Robert Ford
ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi
TT

Biden ve ‘adım adım’ Çin politikası

Dört hafta içerisinde Joseph Biden, ABD Başkanı olacak. Biden’ın Demokrat Partisinin muhalif Cumhuriyetçi Parti ile birçok konuda hemfikir olmadığı açık. Ancak iki büyük parti, Çin’in ABD’nin ulusal güvenliğine yönelik en büyük tehdit olduğu konusunda anlaşmış durumda. Joe Biden’ın Çin politikaları, Barack Obama veya Donald Trump’ın Çin politikalarından farklı olacak.
Obama, Çin ve Asya’ya daha fazla önem göstermek istiyordu. Ancak Arap Baharı ayaklanmaları ve ardından bölgedeki DEAŞ terörü patlaması, o dönemde Barack Obama’nın başkanlık ekibinin dikkatini çekmişti.
Joe Biden ve başkanlık ekibi, Çin’i dış politikada en önemli önceliklerden biri olarak görüyor. Ancak bu, yeni bir Soğuk Savaş düzeyinde değil. Çünkü Çin, Sovyetler Birliği değil. Asya kıtasında güçlü bir askeri rakip. Aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin daha önce ulaşamadığı bir ekonomik güce sahip. Çin’in, dünyadaki birçok ülkenin ilk ticaret ortağı olduğu biliniyor. Ulusal ekonomisi, ABD’nin kendi ekonomisi de dahil olmak üzere diğer birçok ülkenin ekonomisiyle güçlü bağlara sahip. Yeni başkan olarak seçilen Biden’in ekibi, Çin’e karşı geleneksel Soğuk Savaş stratejisinin ve hatta iç düzeninin çökmesinin işe yaramayacağının farkında. Bunun yerine Başkan Biden’ın ekibi, Çin ile oyunu rekabet ve iş birliği açısından yürütmeye çalışacak.
Donald Trump’ın aksine Biden, ABD’nin Çin üzerindeki baskısını daha güçlü ve etkili kılmak için müttefik ülkelerin desteğini almak istiyor. Washington’un gelecek yıl Hindistan, Güney Kore, Avustralya ve diğer ilgili ülkelerin yanı sıra G7 ülkelerinin de katılımıyla demokratik ülkeler zirvesi düzenlemesini bekleyebiliriz. Bu ülkeler, zirvede özgürlüğün dünya açısından önemini vurgulayacaklar. Biden, insan hakları meselesinin dış politikanın temel unsurlarından biri olduğuna inanmaları dolayısıyla, Dışişleri Bakanı Tony Blinken’i seçerken de Donald Trump’tan veya Henry Kissinger’den farklıydı. Blinken ve Biden, Çin’in Uygur azınlığı ile olan ilişkilerini soykırım olarak nitelendirdi. Bu durum, uluslararası düzeyde yasal sonuçları olan güçlü bir dil oldu. Aynı şekilde zirvede, Hong Kong’daki insan hakları aktivistleri hakkında konuşulacağı belirtildi. Bunun yanı sıra Çin’in, ABD’deki insan hakları sorunlarını, örneğin yerel polisin ülkedeki siyah vatandaşlarla ilişkilerini eleştirmesini bekliyorum. Sonuç olarak, iki ülke arasında kaçınılmaz olarak siyasi gerilimler doğacaktır.
Okuyucular, Blinken’in dünyada insanların bilgiyi arama, bulma ve kullanma yeteneklerini geliştirmek için internet ve modern teknolojiyi kullanmak isteyen tekno-demokratik ülkelerin var olduğu yönündeki görüşünü anlamalıdır. Aynı şekilde diğer hükümetlerin de insanları kontrol etmek için internet ve teknolojinin potansiyelini kullandığı anlaşılmalıdır. Örneğin Çin hükümeti, yüz tanıma ve gözetleme teknolojisi kullanıyor. Ayrıca hem Çin hem de Rusya, vatandaşların bilgiye özgürce ulaşma yeteneğini sınırlamayı hedefliyor. Başkan seçilen Biden’in ekibi, hükümet sübvansiyonları, ticaret ve teknoloji geliştirme konularında yeni kuralları düzenleyen ilkelerin hazırlanması çerçevesinde diğer demokratik ülkelerle iş birliği yapacak. ABD’liler, bu şirketlere Çin’e yatırım yapma ve Çin’de faaliyet gösterme izni verilmesi karşılığında demokratların, Çin’in şirketler üzerindeki ‘teknolojiden vazgeçme’ baskısına direnmek için çalışmasını istiyor.
