Abdulmunim Said
Kahire’de Mısır Gazeteciler İdaresi Meclisi Başkanı ve Kahire Bölgesel Strateji Çalışma Merkezi Yönetim Müdürü
TT

Arap yumuşak gücü

Birçok kişi; ABD’nin müttefikleri ile yarattığı anlaşmazlıklardan, önemli bölgelerden, anlaşma ve sözleşmelerden çekildiğine dair açıklamalarından, gücünün gerilediğine ve dünyadan çekilmeye başladığına dair kanıtlar bulabilir. Donald Trump ABD’sinin, Barack Obama, oğul George Bush ya da Bill Clinton ABD’sinden farklı olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Ama buna rağmen ABD’nin dünyadaki yoğun varlığı, yumuşak güçleri sayesinde çok da değişmemiştir.
Bu güçlerin başında; birinci evrensel dil olan, sadece küresel düzeyde farklı kullanımları olmayıp diğer tüm iletişim araçları geliştiğinde dünyanın bir iletişim aracı olarak kullanmayı kabul ettiği İngilizce gelmektedir. Ancak ABD’nin yumuşak gücü sadece dil ile sınırlı olmayıp dünyanın çeşitli ülkelerine reform ve kalkınma hizmetleri sunan çok uluslu ABD şirketlerine kadar uzanmaktadır. Yine sanat ve edebiyatta  ABD’nin birçok ağır topu vardır.
Apple ve Amazon gibi ABD şirketlerinin değeri 1 trilyon doları aşmışken ve başka benzer şirketler de onları takip ederken bütün bunlar sadece bir ekonomik değer anlamına gelmemektedir. Aynı şekilde ABD’nin dünyayı ve insanlığı değiştirme beceri ve yeteneğini müjdeleyen yumuşak bir güçtür. Bütün bunlar; bir yandan ABD’nin çekildiği bir dünyada onun güç ve nüfuzunu korumasında yumuşak gücün rolünü gösterirken diğer yandan Arap dünyası açısından yumuşak gücün önemi hakkında belki bizlere de bir başka gösterge  sunabilir.
Arap ve İslam ülkelerinin; terör ve aşırıcılık, Arap Baharı adı verilen dalgaların yarattığı mülteci ve göçmenler, ülkelerimizin istikrarsız olduklarına dair söylenenler, Batı’nın düşmanlığı ve insani değerlerden uzaklık başta olmak üzere, çeşitli nedenlerle saygınlığının çok gerilediği bir dönemde yumuşak güç büyük önem arz etmektedir.
Geçmişte Kahire’deki Amerikan Üniversitesi’nden Dr. Behçet Karni gibi Batı’da Arap imgesini araştıran kimseler bu imgenin; geri kalmışlık, doğu pazarları adamı, kaba bedevi, dansöz, milyarderler ve terör arasında değiştiğini ortaya koymuşlardır.
Son dönemde ki bununla Arap Baharı denilen dönemin sonrasını kastediyoruz, başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok Arap ülkesinde bir iç reform dönemi başlamıştır. Bu, Suudi Arabistan’ın dışarıdaki büyükelçiliklerinin günlük olarak gönderdiği ve bazen gün içerisinde birkaç kez tekrarlanabilen mesajlarla güçlü bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bu mesajlar; sadece doğalgaz ihracatına başlama hazırlıkları, bütçe fazlalılığı, Aramco şirketinin yeni yol haritası gibi önemli ekonomik gelişmeler ya da Yemen’de yaşananlar ile ilgili özel stratejik gelişmeler ve İran’ın attığı adımlar ile ilgili haberler ile yetinmeyip, Suudi Arabistan’ın yumuşak gücünde yaşanan birçok heyecan verici gelişmelere de yer vermektedir. Çünkü açıkça görüldüğü gibi Suudi Arabistan kendisini yeniden keşfetmektedir.
Eski tarihi eserlerini gün yüzüne çıkarmaya, İslam dönemi ve sonrası ile çok daha eski çağlara uzanan tarihini gözler önüne sermeye ve bunları vatandaşları ile turistlerin ziyaretine açmaya hazırlanmaktadır. Neredeyse her gün kitap fuarları, konserler, ülkenin çeşitli bölgelerinde tarihi festivaller ile ilgili bir gelişme yaşanmaktadır. Kısaca; Suudi Arabistan’ın yumuşak gücü ve doğudan batıya İslam dünyasındaki etkisinin zirvesinde yer alan Haremeyn-i Şerifeyn yanında, Suudi Arabistan’ın eski ve modern kültürünü yeniden canlandırmak, birçok yayım ve dağıtım platformunda tanıtımını yapmak için dev çalışmalar yürütülmektedir.
Gerçek şu ki; bugün Suudi Arabistan’da yaşananlara paralel gelişmelerin yaşandığı bir diğer Arap ülkesi de genel olarak teknoloji ve kalkınma ile bağlantılı yumuşak güce ciddi bir şekilde odaklanan BAE’dir. Bir diğer gerçek ise Arap dünyasının tamamının, köklü, derin ve geniş bir tarihi mirasa ev sahipliği yaptığıdır. Sümerler, Firavunlar, Fenikeliler, Yunanlılar, Romalılar ve Nabatiler’den Arap ve İslam medeniyetlerine kadar bu tarihi miras, farklı devirlerde eski dünyanın ışığı,farklı coğrafi bölgeler ve kıtalara dağılmış semavi din ve hareketler ile bağlantılı ülke ve ulusların kıblesi olmuştur.
Arapça her ne kadar BM tarafından dünyanın resmi dillerinden biri olarak seçilmiş olsa da gerçek şu ki, bu dili konuşanlar sadece Arap dünyasında yaşayanlardır. Sayıları 350 milyona (ABD’den biraz fazla) ulaşan bu kişiler, 9 bin kilometre karelik (neredeyse ABD kadar) bir alanda yaşamaktadırlar. Dolayısıyla bu 350 milyon kişi kendi içlerinde geniş bir kültürel pazar oluşturmaktadırlar.
Aynı şekilde kültür ve tarihi miraslarının büyük bir çoğunluğunun Arapça olması da zorunlu değildir. Burada söylemek istediğimiz şudur; yumuşak Arap gücünün kaynaklarının çoğunun seferber edilmeye, düzenlenmeye, pazarlanmaya ve kullanılmaya ihtiyacı vardır. Arap yumuşak gücü ortak bir kültürel pazar olarak Arap bölgesi ile bağlantılı bir bakış açısı ele alınmalıdır. Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar, sınır sorunları, büyük küçük rekabetleri bir yana bırakırsak açık olan gerçek şu ki; yeni teknolojilerin gölgesinde ortak dil, ortak bir vatan içerisinde var olan ittifak ve anlaşmazlıklara benzer etkileşimler yaratmıştır.
Farklı sosyal medya araçlarını takip ettiğimizde, farklı Arap ülkeleri tarafından müdahaleler yapıldığını görürüz. Bu müdahaleler futbol karşılaşmaları, farklı sanat ve edebiyat alanları ile ilgili olduğunda artmakta, hatta  politik durumlar ile ilgili olduğunda bazen alevlenebilmektedir. Sonuç olarak; etkileşimler gerçekleşmekte ve bunlar Arap ülkelerinde yaşayan Arap vatandaşları ile sınırlı olmayıp dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Arap vatandaşlara kadar uzanmaktadır.
Yumuşak güç kaynakları ve onunla ilgili iç ve dış etkileşimlerden doğan enerjiden, dış dünyaya gönderilecek çok sayıda medeniyet ışınları yaratılabilir. Bunlar da ilk olarak; Arapların dışarıdaki düşmanlarının tasavvur ettikleri gibi barbar olmadıkları, bilakis modern küresel medeniyetin ortaklarından ve temel taşlarından olduğu gerçeğine dayanmalıdır. İkincisi; Arapların da artık reform, barışçıl değişim, ulusal devletin yeniden inşası, ekonomik ve sosyal temellerinin desteklenmesi alanında anlatabilecekleri bir hikâyeleri olduğudur. Üçüncüsü; kargaşa, karışıklık ve yıkım döneminin ardından Arapların gelecek döneminin inşa ve imar etme dönemi olacağıdır.
Bazı Arap ülkelerinde bu dönem; Avrupa’nın iki dünya savaşı, ABD’nin iç savaş, Rusya ve Çin’in Bolşevik ve Mao devrimleri, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Mao’nun ölmesinin ardından yaşadıkları benzer dönemlerden farklı değildir. Dördüncüsü; bazı Arap ülkelerinde şu anda yaşanmakta olan Arap reformu, sadece ulusal devletin restorasyonu ve ekonominin reforme edilmesi ile sınırlı olmayıp aynı zamanda İslam dininin aydınlık imgesini yenileme amacındadır.
Kur’an’ın dili Arapça olduğu için sahip oldukları güvenirlik, ilim ve bilgi ile Araplar, dünyadaki terör ve aşırılığa karşı mücadelenin başında yer almaktadırlar. Beşincisi; kalkınma ve gelişme konusunda Araplar, dünya ülkeleri arasında özel ve bir istisna değildir. Bugün Arap ülkelerinde yaşananlar, değişim ve kalkınma hızları değişmekle birlikte diğer dünya ülkelerinin deneyimlerinde de yaşanmıştır.
Bu Arap yumuşak gücünü; Arap Birliği bünyesinde var olan kurumlar ya da bugün Arap ülkelerinde yaşanan gelişmelere dayanan çok daha canlı ve etkili olabilecek yeni kurumlar aracılığıyla aktif hale getirmenin zamanı belki de gelmiştir.