Arapların, saçlara ve bu saçların kaderine olan ilgisini nasıl açıklayabileceğimi bilemiyorum. Bunun nedeni;karakteristik olarak yoğun ve koyu renkli saçlara sahip olduğumuz için dökülen saçların ya da bir insanın başında saç olmamasının gözlerimizden kaçmayacak ve bizleri şoke edecek kadar dikkatimizi çekmesi olabilir. Araplar kellik hakkında birçok şiir söylemişlerdir. O nedenle ben de bu yazıyı kelliğe ithaf ediyorum. Ama kellik saçkıran hastalığından farklıdır. Birincisi doğal bir şekilde ve çoğu zaman yaşlandığımızda başımıza gelir. Bu yüzden çoğunlukla onu övüp, olgunluğun, zekanın, geniş bilgi, ilim ve hikmetin kanıtı olarak görürüz. Ama zaman zaman farkettiğim üzere Batılılar kelliğe bizim kadar saygı duymuyorlar. Sanırım kellik, roman, şiir ve müzik onlar için bizde olduğu gibi özel bir prestij ve itibara işaret etmiyor.
Saçkıran ise aniden ve küçük büyük demeden herkesin başına gelebilecek bir hastalıktır. Saç derisinin soyulmasına, iltihaplanmasına ve saçların dökülmesine neden olduğu için kendisine tamamen kötü bir gözle bakılır. Batı dillerinde genel olarak Arapçada bir sıfat olarak saçkıran hastalığına yakalanmış kişiler için kullanılan “el-kar’a” kelimesinin bir karşılığının olmaması ve sadece bilimsel tıbbi terimin kullanılması gerçekten de ilginçtir.
Fasih Arapçada kellik ile ilgili ne kadar atasözü varsa halk dillerinde de saçkıran hakkında o kadar çok atasözü vardır. Hatta kelliğin edebi bir tarafı olduğu, saçkıran anlamındaki “el-kar’a” sözcüğünün ise halka ait ve bayağı olduğu söylenebilir. Saçkıran ile ilgili halk dilinde söylenen atasözlerinden bazıları şunlardır: Saçkırana yakalanan kardeşinin saçı ile öğünürmüş,Hem saçkıran hastası hem de gezgin, Hem saçkıran hastası hem süslü.
Bereketli Hilal ve Arap Yarımadası’nda saçkıran hastalığı ile ilgili en yaygın halk atasözlerinden biri de: "Bir saçkıran hastasına beni neşelendir dedim, başını gösterip dehşete düşürdü” atasözüdür. Lübnan’da bu atasözünün biraz farklı versiyonunu kullanılırken Mısırlıların buna benzer bir atasözlerinin olmaması gerçekten de ilginçtir. Mısırlı bayan arkadaşlardan biri bunun nedeninin belki de Mısırlıların genellikle diğer Araplar gibi başlarına bir şey örtmedikleri dolayısıyla saçkıran hastası olanların başlarını gösterip insanları şaşırtamamaları olabileceğini söylemişti.
Anlatılanlara göre bu ünlü atasözünün hikayesi şöyledir: Kadının biri çocuğunun huysuzluklarından, kötü huyundan ve çokça ağlamasından bıkmış. Onu susturmak için her şeyi denemiş, kendisine oyuncaklar vermiş ve hikayeler anlatmış. Ama onu oyalayamamış ve az da olsa sakinleştirememiş. Tam o sırada yanından bir adam geçmiş ve ona sorunun ne olduğunu sormuş. Kadın çocuğuna işaret ederek adamdan kendisini neşelendirmesi ve azıcık da olsa sakinleştirmesini rica etmiş. Kadının bu ricasını yerine getirmeyi kabul eden adam, uzanıp başındaki örtüyü çekip eğlensin diye çocuğa saçkıran hastalığına yakalanmış olan başını göstermiş. Kadın bunu görür görmez korkudan bayılmış.
Bunu gören komşuları hemen etrafında toplanmışlar ve ayılması için yüzüne su serpmeye başlamışlar. Kendine geldiğinde de neden bayıldığı sormuşlar. Kadın onlara kısaca şu karşılığı vermiş:”Bir saçkıran hastasına beni neşelendir dedim, başını gösterip dehşete düşürdü”.
Böylece bu söz , insanların kullandığı bir atasözüne dönüşerek birçok Arap ülkesine yayılmış.
TT
Kellik ve saçkıran hastalığı
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة