Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi'ye yönelik başarısız suikast girişiminden sonra ABD’li yetkililerin İran'ın Irak'taki silahlı gruplarının kontrolünü kaybetmiş olabileceğine dair tuhaf açıklamalarının ardından Amerika'da söylenenlerle çelişen yeni bilgiler ortaya çıktı.
Geçtiğimiz Pazartesi günü gazetemiz, birkaç kaynağa atıfta bulunarak, başarısız suikast girişimi hakkında yeni bilgiler yayınladı. Bunlardan birine göre üst düzey bir siyasi kaynak başarısız girişimin ‘Kazımi'ye uyarı mesajları göndermeyi değil, onu tasfiye etmeyi amaçladığını’ söyledi.
Gazete ayrıca başka bir kaynaktan alıntı yaparak, uydu görüntülerinin, hedef alınmadan bir ay önce Irak'a bir insansız hava aracı sevkiyatının girişini gösterdiğini bildirdi. Bu bilgi, insansız hava araçlarının ev yapımı olduğu hikayesini reddederken, ‘başka hedefleme olasılığına işaret edebilir.’
Bağdat'taki bilgili kaynaklar, bana uydu görüntülerinin Irak'a ‘önemli’ bir Batılı ülke tarafından teslim edildiğini söyledi. Bu nedenle, buradaki soru, dikkatleri İran'ın Irak'taki silahlı gruplarından kimin uzaklaştırdığı ve bazı ABD'li yetkililerin İran'ın bölgedeki gruplarla ilişkilerinin muğlak olduğu konusunda söylediklerinin ne yararına olduğudur?
Hangi belirsizlikten bahsediyoruz? Peki Tahran'ın kararına, ‘Kudüs Gücü’nün veya ‘Devrim Muhafızları’nın talimatlarına hangi gruplar itiraz edebilir? Bu inanılmaz ve İranlı grupların, bölgede gerçekleştirdiği tüm terör operasyonları daha önce kanıtlanamadı.
Şimdi duyulan endişe, İran'ın terörist gruplarının, Tahran'ı sadece Viyana masasına getirmek için İran'ın kırk yıldır herkesi kandırdığı güvercinler ve şahinler yalanına benzer şekilde haklı çıkmasıdır.
İran'ın hedefi tek ve stratejik, güvercinle şahin arasındaki fark ise uygulama yöntemi… Birileri sabırla ve sükûnetle halı dokuyarak bu amaca ulaşmak isterken, diğer grup, zor ve hakimiyet yoluyla hedefe ulaşmak istiyor.
Tahran'da ulaşılması gereken hedef, güvercinler veya şahinler için aynıdır. Şimdi tehlike, Tahran'ın kendi gruplarını veya terör grupları ile belirsiz ilişkilerini kontrol etmediğini söyleyerek bölgedeki İran gruplarının suçlarını haklı çıkarmak için aynı aldatmacanın benimsenmesidir.
Bu nedenle, terörist Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardından İran'ın gruplarının kontrolden çıktığını söylemek, sorumluluğun reddinden, İran için tehlikeli bir kayırmacılıktan ve suçlarına, bölgedeki gruplarının suçlarına karşı haksız bir hoşgörüden başka bir şey değildir.
Tüm olaylar, suikastın İran'ın bölgedeki terör grupların, Lübnan'dan, özellikle şehit Refik Hariri'nin ve diğer politikacıların ve gazetecilerin, Suriye'den geçerek Irak'a ulaşarak, Saddam Hüseyin rejiminin düşmesinden bu yana araçlarından biri olduğunu teyit ediyor.
Kazımi’ye yönelik başarısız suikast girişimi, İran'a sakin ve sağlam bir şekilde meydan okuyabilen bir adamdan kurtulmak için açık bir plan ve onu ikinci kez başbakanlıktan uzaklaştırma girişimi ve Lübnan'da olduğu gibi Irak'taki diğerlerine, İran'a ve gruplarına meydan okumama mesajıydı.
Hikâye budur ve böyle okunmalıdır. Dolayısıyla İran ile bölgedeki grupları arasındaki ilişkinin gerçekliğini sulandırmaya yönelik her türlü girişim, sorumluluğun reddi, canları, bir bütün olarak bölgenin güvenliğini ve istikrarını hiçe sayma ve İran'a bölgemizde hak etmediği şeyi vermekte amansız bir hoşgörüden başka bir şey değildir.
Bu nedenle Batı'ya ve özellikle Washington'a açıkça şunu söylüyoruz: “İran'ı haklı çıkarmayın.”
TT
İran'ı haklı çıkarmayın
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة