Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Nahda Barajı: Riskleri ortadan kaldırmak için gerekli denklem

Nahda Barajı meselesi bazılarının ele aldığı basitlikte bir sorun değildir. Keza duygusal bir sorun değil ilgili 3 ülkede milyonlarca insanın hayatını etkileyen hayati stratejik çıkarlar sorunudur.
Duygular birçok ilişkiyi mahvetmiştir. Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler de bunun en iyi kanıtıdır.
Buna karşılık sözgelimi Avrupa on yıllardır ilişkilerini çıkarlar ve karşılıklı faydalar üzerine inşa etmektedir. Bu sayede bir zamanlar çatışmaların, iki dünya savaşının ve Soğuk Savaş’ın en acımasız sahnesi iken ülkeleri arasında büyük savaşların yaşanmasını engelleyebildi.
Detaylara girmeden önce, çatışma ve savaşın hiçbir şekilde Nahda Barajı konusundaki mevcut krizi çözmenin bir yolu olamayacağını belirtmeliyiz.
Çözümün anahtarı, karşılıklı çıkar ve yararları bulmak ve geliştirmektir. Riskler tabi ki ihmal edilmemeli ama ele alınırken engeller çıkarmak değil güvenceler ve çözümler amaçlanmalıdır.
Nahda Barajı’nın inşaatına 2011 yılında başlandığı göz önüne alınırsa çok zaman kaybedildiği söylenebilir. Bu zaman ortak faydalar aramak ve çıkarları birbirine bağlamak için kullanılsaydı kuşkuların ortadan kalkmasına ve güven inşasına yardımcı olabilirdi. İlgili üç ülkenin ve toplamda yaklaşık 240 milyona ulaşan nüfuslarının hayati çıkarlarını doğrudan etkileyen böyle dev bir projede görülebilecek her tür anlaşmazlığı çözmeye katkıda bulanabilirdi. Ancak bunun yerine özellikle de Mısır ile Etiyopya arasında düşmanca bir atmosfer yaratıldı ve bu da işlerin karmaşıklaşmasına katkıda bulundu. Müslüman Kardeşler iktidarı döneminde resmi düzeyde Mısır ile ilişkilere gerginlik hakimken Sudan da Nahda Barajını Mısır’ı rahatsız etmek için kullanabileceği bir kart olarak gördü.
İki ülke arasındaki gerginlik, dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e yönelik suikast girişimi ile su yüzüne çıkmıştı. Ardından da Halayib ve Şelatin sorunları öne çıkmıştı. Bugün ise Hartum baraj konusunu gerçekçi bir şekilde ele alıyor. Hatta kendisini çıkarlar bağlamında ele aldığını söylemekten kaçınmıyor. Gerek Mısır gerekse de Etiyopya ile sahip olduğu seçkin ilişki sayesinde Sudan’ın ortamı sakinleştirme ve bakış açılarını yakınlaştırmaya çalışma konusunda önemli bir rol oynayabileceği doğru. Ancak Sudan sadece bir arabulucu olamaz çünkü bu meselede kendi çıkarları olan taraflardan biridir. Mısır perspektifinden bakıldığında hayati çıkarları ve Nil onun ana yaşam arteri olduğu için sularındaki payı konusunda meşru ve haklı korkuları olduğu görülecektir.
Ne var ki, Etiyopya’nın inşa ettiği baraj hakkındaki tartışmalarda sadece Mısır’ın su güvenliğine bir tehdit oluşturduğuna odaklanılması Kahire ve özellikle de medyada birçoklarını, baraja askeri bir saldırı düzenlemekten bahsetmeye ve gerilimi tırmandıran bir dil kullanmaya sevk etti. Mısır’ın meşru taleplerini karşılıklı çıkarlar ve faydalar diliyle dengelemiş olsaydı Etiyopya ve Sudan ile anlaşmayı kolaylaştıracağını düşünüyorum.
Etiyopya’ya gelince, diğer iki tarafın özellikle de Nahda Barajını “tek su kaynağını yani Nil nehrindeki su payını tehdit eden varoluşsal bir tehdit” sayan Mısır’ın meşru korkularına açık ve anlayışlı bir şekilde hitap etmedi. Kahire ve Addis Ababa arasında gittikçe büyüyen güvensizlik duyguları nedeniyle Addis Ababa, Mısır’ın kendisini kalkınma hakkından mahrum bırakmak istediğini düşünmeye başladı. Bugün sosyal medya platformlarında dönen tartışmalar, rahatsız edecek bir biçimde büyüyen bu düşmanlık ruhunu yansıtmaktadır. Öyle ki işler Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in birkaç gün önce ülkesinin savaşa hazır olduğu uyarısında bulunması kertesine vardı.
Gerilimi alevlendirme ve tırmandırma dilinden uzaklaşmak bütün ilgili tarafların çıkarınadır çünkü faydası olmak bir yana işleri daha da karmaşık hale getirecektir. Ayrıca herkesin çıkarlarını tehdit edecek ve yıkımdan başka bir şey getirmeyecek doğrudan ve dolaylı çatışmalar evresine ulaşmayı da hiç kimse istemiyor. Öte yandan, Nahda Barajı konusunda yaşanan gerginliği bölgedeki sorun ve çatışmaları alevlendirmek için bir fırsat olarak gören dış taraflar da bulunuyor. Nahda Barajı hayati öneme sahip ve ekonomik, güvenlik, stratejik, çevresel ve sosyal açıdan üç taraf için de çok şey ifade ettiğinden bu aşamada bile karşılıklı çıkarlar ve faydalar bulma diline dönülebilir.
Peki, barajın taşıdığı riskler nedir?
Barajın çökme riski hakkında çok şey söylendi. Bunun gerçekleşmesi durumunda Sudan sınırına çok yakın inşa edildiği için Sudan’ı haritadan sileceği ve zararların Mısır’a kadar uzanacağı çokça dillendirildi. Doğrusu bu sözler abartılıdır ve baraj hakkında yapılan söz savaşı çerçevesinde dillendiriliyor izlenimi vermektedir. Zira hem Sudan’da birçok baraj hem de Mısır’da Büyük Asvan Barajı bulunmaktadır. Dünya, barajlar ve çöküş kazalarıyla doludur. Dolayısıyla kaza ve çökme riski var olsa da sınırlıdır çünkü bu su bariyerleri inşa edilirken prensip olarak güvenlik prosedürlerine uyulur. Proje için bir kısmı halka arz ve bağış yoluyla bir kısmı da memur maaşlarından yapılan kesintiler, iç krediler ve dış yatırımlar aracılığıyla toplanan 5 milyar dolardan fazla bir para harcayan Etiyopya’nın bütün bu parayı çökme riski taşıyan bir projeye yatırmış olması makul değildir. Tasarımın dikkatle incelendiğini, projenin inşasını denetleyen İtalyan şirketin üç ülkenin katıldığı toplantılarda kendilerine bütün haritaları sunduklarını ve tasarıma ilişkin açıklamalar yaptıklarını vurgulayan uzmanların açıklamaları da bu görüşü destekliyor.
Uluslararası uzmanlar da Nahda Barajının güvenlik prosedürlerine uygun ve iyi tasarlanmış olduğunu vurguluyorlar ki bu da ayrıca güven vermektedir. Önemli Mısırlı bilim adamı Dr. Faruk el-Baz ile yapılan televizyon röportajlarını izlediğimde kendisinin de buna yakın bir görüş bildirdiğini duydum. Dr. Faruk, barajın güvenli bir bölgede inşa edildiğini ve deprem nedeniyle yıkılma korkusu olmadığını, barajın tasarımının güvenlik prosedürlerine uygun olmak zorunda olduğunu, uluslararası tarafların tasarımı kontrol ettiğini ve inşaat sürecini takip ettiğini, gerekli güvenlik prosedürlerini karşılamaması halinde projeyi sürdürmeye izin vermek gibi bir riski almayacağını belirtti.
Sudan Sulama ve Su kaynakları Bakanı Yasir Abbas da yaptığı son açıklamalarda Nahda Barajının güvenlik seviyesinin çok yüksek olduğunu hatta Sudan’daki barajlardan bile daha güvenli olduğunu vurguladı.
Tabi ki bunun gibi büyük herhangi bir projede küçük de olsa çökme olasılığı ve riski vardır. Bu nedenle, tasarım ve güvenlik prosedürleri hakkında güvenceler talep etmek ilk olarak Sudan ardından Mısır’ın hakkıdır. Etiyopya'nın görevi de bu güvenceleri sağlamaktır.
Barajın çökme olasılığı hakkındaki tartışmaları bir kenara bırakırsak en gerçekçi ve büyük tehlike, tamamlanmasından sonra 74 milyar metre küp su tutacak olan barajın dolum ve işletme döneminde diğer tarafların su payının bundan ne kadar etkileneceğidir. Bu yüzden Mısır ve Sudan, taraflar arasında bir uzlaşıya varmadan tek taraflı hiçbir adım atılmaması gerektiği konusunda diretiyor ve baraj gölünü doldurmak için bir program üzerinde anlaşmak istiyor.
Peki, barajın faydaları nedir?
Etiyopya en başından itibaren Nahda Barajı projesinin temel amacının elektrik üretimi olduğunu deklare etmişti. Etiyopya, barajın sağlayacağı bütün su bir yana topraklarına yağan büyük miktardaki yağmur sularını sulamasında kullanabileceği tarım arazilerine sahip olmayan dev bir platodan ibarettir. Nahda Barajı, Afrika kıtasındaki en büyük hidroelektrik enerjisi projesi olduğu için de Etiyopya’nın ihtiyacı olduğundan çok daha fazla elektrik üretecek. Dolayısıyla Etiyopya bu fazla enerjiyi ekonomik olarak değerlendirip komşu ülkelere hatta elektrik bağlantı şebekeleri aracılığıyla daha uzak ülkelere satmayı planlıyor.
Nitekim Addis Ababa Sudan’a elektriği ayrıcalıklı bir fiyattan satma sözü verdi. Sudan’ı heyecanlandıran ve projeyi desteklemesini sağlayan faktörlerden biri de buydu. Diğer faktörlere ise başka bir yazıda değineceğiz.
Mısır da çıkarlar dilini benimseyip elektrik satın alma ve barajın üreteceği fazla enerjinin Türkiye ile diğer ülkelere uzanan elektrik şebekeleri aracılığıyla satılmasına izin vererek gelir elde etme konusunu Etiyopya ile müzakere edebilir.
Tarafların çıkarlarını birbirine bağlayabilecek ve kavgadan ziyade anlaşmaya yakın olmalarını sağlayacak dil budur.
Peki ama neden Mısır proje konusunda şüpheci, Sudan hevesli, Etiyopya ise anlaşmayı imzalamakta ağır davranıyor?
Kilit öneme sahip bu soru ise bir sonraki yazımızın konusu...