Başkan Joe Biden'ın Robert Malley'i İran özel elçisi olarak seçmesi, ABD-İran müzakere turunun yakın olduğunun açık işaretlerinden biri sayılıyor. Aynı bağlamda, Başkan Biden yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışmanı pozisyonuna getirilen Jake Sullivan'ın da 29 Ocak'ta, İran ile 2015 nükleer anlaşmasının yeniden yapılmasının acil bir gereklilik olduğunu açıkladığını belirtmekte fayda var. Hillary Clinton döneminde Dışişleri Bakanlığı'nda Sullivan ile çalışma fırsatım olmuştu, kendisi üstlerinin düşüncelerini ifade etmeye istekli kişilerdendir.
Malley ve Sullivan, İran ile ilk tur müzakerelerin 2015 nükleer anlaşmasına geri dönmeye odaklanması gerektiğine ve İran’ın balistik füze programı veya Ortadoğu bölgesindeki pervasız davranışları gibi diğer konulardaki görüşmelerin daha sonraya ertelenebileceğine inanıyorlar. Yeni ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken de 2015 nükleer anlaşmasına geri dönülmesinden, İran tarafı ile diğer önemli konulardaki müzakereler için yeni bir başlangıç noktası olarak yararlanılması çağrısında bulundu.
Ancak, bu noktada sorulması gereken büyük ve önemli bir soru var: İran ile 2015 nükleer anlaşmasına nasıl dönülecek? Blinken, İran'ın her şeyden önce 2015 nükleer anlaşması maddelerine yönelik ihlallerini durdurması gerektiğini belirtti. Bu, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu azaltması, gelişmiş santrifüj programını durdurması, uranyumu yüzde 3,67'den fazla oranda (İran hükümeti şimdi yüzde 20'yi hedefliyor) zenginleştirme faaliyetlerini askıya alması gerektiği anlamına geliyor. Blinken'in açıklamalarına göre, ABD yönetimi eski başkan Donald Trump'ın İran'a yeniden uyguladığı ekonomik yaptırımları iptal etmeye başlamadan önce, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, İran'ın söz konusu adımları attığını doğrulamalı. İran’ın mevcut ABD yönetiminin Trump yönetimi tarafından yeniden uygulamaya sokulan yaptırım paketlerini iptal edip, İran’ın bu yaptırımlar nedeniyle yaşadığı ağır ekonomik zarar için yeterli tazminat ödeyerek bu yolda ilk adımı atmadan, 2015’te imzalanan nükleer anlaşmanın yükümlülüklerine uymaya geri dönmemekte ısrar etmesi şaşırtıcı değil.
ABD yönetiminin İran'a maddi tazminat ödeyeceğini hayal etmek bile imkansız. Dolayısıyla bu bağlamda şu soru önem kazanıyor: ABD yönetiminin ekonomik yaptırımları kaldırma hamlesi mi yoksa İran’ın nükleer programını 2015’teki seviyelerine döndürmek için atacağı somut adımlar mı önce gelmeli? Bazı ilgili gözlemciler, Sullivan'ın 29 Ocak'taki açıklamalarının İran hükümetinin bu konuda ilk adımı atması gerektiğine değinmediğini belirttiler.
ABD yönetimi, bu yeni stratejide ilerlemeye karar vermeden önce Avrupa ve Ortadoğu'daki müttefiklerine danışabilir. Yine de, İran konusunda bundan sonra izlenebilecek bir plan var ve içeriği, Uluslararası Kriz Grubu’nun web sitesinde 15 Ocak'ta yayınlanan rapordan öğrenilebilir. Malley, 29 Ocak'a kadar bahsettiğimiz bu Uluslararası Kriz Grubu’nun müdürüydü. Eski başkan Barack Obama yönetimindeki görevinden önce ve sonra grup için çalışmıştı. Grup’un 15 Ocak tarihli raporu, Washington ile Tahran arasındaki bariz güven eksikliğini ve bunun 2013 ve 2015 yıllarındaki güvensizlik düzeyini aştığını, ikili ilişkilerin en kötü seviyede olduğunu doğruluyor. Daha sonra rapor, dört aşamalı ve adım adım hayata geçirilecek bir plan tavsiye ediyor. İlk aşamada, ABD yönetimi ve Avrupa'daki müttefiklerinin, Uluslararası Para Fonu (IMF) aracılığıyla İran'a mali yardım sağlamak gibi etkili, güven artırıcı adımlar atmaları öneriliyor. Avrupa tarafı, İran'a yapılacak tıbbi ve insani yardımları finanse ederken, ABD yönetimi de İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif gibi üst düzey İranlı müzakerecilerin isimlerini, ABD yaptırım listelerinden çıkaracak. Buna karşılık İran hükümeti, cezaevlerinde bulunan Batı vatandaşı tutukluları serbest bırakacak.
