Humeyni’nin ‘ne doğuya ne batıya eğilme’ fikrine dayalı eski politikaları geri getirme çağrısında bulundu.

Öte yandan Eski Petrol Bakanı Bijan Zanganeh, İran’ı Avrupa petrol piyasasından çıkaran Rusya’nın, şimdi de aynısını Hindistan ve Çin piyasalarında büyük indirimler sağlayarak yapmaya çalıştığı konusunda uyardı.

Resmi olmayan tahminlere göre geçen mart ayından bu yana Çin’in İran’dan petrol ithalatı yaklaşık yüzde 40 azalırken, İran’ın kaybettiği payı Rusya aldı.

Bu sırada, Lavrov’un İranlılar tarafından İran toprak bütünlüğüne yönelik bir saldırı olarak nitelendirilen açıklamaları geldi. Reisi’nin Ruslara karşı tepki gösterememesi birçok İranlı arasında rahatsızlığa yol açtı. Pek çok kişi, Tahran’ın Rusya ve Çin’in hamlelerine karşı sessiz kalmasının, diğer ülkeleri İran’a karşı benzer bir tutum sergilemeye teşvik edebileceğinden endişe ediyor.

84 yaşındaki Hamaney’in ‘tarihi mirası’ olmasını umduğu şeyi terk etmesi veya kendi deyimiyle ‘Büyük Şeytan ve müttefiklerini bölgeden sürmesi’ pek mümkün görünmüyor. Belki de bu nedenle, Hamaney iktidarda kaldığı sürece ne Pekin ne de Moskova İran’ı her türlü kızdırmaktan çekinmiyor.