Prof.Dr. Bilal Sambur
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
TT

​İslam, özgürlük ve fanatizm

İnsanın en doğal ihtiyacı özgürlüktür. Özgür olan insanlar,  özgürce nasıl yaşayacaklarına dair seçimler yapabilirler,  yaşam tarzlarını oluşturabilirler, inanç, ideal ve arzularına göre yaşayabilirler. Özgürlük, her bireyin kendi hayatını kendisinin inşa etmesine imkan sağladığı gibi, her bireyin farklı oluşuna da saygı duymayı gerektirmektedir.
Özgürlüğün, olmazsa olmaz koşulu çoğulculuktur. Biricik olan bireyler, özgünce ve özgürce kendilerini gerçekleştirdiklerinde, kaçınılmaz olarak bireysel farklılıkların oluşturduğu insani çoğulculuk dediğimiz olgu karşımıza çıkacaktır. İnsan olgusunu anlamanın yolu, insani özgürlüğü ve çoğulculuğu anlamaktan ve içselleştirmekten geçmektedir.
İslam,  özgürlük ve çoğulculuk arasında sağlıklı, verimli ve yapıcı ilişkiler, yorumlar ve yaklaşımlar şimdiye kadar sahici anlamda geliştirilmiş değildir. İslam’ı baskıcılıkla ve tekçilikle ilişkilendiren ve özdeşleştiren yaklaşımlar, değişik şekillerde ve dini kaynaklar referans kullanılarak, sürekli kendilerini gündemde tutmaktadırlar. Din adına konuşmanın, kendilerini otomatik olarak haklı ve sorgulanmaz kıldığını düşünen kişi ve gruplar, kendi din anlayışlarını tek dini anlayış ve herkesin kendilerini takip etmesinin tek yol olduğunu savunabilmektedirler.
Özgürlük ve çoğulculuk gerçeği, insan hayatında tek yol olarak ifade edilen otoriter ve totaliter yaklaşımları reddetmektedir. İnsan hayatının sağlıklı bir şekilde devamı ve gelişimi için, tek yola değil, sınırsız yollara ihtiyaç vardır. İnsan için tek yol yoktur, yollar vardır. Din, felsefe, sanat, bilim, edebiyat, iktisat ve siyaset alanları,  kendi içlerinde insani çoğulculuğun her çeşidini yansıtan insani tecrübe alanlarıdır. Tek yol olarak kendisini dayatan her türlü ideoloji ve inanç,  aslında insanlığı tek bir yanılsamaya mahkum etme yolu anlamına gelmektedir.
İslam, insani çoğulculuğu tanıyan ve tekçi olmayan bir dindir. İslam’ın insani özgürlüğü ortadan kaldıran,  dini tekçilikle bütün insanlığı tek kalıba sokmaya çalıştığını söylemek hem İslam’ı, hem insanı tanımamak, hatta İslam’ı ve insanı birlikte inkar etmek demektir.
Müslüman düşüncesinin sahici anlamda gelişimi için, dini, tekçilik olarak gören her türlü otoriter ve totaliter yaklaşımlara mahkum olmamak lazımdır. İslam’ın kendisinin tekçilikten özgürleştirilmesi gerekmektedir. Müslüman zihni, sahici anlamda kendisini dini tekçilik obsesyonundan kurtarmadığı sürece sahih bir İslam düşüncesi oluşturmasının imkanı bulunmamaktadır.
İnsanın insan üzerinde tahakküm kurmasını savunan totaliteryanizmin ürünü olan hurafeci ve fanatik yaklaşımlar,  özgürlüğün ve çoğulculuğun İslam’a aykırı olduğunu söylemekte, özgürlük ve çoğulculuğun Batı’ya ait İslam dışı değerler olduğu propagandasını yaparak, Müslüman dünyanın özgürlüğe ve çoğulculuğa yabancılaşmasını sağlamaya çalışmaktadır. Özgürlük ve çoğulculuk, İslam karşıtı ve Müslüman toplumlara zarar veren değerler değildirler. Özgürlük ve çoğulculuk, İslam’ın benimsediği, Müslüman toplumların felahına, refahına ve selametine hizmet eden fıtri değerlerdir. Müslüman toplumlarda özgürlük, barış ve çoğulculuk konularında ciddi bir entelektüel çalışmanın yapılması ve birikimin oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Dinin  değişik çıkarlara alet edilmesi için, özgürlük ve çoğulculuk karşıtı  dini popülizm ürünü söylemler, Müslüman toplumlarda  sayısız taassubun ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
 Özgürlük ve çoğulculuğu önemsiz ve önceliksiz gören, bu değerlerle alay etmeyi ve küçümsemeyi alışkanlık haline getirmiş tutum ve davranışları her yerde görmek mümkündür. Özgürlük ve çoğulculuk, üzerlerine titrememiz gereken asli değerlerdir. Diğer insanlarla ilişkilerimiz, ancak özgürlük ve çoğulculuğu ciddiye alan ve derinliğine özümseyen bir insani bilinçle normal bir şekilde gelişir ve olgunlaşır. Özgürlük ve çoğulculuğun değersizleştiği bir yerde ırkçılık, cinsiyetçilik, mezhepçilik, dinbazlık, kabilecilik ve fanatizm dahil olmak üzere her türlü insan karşıtı düşünce egemen olma imkanına kavuşur.
Özgürlük ve çoğulculuğa İslam adına karşı çıkan ve bu değerleri önemsizleştiren yaklaşımların amacı, İslam’ı insanlığın varoluş dünyasına anlamlı bir şekilde sunmak ve dahil etmek değildir. Din adına özgürlük ve çoğulculuğa karşı çıkan bir yaklaşım,  hurafeciliği ve fanatizmi egemen kılmak için çalışmaktadır. Özgürlük ve çoğulculukla çatışan, İslam değil, hurafecilik ve fanatizmdir. Özgürlüğün ve çoğulculuğun olduğu bir yerde, fanatizm ve hurafecilik yok olmak zorundadır. Özgürlük ve çoğulculuğun varlığı, hurafecilik ve fanatizmin yokluğunu gerektirmektedir. Hurafeciliğe ve fanatizme karşı, İslam, özgürlük ve çoğulculuğun birlikte insan hayatında olmasına ihtiyaç vardır.