Plana göre ikinci aşama bu yılın ilkbaharında yürürlüğe girebilir. ABD yönetiminin eski başkan Trump’ın yeniden uyguladığı yaptırımları adım adım kaldırması karşılığında, İran hükümetinin de anlaşma konusundaki ihlallerini adım adım durdurması için belirli bir zaman çizelgesi belirlemek konusunda, 2015’te ilk nükleer anlaşmayı imzalayan ülkeler arasında müzakereler yürütülmesine odaklanıyor. Bahsi geçen rapor daha sonra, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun İran'ın bu konuda atacağı adımları doğrulamadaki önemli rolüne de değiniyor. Aynı rapor, Avrupa Birliği'nin (AB) bu ikinci aşamada Avrupalı şirketleri İran'da iş yapmaya teşvik etmeye başlayacağına da işaret ediyor.
İlgili tüm ülkelerin 2015 nükleer anlaşmasının hükümleri kapsamında yer alan önceki yükümlülüklerine dönmelerinden sonra, ABD hükümeti İran tarafıyla bir dizi bölgesel meseleye ilişkin ön görüşmeleri içerecek üçüncü aşamayı başlatabilir. Bahsi geçen rapora göre Yemen dosyası bu konuda en iyi seçenek olabilir.
Dördüncü aşamanın, bu yılın Haziran ayında yeni İran cumhurbaşkanının seçilmesinin ardından başlatılması planlanıyor. O zaman, İran'ın nükleer programına getirilen kısıtlamaların uzatılması, balistik füze programı ve Ortadoğu bölgesinin iç işlerine apaçık müdahalesi vb önemli konularla ilgilenmek ve ele almak için müzakerelere başlanılabilir.
Uluslararası Kriz Grubu’nun Başkan Biden liderliğindeki ABD yönetiminin bir parçası sayılmadığı unutulmamalı. İran hükümeti ile müzakere stratejisine ilişkin karar, bizzat Başkan Biden tarafından alınacak. Öte yandan, muhalefetteki Cumhuriyetçi Parti ve bir dizi Demokrat senatör de İran hükümeti ile müzakereleri tamamen reddediyorlar. Nükleer ve füze programından tamamen vazgeçene ve bölgesel müdahalelerini durdurana kadar İran rejimi üzerindeki azami baskının sürdürülmesini talep ediyorlar. Muhalefet kampının başında, 2024'te düzenlenecek bir sonraki başkanlık seçimlerinde aday olacak olan Cumhuriyetçi Senatör Tom Cotton yer alıyor. Senatör Cotton, Başkan Biden'ı Robert Malley'i yeni pozisyonuna atamaması için uyarmıştı, ancak Başkan Biden açıkça görüldüğü gibi bu uyarıyı görmezden geldi. Başkan Biden'ın önümüzdeki haftalarda Tahran ile bir iletişim kanalı açması bekleniyor. Ancak söylemler ile somut adımlar atmak arasında büyük bir fark vardır. Başkan Biden, İran herhangi bir net adım atmadan IMF ve Avrupa'nın İran'a mali yardım programını onaylarsa, Kongre'deki her iki büyük partiden de sert bir eleştiri dalgası ile karşı karşıya kalacaktır. Tüm yeni başkanlarının zaman içinde nüfuzlarını ve siyasi ivmelerini yitirdikleri iyi biliniyor, ancak Başkan Biden, İran karşısında zayıf görünmesi durumunda imajında çok hızlı bir düşüş ve iç siyasi gündemde büyük risklerle karşı karşıya bulunuyor.
TT
Biden ve İran ile dans etmenin zorluğu
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة