Muhammed Ali el-Hüseyni
Lübnan'daki Arap İslam Konseyi Genel Sekreteri
TT

Lübnan ve İsrail ateşkes ile normalleştirme arasında

Lübnan bugün iki akım arasındaki şiddetli bir iç çekişmenin ortasında. Bunlardan ilki ülkenin tamamen tarafsız olmasını istiyor ve Lübnanlıların ezici çoğunluğu da onu destekliyor. İkincisini Hizbullah yönetiyor ve ülkenin bölgesel-uluslararası açık bir savaş alanı olarak kalmasını istiyor.
Tarafsızlık yanlıları Lübnan’ın aslında daima taraf tutmayan bir ülke olduğunu söylüyor. Bunun, 1943'te Fransa'dan bağımsızlığını ilan ettiği günü ülkenin ulusal tüzüğünde yer aldığı ifade ediliyor. Tüzüğe göre Lübnan, Arap, bölgesel ve uluslararası eksenlerin ve ittifakların dışında bir ülkedir. Lübnan, 1948 yılında İsrail devleti kurulduğunda Ortadoğu'yu kasıp kavuran büyük çatışmadan uzaklaştı. Yunanistan'ın Rodos Adası’nda, Birleşmiş Milletler'in arabuluculuğuyla 1949'da İsrail tarafı ile Lübnan Ateşkes Anlaşması imzalandı.
Lübnan'ı çatışma alanlarından uzaklaştırma girişimlerine rağmen onu eksen siyasetine çekme konusunda sürekli girişimler var. Bu politikada İsrail'e komşu ülkelerde olduğu gibi ateşkesi bozma ve onu açık bir savaş alanı haline getirmek için birçok girişimde bulunuldu. Ancak Lübnanlılar bu konuda aynı fikirde değildi. Çoğunluğu durumu olduğu gibi tutmaya yönelirken çok azı Lübnan topraklarından silahlı Filistin çatışmasını desteklemek için ayağa kalktı. Sonra Araplar bir iç savaşı önlemek için söz konusu dönemde müdahalede bulundu. Eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır, Lübnan'ın çatışmacı bir devlet olmadığını, daha çok Arapları kültürel olarak medyada sanatsal ve entelektüel olarak destekleyen bir ülke olduğunu teyit eden Kahire Anlaşması'nı imzalayarak sorunun çözümünde en önemli rolü oynadı.
Lübnan resmi olarak herhangi bir savaşa girmedi. 1973 savaşı çıktığında, Suriye ve Mısır'a desteği yalnızca insani ve tıbbi yönle sınırlı kaldı. Ateşkes anlaşmasına bağlılığını sürdürdü. Ancak sonraki yıllarda birçok bölgesel güç, Filistin Kurtuluş Örgütü ve diğerleri aracılığıyla işlerine müdahale ederek 1960'lardan günümüze kadar burayı bir savaş alanına çevirdi. Lübnan, topraklarında başkalarının savaşlarından acı çekti. Lübnanlılar, canları ve malları için ağır bedeller ödediler.
Lübnan'ın İran egemenliği altına düşmesi, bir devlet olarak varlığını tehdit ediyor. Lübnan trajedisi bugün de sürüyor. Tahran ve ekseni, Lübnan'a hakim olan önceki güçlerin yerini aldıktan sonra, onu bir İran öncüsü haline getirerek Akdeniz kıyısında ilerliyorlar. Lübnanlıların karşı çıkmasına rağmen ülkeleri bugün Arap-İsrail çatışması olarak bilinen barış anlaşmalarıyla sona eren kalıntılardan geriye kalan tek açık cephe. Bugün buna İran-İsrail çatışması deniyor.
Lübnan'ın Tahran'ın baskısına boyun eğmesi ve ‘Hizbullah’ adı verilen İran etkisi altına girmesi, geçtiğimiz onlarca yıl boyunca ona çok pahalıya mal oldu. Ancak bugün ülke ekonomik ve finansal olarak çöktüğü ve tam bir uluslararası ve Arap izolasyonuna düştüğü için bu tahakkümün en kötü sonucuyla karşı karşıya. Akıbeti tehlikede. Sedirler ülkesi tarihinde ilk kez yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Ateşkes, Lübnan'ın tarihsel tarafsızlığına dönmesinin tek çıkış yoludur ve ülke bugün tehlikeli bir dönüm noktasındadır. Ya kısıtlamalarından kurtulur, Arap alanına ve uluslararası toplumdaki konumuna geri döner; böylece yaşam ve refah içinde gelişir ve Doğu'nun mücevherini olduğu haline geri döner ya da İran ekseninin kavrayışıyla, herkes tarafından izole edilmiş ve reddedilmiş bir hale gelir ve dolayısıyla beyin ölümü gerçekleşir.
Mevcut durum ve güç dengesi ışığında Lübnan, bölgedeki normalleşme ve barış yoluna katılamaz. Ancak, sınır ve diğer sorunların müzakere yoluyla çözülmesi şartıyla, İsrail ile kalıcı bir ateşkes sağlamayı kesinlikle isteyebilir. Nitekim birkaç ay önce, Lübnan'ın umutsuzca ihtiyaç duyduğu zenginliğinden faydalanması için altın bir fırsat oluşturan, özellikle deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda gerçekleştirilen Nakura müzakerelerinde olduğu gibi...
Ateşkes sağlanamazsa, uluslararası kabul görmüş ateşkes anlaşması halen yürürlüktedir. Buna yönelmeli ve uygulanmaya konulmalıdır. Bunun için her yerden destek seferber edilmelidir. Lübnan, normalleşme veya savaş arasında bir seçimde sıkışmış durumda değildir. Ateşkes, çıkış yolu ve çözümdür ve Lübnan'ın tarihsel tarafsızlığına geri dönmesi için gerekli bir başlangıçtır.