Dünya Ticaret Örgütü, ABD’nin yeni ilke ve kurallar yayma çabalarına son derece dikkat edecek. Eğer Çin hükümeti, yeni ticaret ve yatırım ilkelerini kabul ederse küresel ticaret sistemine de katılabilir. Eğer yeni ilke ve kuralları reddetmeyi seçerse de dünya çapında ticaret yapma ve yatırım fırsatları bulma konusunda yeni kısıtlamalara tanık olacak. Örneğin Çin hükümetinin şeffaflık, teknoloji geliştirme ve ticaretle ilgili yeni kuralları kabul etmemesi durumunda Çin teknoloji şirketleri, büyük engellerle karşılaşabilir.
Askeri bağlamda ise Biden’in ekibi, Çin’in, komşuları üzerinde kontrolü ele geçirme çabalarına direnmek için Asya’daki geleneksel ittifakları güçlendirmeye çalışacak. Yeni ABD Savunma Bakanının, istikrar ve bölgesel iş birliği meseleleri hakkında konuşmak için önde gelen Asya başkentlerini ziyaret etmesi bekleniyor. Aynı şekilde ABD Donanması da Güney Çin Denizi gibi oldukça hassas noktalarda seyir özgürlüğünü sağlamak için daha fazla ortak askeri tatbikat yapacak. Joe Biden, Çin ile savaşmak istemiyor. Bunun yerine Başkan Biden’in ekibi, Çin’in hayati ticaret yollarını kontrol etme çabalarını askeri olarak caydırmaya çalışacak. Çin hükümeti, ABD gibi askeri müttefikler açısından aynı olasılıklara sahip değil ve Biden bu avantajı kullanmak için çabalayacak. Ancak bu noktada ortaya şu büyük soru çıkıyor; Biden, demokratik olmayan ancak Çin’in Asya'nın kontrolünü ele geçirme çabalarını durdurma hedefini ABD ile paylaşan ülkelerle nasıl faaliyet gösterecek?
Biden’ın ekibi, ABD’nin çevre ve sağlık gibi küresel öneme sahip meselelerde Çin ile iş birliği yapması gerektiğinin farkında, tıpkı Çin’in de bu tür bir iş birliği istediği gibi. Bu noktada ana adım, Barack Obama yönetimi ile Çin arasındaki karbon emisyonu anlaşması olan 2015 Paris İklim Anlaşması’ydı. Biden, hızlı bir şekilde bu anlaşmaya geri dönecek, ancak yeni ABD yönetimi, Çin ile büyük ikili ilişkiler yolunda adım adım ilerleyecek.
Washington, iklim değişikliği, halk sağlığı ve uluslararası terörizmle mücadele gibi diğer alanlarda Çin ile yeni girişimlerde bulunmak adına, ABD’nin Çin’in ekonomik ve askeri nüfuzunu sınırlama hedefinden de vazgeçmeyecek.
Başlangıçta Biden’in ekibi, ABD güvenilirliğini inşa ederken ve caydırıcılık yeteneklerini geliştirirken, Çin’in ekonomik ve askeri baskılarını da azaltmaya çalışacak. Yeni iş birliği ise yalnızca bir sonraki adım olabilir. Aynı şekilde Biden’ın politikaları, Çin ile ortak çıkarlar açısından Barack Obama’nın politikalarından tamamen farklı olacak.

* ABD'nin Eski Şam Büyükelçisi Robert Ford Şarku’l Avsat için yazdı