Davranışımız ve kavramlarımızın çoğu gücünü aile ilişkilerimizden almaktadır. Çocuk iken bizden büyük kişilere “amca” demeye alıştık. Birisine bir şey sormak istediğimizde: Amca, saat kaç ya da amca okul nerede? diye sorardık. Tanımadığımız bir bayan ile konuştuğumuzda ise kendisine “bacım” derdik: Buraya girmek yasak, bacım gibi. Batı’da ise insanlara bu şekilde hitap etmek mümkün değildir. Orada çocuklar yabancılara “Mister” ya da “Mösyö” diye hitap etmelidir. Hele bir bayana “bacım” ya da “teyze” diye hitap edenin vay haline! Anglosaksonlar arasında bir bayana hitap ederken kullanabileceğiniz en samimi ifade: Sevgilim (Darling)dir.
Bir zamanlar bu farklılık küçük oğlum Nayel’in de aklını karıştırmıştı. Irak’a ziyarete gittiğimiz bir keresinde kardeşim Muvaffak ziyaretimize geldi ben de oğluma: Bu amcan Muvaffak. Elini öp dedim. Birkaç saat sonra bu kez kardeşim Müeyyed geldi. Oğluma yine: Bu amcan Müeyyed. Elini öp dedim. Aynı şey 5 kardeşim ve ardından amcalarım ve amca çocuklarım ile yaşandı. Her gelen için şu falan amcan şu filan teyzen, git ellerini öp demeye başladım. Elbette hiç biri de eli boş gelmiyor ve kendisine ya çikolata ya da şeker veriyordu.
Birkaç gün sonra Tahrir Meydanı’nı gezerken birden elimi bırakıp arabaların arasında koşmaya başladı. Arkasından koşup:Nereye gidiyorsun Nayel? diye bağırdığımda küçük parmağı ile meydanın ortasını işaret ederek: O amcanın elini öpmek istiyorum! dedi. İyi de o senin amcan değil ki, trafik polisi diyerek onu zorla durdurabildim. Irak’ta gördüğü her erkeği amcası zannetmeye başlamış. Elinde çikolata ya da dondurma gördüğü her adama doğru koşarak:O amcanın elini öpmek istiyorum der olmuştu.
Irak’ta amcaların İngiltere’deki amcalardan farklı olduklarını boş yere kendisine anlatmaya çalıştım. Doğu’da her erkek, çocuklar gözünde bir amcadır. Aslında biz bu birbirimize aile gibi davranmaktan büyüyünce de vazgeçmiyoruz. Biri gelip de bize muhalifler hakkında af çıktığını ve Irak’a dönmeleri çağrısı yapıldığını söylese ona:Hükümetin sözüne mi inanıyorsun, amcam! karşılığını veririz. Doğu’da her erkekten bir amca gibi davranması beklenir. Sokak ortasında kötü bir şey yapan ya da birine zarar veren bir çocuk gördüğünde müdahale etmeli onu azarlayıp yola getirmelidir. Çocuğun babası ise bunu yaptığı için ona minettar olur. Oysa bu, Batı’da mümkün değildir. Ancak vatandaşlar arasındaki ilişkilerdeki bu geleneksel yakınlık, samimiyet ve sıcaklık, birbirine büyük bir aileymiş gibi davranma; devrimler döneminde, iktidarlar bu aile dayanışmasını parçalamaya çalışmaya, çocuğu babası ile kardeşlerine karşı casusluk yapmaya ve onları ihbar etmeye teşvik ettiğinde yitirilmeye başladı.
O eski güzel günlerde durum farklıydı. Süleymaniye bölgesinde huzursuzluklar baş gösterdiğinde vali de tam olarak bunu yapmış. Bu olayların sorumlusu büyük oranda Şeyh Mahmud’un oğlu Şeyh Latif’miş. Vali tutuklama emri kendisine ulaştığında Şeyh Latif’in karşı koyacağını bildiği için arabasına binerek doğrudan babası Şeyh Mahmud’a gitmiş ve ona şöyle demiş: Oğlun Latif’e söyle,amcan Mustafa seni görmek istiyor. Elbette Latif’in amcasının bu davetine icabet etmekten başka çaresi yoktu. Vali de kendisini Bağdat’a götürerek hükümete teslim etmiş. Latif hükümete karşı çıkmış, ona isyan etmiş ve kendisinden teslim olmasını isteyen amcası, bu hükümetin valisi olsa da ona karşı gelemezdi. Toplumlarımızda bu tür şeylere sık sık rastlanır ve amcaların, dayıların müdahalesi ile birçok sorun çözülür.
TT
Çocuk ve aile otoritesi
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة