Sudan’daki savaş, onu birçok iç savaştan farklı kılan yeni ve benzersiz olgularla öne çıkıyor. Bu benzersizliğin ve farklılığın etkenlerini ve nedenlerini açıklayacak derin ve niteliksel incelemeler yapılması gerekiyor.
Bu olgulardan ilki, savaş sahnesinde hiçbir ulusal medya kuruluşunun olmaması ve çatışan tarafların ve izleyici kitlenin Arap ve yabancı medya kuruluşlarına ve sosyal medya araçlarına güvenmesi. Bu, ulusal vizyonun ve savaş sırasında ulusal medya üzerinde kabul edilebilir bir kısıtlama olabilecek kamu yararı ve yüksek hassasiyet kavramlarının olmadığı anlamına gelmektedir.
15 Nisan Cumartesi günü çatışmalar patlak verdikten sonra Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), Omdurman’daki çeşitli genel ve özel kanalları içeren Radyo ve Televizyon Genel Kurumu binasını ve ana radyo ve televizyon istasyonlarını ele geçirdi. Ayrıca radyo ve televizyon istasyonlarının yayın yaptığı frekansları sağlayan Radyo ve Televizyon Yayın Kurumu’nun binalarını da ele geçirdi. Ancak teknik sorunlar ve uzmanlığın olmaması nedeniyle HDK, bu binaları ve ekipmanları ele geçirme avantajından yararlanamadı. Omdurman Radyosu’nun zayıf ve kesintili yayın yapmasını sağlamak dışında başka bir şeyi kullanamadı.
Aynı nedenlerle, özel televizyon istasyonları ve onlarca özel FM radyo istasyonu da Radyo ve Televizyon Yayın Kurumu’na bağlı oldukları ve binaları ile ofisleri savaş bölgelerinde kaldığından ötürü sessizliğe gömüldü. Haftalar sonra Sudan Televizyonu bölgesel bir istasyon üzerinden yayına başladı; ancak programı sadece askeri hareketlilik ve toplanma içeriği ile sınırlı kaldı.
Basılı gazeteler, kötüleşen ekonomik koşullardan dolayı zor günler geçiriyordu. Basım ve dağıtım hareketliliğinin zayıflamasıyla birlikte bu ekonomik durum gazetelerin üretim girdilerini ve maliyetlerini etkiliyordu. Bu atmosferde pek çok gazete bilerek faaliyetlerine son vermeyi tercih ederken sadece sayılı gazete hayatta kalmak için mücadele etmeye devam ediyordu. Derken savaş geldi ve bu gazetelerin ayakta kalma şansları tamamen söndü. Radyo ve televizyon istasyonlarının yayın yapmayı bırakma sebepleriyle aynı şekilde gazeteler de ofislerinin ve matbaalarının halen savaş yüzünden yaklaşılması mümkün olmayan Hartum’un kalbinde bulunmasından ötürü faaliyetlerini askıya aldı.
Seneler önce elektronik gazeteler ortaya çıkmaya başlasa da bunca sene geçmesine rağmen bu gazeteler halen okuyucuların nezdinde bir yer edinmeyi başaramıyor ve reklamlar ve abonelikler gibi kaynaklarla masraflarını karşılayamıyorlar. ‘Elektronik gazetecilik’ kategorisindeki gazetelerin çoğu, haber peşinde koşup içerik oluşturan, bazı bilinmeyen yazarların köşe yazılarını yayınlayan, Arap ve yabancı gazete ile internet sitelerinden materyalleri alıp yeniden yayınlayan ve bunu yaparken izin almayıp kişisel mülkiyet haklarını ihlal eden bireylerin şahsi bir projesidir. Bu tür yerlerde, haberlerin yayınlanmadan önce incelenmesi, bilgilerin ve kaynakların gözden geçirilmesi ve daha sonra doğru profesyonel, politik ve yasal temellere dayanarak bunların yeniden düzenlenmesi hususunda profesyonel kurumsal bir faaliyet eksikliği vardır.
Bu şekilde, kurumsal medya (tabiri caizse ki burada kastedilen şey ister hükümet ister özel olsun, medya kuruluşlarıdır) ortadan kayboldu. Bunun ışığında medya pazarına, haberlerin kaynakları ve doğruluğu hakkında herhangi bir çaba sarf etmeden haberleri sunmaya, oluşturmaya ve yaymaya başlayan bireyler ve aktivistler girdi.
Sudanlılar uyanır uyanmaz sosyal medya platformlarında paylaşılan içerikleri incelemeye başlıyorlar. Bunun başında Sudan’daki en ünlü platform olan Facebook gelirken, bunu Twitter ve bazı ünlü kişilerin şahsi sayfaları takip ediyor. Örneğin bu ünlü kişiler sayfalarında canlı yayın açıyorlar ve doğruluk derecesi bir yana, sadece haberler ve bilgiler sunmakla kalmayıp aynı zamanda analiz ve yorum yapıp görüş bildiriyorlar. Hatta bazen iş, farklı durumlarda nasıl davranılması gerektiğine dair talimat verme boyutuna kadar gidiyor. Bu sayfaların öneminin artması, sayfa veya platformun sahibinin etkili partilere ve çeşitli tarafların liderlerine yakınlık derecesiyle doğru orantılıdır.
Akşam yaklaştıkça, Sudan haberlerine büyük bir yer ayıran farklı Arap televizyon kanallarına odaklanılır. Bu kanallar, arzularına göre olayları açıklayan ve yorumlayan yazarlar, siyasi liderler ve sözde uzmanları konuk alırlar. Bu bağlamda, ‘stratejik uzman’ unvanı, bu kanallarda her eski düzenli kuvvetler mensubu için kullanılmaya başlanması sonucunda sosyal medyada alay konusu oldu.
Sudanlıların Arap kanallarını bile sınıflandırıp bir tarafın yanında yer alıp diğer tarafı karalamakla damgalamak gibi bir hobileri var. Ancak buna rağmen bu kanallar yüksek bir izlenme alıyor.
Kurumsal medyanın eksikliğinin tehlike saçmasının nedeni bu savaşta etnik, bölgesel, kabilesel ve siyasi faktörlerin yer alması ve bunların oldukça hassas bir şekilde ele alınması gerekliliğidir. Medya sahasın hakimiyeti altına almış olan sosyal medya platformları etnik, kabilesel ve bölgesel hareketliliği kışkırtma ve taraflar arasında nefret söylemi yaymada büyük bir rol oynuyor. Ayrıca yanıltıcı ve yanlış haberler de sahayı karıştırarak büyük bir gerilim yaratıyor ve bazen halk tabanlarında etnik ve bölgesel arka plana sahip savaş söylemini yayarak tehlikeli bir gerilime yol açıyor.
Bu nedenle, profesyonel medyanın yokluğu savaşın en büyük kurbanlarından biri olarak ortaya çıkıyor ve aynı zamanda gerginliği artıran ve savaşın süresini uzatan önemli bir faktör olarak da rol oynuyor.